Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Emperyalizmin “iyi çocuklar”ı

Emperyalizmin “iyi çocuklar”ı

Öyle sanıyorum ki, korkarım, DEAŞ sonrası terörün yeni merkez üssü Türkî Cumhuriyetler olacak.

Daha önce Rakka’yı, Kobani “Ayn el Arap”ı biliyor mu idik! Öğrendik. Gördüğüm kadarı ile birileri Türkî Cumhuriyetler üzerinden Rusya’nın göbeğini gıdıklamak istiyor, Çin’in sinir uçlarına dokunmak istiyor. Uzun bir kol Pakistan üzerinden Hindistan’a da uzanır bakarsınız.. Terörü Avrupa’dan uzaklaştırıp Asya’ya sürmek gerek! Yarın Fergana Vadisi ya da başka bir vadide toprak kan kokmaya başlarsa şaşmamak gerek.

Onlara “yeryüzünde bozgunculuk yapmayın” dediğinizde, onlar “biz ancak ıslah edicileriz” derler. İyi bilin ki onlar Bozguncuların ta kendileridir. Şeytan bizi “Allah” ile aldatmasın. Ve bu fitneden kurtulmak için “Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin”.

Bir süreden beri yazılıp çiziliyor: DEAŞ tasfiye mi ediliyor? Evet, kullanım süresi tamamlanmışsa tasfiye edilir ve yeni bir yapılanmaya gidilir.. El Kaide ile Saddam’ın Cumhuriyet ordusunu birleştirip Musul’u işgal ederek, ardından kelle kesme seansları ile hem İslamofobia’yı malzeme ürettiler, hem de bir yandan Musul’u kontrol ederken, öte yandan Irak ve Suriye’deki örgütlerden çok ciddi eleman transfer ettiler. Musul’u işgali DEAŞ’a çok büyük para ve silah imkanı sağladı.

Batılılar bir yanda da kendi ülkelerindeki radikal İslamcıları kendileri buraya yönlendirip burada infaz ettiler, diğerlerini fotoğraflayıp, ülkeye girişini engellediler. Sonra da örgütteki kripto elemanlar üzerinden bunları hedef ülkelere yönlendirdiler eylem için. Bir kısmı hedef gösterilen ülkelerde eylem öncesi ya da sonrası ihbar edilerek infaz edildi ya da bir daha çıkmamak üzere hapse tıkıldı.

“İYİ çocuklar” sonuçta “İYİ iş” çıkarttılar. Önce DEAŞ’a saldırdılar, arkasından PYD’yi yerleştirdiler.. DEAŞ Neo Haçlıların işgal güçlerinin öncü gücü olarak kullanıldı.

El Kaide de daha önce, Afganistan’da Komünist rejimin işgalini kırmak için kullanılmıştı. Afgan cihanının şehid çocuklarının üzerinden dönüp Müslüman liderlere saldırdılar. Sufi gelenekten gelen bir toplumda selefi bir örgütlenme ile aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırdılar.

Bu süreçte ABD Suudileri tepe tepe kullandı. Bütün Afrika’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da Vehhabiliği örgütleyen güç aynı güçtü. Şimdi de Suudiler, Körfez ve Mısır üzerinden “ılımlı İslam”ın İslam coğrafyasına pazarlama gayretine girdiler.

Bizdeki ılımlı İslam’ın arkasında da aynı çevreler var, DEAŞ’ın arkasında da, Husilerin arkasında da aynı güçler var.. FETÖ de aynı merkezden yönetiliyor, PKK, PYD de, Beyaz Türkler de! Radikal İslamcılar da Ilımlı İslamcılar da aynı locaya hizmet ediyorlar aslında. Bu işler dün böyle idi, bugün de böyle. Sağ ve sol kahveler aynı silahla taranıyordu. Çünkü birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerinde kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışıyordu..

DEAŞ hızlı koştu, çabuk yoruldu. Kullanım süresi doldu. Binlerce kişi öldürdüler ve binlerce ölü verdiler. En az 400 “imam”larını kaybettiler. Şimdi ise ellerinde 5000’e yakın militanı var ve ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Cevabını arayan 3 büyük soru var: Bu insanlar ne olacak! Bu örgütün elindeki silah ne olacak ve bu örgütün elindeki para ne olacak? Önce bu insanlardan sistem için tehlikeli olanlar ya da çok şey bilenler bir şekilde ölüme gönderilecek ya da infaz edilecekler. Kullanmak için elverişsiz olanlar bir şekilde yakalanacaklar. Ya da itlaf edilecekler. Bunlardan bir kısmı farklı kimliklerle dünyanın başka yerlerindeki örgütlere aktarılacak ya da o ülkelerde yeniden örgütlenmeleri sağlanacak. Bu süreçte inancını kaybetmiş ve hayatta kalmak için her şeyi yapabilecek türden, terminatörlere dönüşmüş, maceraperest tipler istihbarat örgütlerinin elemanı ya da paralı asker olacak.

Bir hastalığın bütün bedene yayılması gibi, bu yapı dünyaya yayılacak.

Bu örgüte gelip katılanlar bazı kişiler, aslında eğitim almak, silah bulmak için kendi örgütüne savaşçı temini için gelmişlerdi. İşte bu dağılma sürecinde yapıya sızan istihbarat örgütleri de bu yeni hücrelerle birlikte hareket edecektir.

Bunun anlamı şu: Dünya büyük bir terör dalgası tehdidi ile karşı karşıya. Bu örgütün elindeki silahlar, eylem için ya da var olan veya yeni oluşturulacak örgütlere gidecek. Para da aynı şekilde.. Yani terör örgütleri artık daha fazla para, daha fazla militan ve daha fazla silaha sahip olacak.

Aslında bölgedeki PKK, PYD gibi nisbeten daha hiyerarşik yapıya sahip örgüt sempatizanları için de aynı durum sözkonusu. Ve tabi diğer Şii, Sünni, Vehhabi örgütler açısından da değişen bir durum yok.

Batılılar bir yandan kendi içlerindeki riskli grupları bu “bal tuzakları” ile imha ettiler, ama öte yandan şimdi daha profesyonel militanların tehdidi ile karşı karşıyalar. Bu çocuklar şunu bilmiyorlardı: “Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı”. Kahreden gerçeği öğrendiklerinde ise çok geç olmuştu. Cennete doğru koştuklarını zannederken, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru, şeytani bir tuzağa doğru koşuyorlardı aslında. “Şeytan onları Allah’la aldatmıştı”. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşeli idi. Bunu acı tecrübelerden sonra öğreneceklerdi.

Bir yandan siber terör, öte yandan silahlı terör giderek yeni bir savaş aracına dönüşüyor. Büyük ölçüde kontrol dışına çıkacak unsurlarla yeni çatışma dönemi, soğuk savaştan çok daha can alıcı bir savaşa dönüşebilir..

Peki şimdi ne yapabiliriz.. Elimizde 3 parametre var. İnsan, para ve silah. Bu 3’ünü de birlikte izlemek gerek. Her biri bizi diğerlerine götürecek. Ama önce sıradan insanların bu kişilerin tuzağına düşmesini engellemek gerek.

Bir diğer risk de şu: Bunlar inançları kaybederler ve her ne pahasına olursa olsun geri dönecek cesareti bulamazlarsa, ya istihbarat örgütlerinin oyuncağı olurlar ya da mafyanın. Uyuşturucu, silah, kadın, kumar, tahsilat, gasp, her şey mümkün.. Bunlarla tek başına polisiye tedbirlerle başetmemiz mümkün değil. Bu yeni tip tehdit karşısında multi disipliner bir savunma sistemi kurmamız gerekiyor. Cami, okul, aile, STK, medya, herkesin çok daha dikkatli olması gerek. Bu beladan kurtulmak o kadar kolay olmayacak.

Bana kalırsa bundan sonra Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan hattında, yani Fergana Vadisi’nde olacaklara dikkat edelim. Fergana Vadisi, doğuda Fergana Dağları ve kuzeye doğru Seyhun Nehrinin akış yönünde 300 km uzanan Seyhun Vadisi yakın bir gelecekte adını çok sık duyacağımız bir vadiye dönüşebilir. Bölgede yeni başka merkezler de ortaya çıkacaktır muhtemelen.

Beyaz adamın bastığı her karış toprakta kan kokusu duyuyor insan. Kızılderililer, Karaderililer, sarı ırk yetmedi, iki dünya savaşı, bir soğuk savaş yetmedi. Batı uygarlığının sömürü çarkı kan, gözyaşı ve alın teri ile dönüyor. Kapitalizm kendine yeni kurbanlar arıyor. Herkes dikkatli olsun. Sonuçta Allah’ın muttaki kullarına kimse zarar veremez. Zulm ile de abad olunmaz. Ama elbette, Allah cahil, zalim ve fasık bir topluluğa da yardım etmeyecektir. Allah’ın yardımını engelleyen halimizi değiştirirsek, Allah’ın yardımı yakındır.  O’nun Allah’ın ipine sarılalım. Unutmayalım ki, karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi