İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Mustafa Akar için

Mustafa Akar için

Edebiyat üzerinden kalıcı dostluklar kurmak mümkün müdür? Zor görünüyor. Olumsuz örnekler insanın cesaretini kıracak sayıya çoktan ulaşmış. Ne kadar ulvi amaçlarla yazılırsa yazılsın, iş sonunda enaniyet  bahsine gelip dayanıyor. Nice kıymetli ismin adeta bir çevre felâketi yaşadığını içerden gördük, görüyoruz. İstedik ki biz böyle olmayalım. Bu kez kardeşlik kazansın.

Mustafa Akar’la ne zaman tanıştık? Yıl 1998. Ordu’da çıkan Kum Yazıları dergisinde bir şiir gördüm: Deli Hala Hanım. Şairi Mustafa Akar. Kim bu arkadaş? Onunla tanışmak için bir vesile bulup tâ oralara kadar gittim. On sekiz yaşında imiş. Onu dergimize davet ettim. İlk şiir geldi: Saksıda Sarı Sardunyalar. Sardunyanın çiçeği birçok renk olur, fakat sarı olmaz. Kendisini aradım, “sarı sardunyayı ben de çok severim” dedim. Saygılı bir şekilde, yani beni zor durumda bırakmamak adına, sardunyanın aslında sarı renkte olamayacağını söylemeye çalıştı. Bu iyi. Demek ki ne yaptığını biliyor.

Daha o yaşta, kendine mahsus bir dünya kurmuş gibiydi. Giresun’dan İstanbul’a şiir dolu mektuplar birbiri ardına geliyor: Soydaşım Yollar, Sepet Ören Amcalar, Tahta Oyuncakları Sevme Sanatı, Kanatlanan Sessizlik. O mektupları hâlâ saklarım.

2002 yılının Ekim ayında ilk şiir kitabını yayınladık: Küçük Bir Gökada. (Birey Yayınları, Kırklar Edebiyat Dizisi.)

Başarılı bir ilk kitap, şairinin de elinden tutar. Yolculuğuna emin adımlarla devam etmesini sağlar. Şair her ne kadar “erken yürüyen çocuklar yetişemez bahara” dese de.

Burada bir şey söylemek zorundayım: Şimdiki tecrübem olsaydı, akranlarıma ve benden büyüklere harcadığım emeği de gençlere verirdim.

BERHAYAT

Mektup ve telefonlar yeterli gelmemeye başladı. İstanbul’a taşınması için onu ikna etmeye çalışıyoruz. Bu şehirden biraz çekiniyor. Sonunda oldu. Artık beraberiz.

Mustafa Akar, iki şiir kitabı daha yayımladı: Tenezzül (Mayıs 2009) ve Tüm Nefesliler (Mart 2013). Fakat bende ilk kitabının yeri her zaman ayrıdır.

Şimdi, dördüncü şiir kitabını elimde tutuyorum: Berhayat. (Kasım 2017, Profil Yayınları.) Berhayat ne demek? Büyük Türkçe Sözlük’ten: Hayatta, yaşayan, sağ.

Mustafa Akar’ın ilk kitabındaki şiirlerden birinin ismi buydu: Ölümden Daha Uzun Bir Kelime. Berhayat, sanki ‘o kelime benim’ diyor. Bana öyle geliyor ki, evlat da olabilir.

Dosyayı matbaaya gitmeden önce okumuştum. Kitap olarak da dün gece okudum. Aldığım ilk not: Berhayat’ta ölüm ile hayat beraber ilerliyor. Açılış ve kapanış neredeyse aynı. İlk şiirden bir dize: “Ölümü hatırlattığı kadar yaşamı da unutturmasın.” (16) Bu da kitabın son dizesi: “Uzun bir hayatı öldürdüğümüz belli olsun yaşamımızdan.” (60)

Devam edelim: “Her yaşam ölüme aynı uzaklıktadır”, “Rüyasında öldüğünü görenlerin ölmediği bir dünya bu”, “Kime sorsam ölümü üç defa ölmüş kadar iyi biliyor”, “Yaşamın sonuna gelmişim gibi yaşıyorum her günü.” Sonu duayla bitiyor: “Rabbim, şimdi içime bir cennet ferahlığı üflesen.” (Sırasıyla: Sayfa 19, 22, 25, 45, 46.)

“Ölümün güzel elleri”, kitaptaki anahtar ifadelerden biri. Çünkü: “Seyirci üstünlüğü vardır hep kötülüğün.” (19) “Hayat bilmez kötü olduğunu / Sen de bilmiyorsun daha / Kendinle konuşmayı öğretecek sana.” (29) “Bir bakarsın dayım gelir kurtarır beni / Kendini dünyadan küçük sanmak korkusundan.” (43)

Dünya müminin gurbetidir. Bu şiirleri gurbet havaları dinler gibi okuyorum. Bir örnek daha: “Otogarlara gidip bazen kendini uğurlamak istersin / Adını sorana, o taşındı buradan denmesini.” (20)

VATAN SEVGİSİ

Yazımızın girişinde ‘çevre felâketi’nden bahsetmiştik. Teselliyi Berhayat’ta buluyoruz: “Ben güzel adamların yalnızlıktan ölmeyeceğini bilirim.” (18)

Burada da şiire bakışıyla ilgili bir ipucu bulabiliriz: “Neye yarar yazdıklarımızı anneler anlamayacaksa.” (16)

Berhayat’ı diğer üç şiir kitabından ayıran birçok özellik var. Son yıllarda acı olaylar yaşadık. Beraber üzüldük, şaşırdık, direndik. Kayıplarımız oldu. Sadece canlarımızı değil, bazı kelimelerimizi de kaybettik. Bu ağır ve yıpratıcı şahitlik, kuvvetli bir şekilde kitaptaki yerini almış. Mustafa Akar’ın gelişmeler karşısındaki tavrını ve nerede durduğunu zaten biliyorduk. Zor zamanlarda saklanmadı ve sözünü sakınmadı. Onda olan yüksek vatan sevgisine hayranlık duydum.

Şair, eşine sesleniyor: “Senin ve oğullarımın Türkiye’si / Bakmadan çizebildiğim tek resim.” (18) Bize söylüyor: “Türkiye vatanın ve haklısın.”(25)

Berhayat’ta Mehmet Selim Kiraz’dan Halit Kantarcı’ya kadar şehitlerimiz de var. Çünkü onlara ‘ölü’ demiyoruz. Hayatta, yaşayan, sağ.

YİNE BERABERİZ

Mustafa Akar, on sekiz yaşında iken “ben bir ağacın büyüme sınıfında” diye yazmıştı. (Deli Hala Hanım) Şimdi otuz sekiz yaşında ve ikiz evlat büyütüyor. Bu esnada, yani son bir yılda, hepimizi derinden etkileyen amansız hastalıkla da mücadele etti, ediyor. Böylece kitabın ismi de anlamını bulmuş oldu. Fakat ümitsizliğe kapıldığını hiç görmedim. Mesela en ağır tedaviyi görürken bile şöyle yazdı: “Dert, insana inince derman olur.” Bu teslimiyet hâli, ‘mümin kimdir’ sorusunun hakiki cevaplarından biridir.

Her görüşmemizde, aynı anda şunu söylüyoruz: “Yine beraberiz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi