Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Kudüs’ü düşünürken yeniden Zeytindağı’nı okumak

Kudüs’ü düşünürken yeniden Zeytindağı’nı okumak

İyi olur...

Maceramızın bir veçhesini anlamamız bakımından isabetli bir seçim olabilir.

Hiç kuşkusuz, yenilgimizle sonuçlanan birinci büyük savaşın travmasını dile getiren (bence) en başarılı kitaplardan biridir; cephenin bir yönünü, Suriye-Filistin cephesini anlatmaktadır ve çok değerli tanıklıklar sunmaktadır.

Hemen aklımıza, “Kanal Fatihi” olmak için hesapsız bir taarruza kalkışan Büyük Cemal Paşa’nın haris halleri geliyor.

Kanal Fatihi olacaktır.

Belki Suriye’ye Kral olacaktır. (Bunun provasını İstanbul Muhafızı iken yapmıştı. Suriye’ye Kral olabilseydi, Batılı hayat tarzını orada ikame edecekti.)

Bugün bu durumda oluşumuzun mesul isimlerinden biridir Büyük Cemal Paşa ve Suriye’de giriştiği kıtal (darağacı, yargısız infaz, vs...) hâlâ konuşulmaktadır.

Filistin’in (Kudüs’ün) kaybıyla sonuçlanan ahmakça hesapların da mesul ismidir.

Bu tanıklıkları ve daha fazlasını “Zeytindağı”nda bulabilirsiniz.

Harikulade bir kitaptır.

Falih Rıfkı’yı “Falih Rıfkı” yapan eserlerin başında geliyor dense yeridir.

Bu kitabı okuyalım ama iğvasına da kapılmayalım.

Falih Rıfkı’ya “Zeytindağı”nı yazdıran temel motivasyon, “Ne işimiz var bu topraklarda? Niçin mütemadiyen kırılıp duruyoruz?” duygusudur.

Bu duygu, en kuvvetli biçimde, CHP’de bazı “aydınlanmış” aydınlarımızda yaşıyor

Macera hazin sonuçlandığı ve en ağır yenilgilerden biriyle döndüğümüz için, Falih Rıfkı’nın iğvası zihnimizi çelebilir.

Bugün böyle bakmayız artık.

Kudüs, sadece onurumuz değil, savunmamızın da en değerli sınır çizgilerinden biridir.

Kudüs’ü kaybettiğimiz için Şam’ı, Halep’i, Bağdat’ı kaybettik.

Kudüs’ü öksüz bıraktığımız/bırakmak zorunda kaldığımız için bugün müstevlinin bölgede yaratmak istediği oldubittiye mukavemet etmekte zorluk çekiyoruz.

Belki de Kudüs’ü kaybettiğimiz için bugün DEAŞ’ı, PYD’si, PKK’sı ve çapul taifesiyle meşgul ediliyoruz.

İstanbul’un, Ankara’nın, Diyarbakır’ın savunması Kudüs’te başlıyor.

Bunu artık böyle bilelim!

Kasetle geldi, dekontla mı gidecek?

Kudüs gerilimi en çok ona yaradı...

Elindeki dekontlarla kaldı...

Bir anlamda “unutuldu...”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresini, birtakım muhayyel şirketler üzerinden yurtdışına para kaçırmakla itham ediyordu, elinde belgeler vardı, vs...

Erdoğan, bu iddiasını kanıtlamasını söyledi.

Kanıtlarsa, Cumhurbaşkanlığı dâhil, bütün görevlerinden istifa edecekti.

Kanıtlayamazsa, kendisi CHP genel başkanlığını bırakacak mıydı?

Kanıtlayamazsa, ayrıca şerefsiz, müfteri, yalancı, şuydu buydu.

Peki, büyük müddei Kılıçdaroğlu ne yaptı?

Belge olarak, göstere göstere, birtakım banka dekontları gösterdi.

Bu dekontlara göre para gitmiyor, geliyordu. Ayrıca, o belgelerin hiçbir yerinde Erdoğan’ın ismi geçmiyordu.

Gerçek sonradan anlaşıldı:

Kılıdaroğlu, o dekontları, “Fuat Avni” mahlasını kullanan Said Sefa adlı FETÖ’cü sahtekârın sosyal medya hesabından araklamıştı. O günlerde Amerika’da başlayan Zarrabdavasına mütevazı bir katkıda bulunmak istemişti.

Kılıçdaroğlu istifa etmelidir.

İstifa etmediği sürece, hakkındaki ithamların tümünü kabul etmiş sayılacaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi