Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Narsist bireyler

Narsist bireyler

Narsist bireylerin büyük çoğunluğu çocukluk çağında, duygusal örselenmeye ve düş kırıklığına maruz kalmıştır. Dağılan parçalarını toparlamaya güç yetiremeyen çocuk bu yaranın üzerini büyüklenmeci bir yapı ile örterek yaşamına devam etmiştir. Bu durum zaman geçtikte kronikleşmiş ve bireyin bütün yaşamını etki altına almaya başlamıştır. Artık kişi İnsanlarla ilişkilerini bu büyüklenmeci tavrı ile sürdürmekte ve kendini hayatın merkezinde görmektedir.

Narsist birey bilinçaltında kendini güçsüz ve yetersiz hissederken kişilerarası ilişkilerde güç odaklı bir yaklaşım sergilemektedir. Onun kendini diğerlerinden üstün görmek için her zaman bir bahanesi vardır. Özel ve biricik olduğuna inanan kişi daima kendi taleplerine odaklanmakta ve karşı tarafın taleplerini, beklentilerini acılarını hiçbir zaman hissedememektedir. Kişi her şeyin en iyisine layık olduğuna inanmakta, yeteneklerini abartarak özel ilgi beklentisi içinde olmaktadır. İnsanlarla ilişkilerini menfaatleri doğrultusunda şekillendirmekte, menfaati ile çakışan bir durum olduğunda en yakınlarına dahi vefasızlık gösterebilmektedir.

Narsistin büyüklenmeci tavrını, yani kibrini dışarıdan baktığınızda pek anlayamayabilirsiniz. Zira onlar kendilerini mütevazı, övülmekten hoşlanmayan kişiler olarak da gösterebilirler. Yaptıklarının en iyisini yapmaya gayret eder ve hep ön saflarda yer almak isterler. Bu kimselerin en belirgin özellikleri ise bencilliktir, yaşamlarında ötekine bir yer verememeleridir. Bu nedenle yalnız ve mutsuzdurlar. Fakat iyi bir kamuflaj ustasıdırlar mutsuzluklarını etraflarında bir hayran kitlesi oluşturarak gidermeye çalışırlar. Onlara göre başkalarının ne dediğinin hiç önemi yoktur. Nasıl olsa çok yakışıklı, çok başarılı ve çok güzel kişilerdir… Ötekine ihtiyaçları yokmuş gibi davransalar da, insanların hayranlığına büyük gereksinim duyarlar.

Günümüzde sık sık işittiğimiz narsizm özellikle genç neslin maruz kaldığı bir hastalık haline gelmiştir. Zira ebeveynler çocuklarını küçük hücrelere hapsederek adeta bencilliğe teşvik ediyorlar. Onlar için özel odalar, özel eşyalar, özel eğitim araçları tahsis ediyor ve çocuğu ıssız bir adaya kapatıyorlar. Çocuk bu ıssız adada ne paylaşmayı öğrenebiliyor ne de ebeveyninin sevgine ulaşabiliyor. Maddi anlamda istediği her şeye sahip olsa da, iç dünyasında yalnızlaşıyor ve yaşadığı kırılganlığın etrafında bir kabuk örüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi