M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Zararlı kötülükler

Zararlı kötülükler

Türkiye ’ye (Devlete, ülkeye, halka) büyük zarar veren, köstekleyici, geriletici, sersemletici, dejenere edici, çökertici, yıkıcı, zillete düşürücü kötülüklerden bazılarını sayıyorum:

Şifahî bedevî anti-kültür. En büyük bela budur.
Eğitim sisteminin bozuk, çağdışı, millî kimlik ve kültüre aykırı, medenî kültür veremeyen, bilginin yanında ahlak ve karakter terbiyesi vermeyen, ideolojik bir sistem olması.
Büyük medyanın magazin medyası olması, ciddî konularda haberler, yazılar, analizler, uyarılar yayınlamaması.
Üniversitelerin (nadir istisnalar dışında) ülkeye, devlete, halka ışık tutamaması, rehberlik yapamaması.
Bir kısım büyük medyanın alabildiğine iğrenç müstehcen yayın yapması, gençliği ve halkı azdırması.
Halkının büyük bir kısmının (yüzde kaç?) doğru beslenme nedir bilmemesi, kötü beslenmesi ve bu yüzden bin çeşit hastalığın yaygın hale gelmesi.
Tıbbın, ilaç sanayiinin emrine girmesi, hastanın yerini müşterinin alması.
Millî kimliğin birinci faktörü olan dinin ayağa düşmüş, magazinleştirilmiş olması, mıncıklanması.
Müslümanların yeterli miktarda, kendilerini kurtaracak kadar din kültürüne, ilmihal ve ahlak bilgisine sahip olmaması.
Liselerin yeni nesillere mantık kültürü kazandırmaması; mantıksızlığın yaygın hale gelmesi.
Medenî Kanunun toplumun temeli olan aileyi çökertmesi.
Ceza Kanununu toplumu toptan çökertmesi.
Türkiyenin birinci sektörünün inşaat, mesken, betonlaşma, lüks yapı olması; son kırk yıl içinde bu sahaya trilyon dolar yatırılması, sanayide ve üretimde kullanılması gereken sermayenin gömülmesi.
Otomobilin statü hale getirilmesi, ihtiyacın çok üzerinde lüks ve pahalı otomobiller edinilmesi, trilyonların bu sahaya gömülmesi, dehşetli bir israf yapılması.
Varlıklı kesimin bir kısmının obezleşmesi.
Tarihte görülmemiş bir din sömürüsü yapılması, birtakım din baronlarının halkı soyması.
Egemen azınlık vesayet sistemi taraftarlarının GEZİ kalkışmalarıyla, halkın oyuyla seçilmiş, sandıktan çıkmış iktidarları sivil darbe ile devirmeye teşebbüs etmeleri.
Kanunen reşid olmamış lise gençliğinin darbelere, GEZİ’lere, kalkışmalara alet edilmek istenmesi.
Uyuşturucunun okullara kadar sokulması.
Ziraatin (tarımın) çökertilmesi, dışarıdan ekmeklik buğday ithal edilmesi.
Hayvancılığın besiciliğin çökertilmesi, dışarıdan et ithal edilmesi.
Türkiyenin uluslararası şeffaflık ve temizlik notunun (2016), 100 üzerinden 41’e düşmesi.
Ana dili Türkçe olan halkın, 1927’den önce yazılmış ve yayınlanmış Türkçe kitapları, hattâ dedelerinin mezar kitabelerini bile okuyamayacak kadar kara cahil yetiştirilmeleri.
Halkın Türk Kürt, Sünnî Alevî, Dinci Laik, ŞucuBucu, Ocu Mucu kamplarına bölünüp, birbirine düşman, birbirinden kopuk kamplara ayrılması, sosyal barış ve mutabakatın (uzlaşının) berhava edilmesi.
Hapishanelerin, bir kısmı ranzalarda yer bulamayıp yerlerde yatan haddinden fazla mahkumla, tutuklu ile lebalep dolmuş bulunması.
Dinî bir cemaatin darbe teşebbüsü yapması.
Dinsiz militan, holigan, fanatik azınlıkların, Müslüman çoğunluğa düşman olması, düşman muamelesi yapması.
İslamın kanaat felsefesinin terk edilip, yerine israf, şatafat ve aşırı tüketim zihniyetinin getirilmesi.
Eski İstanbul ahlakının, kültürünün, efendiliğinin, görgüsünün, nezaketinin, kibarlığının erozyona uğraması; bedevî kaba kültürsüzlüğün ve nâdanlığın hâkim olması.
Aşırı miktarda arivist (ikbal avcısı) eşkıyanın ve haşaratın türemesi, çekirge sürüleri gibi tahribat yapmaları.
Emanetlerin genelde ehliyetli kimselere verilmemesi.
İman, İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat, İslam ahlakı hizmetlerinin gereği gibi yapılmaması.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzının tatil ve terk edilmesi.
Kötülerin iyileri piyasadan kovması.
Müslümanların, başında kendisine biat ve itaat edilen râşid bir İmamı bulunan tek bir Ümmet oluşturmamaları; birbirinden kopuk bin parçaya ayrılmış olmaları, güçsüzleşmeleri, marjinalleşmeleri.
Beş vakit namazın büyük ölçüde yitirilmesi ve halkın şehvetlerine tâbi olması.
Müslüman halk yığınlarının sekülerleşmesi, yani dinden kopması, din ile hayatın birbirinden ayrılması.
Siyasal İslam yükselirken, dinin hayata uygulanmasının gerilemesi.
Vakit namazlarında cemaati olmayan dıştan ve içten süslü ve mâmur görünen, aslında mânen harap olan camiler yapılması.
Diyanet Başkanlığının halkı gereği gibi, Kur’ana Sünnete uygun şekilde irşad ve tenvir etmemesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi