Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kudüs tevhidi mesajın merkez üssüdür

Kudüs tevhidi mesajın merkez üssüdür

ABD Başkanı Trump’un Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını telaffuz etmesi akabinde İsrail başkanının teşekkür ve memnuniyetini açıklaması bardağı taşıran son damla oldu. ABD ve İsrail’in Kudüs’ü başkent yapma ve ABD büyükelçiliğini buraya taşıma fikri öteden beri vardı. Hatta 1995 tarihinde Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak kabul edilmesine yönelik bir yasa çıkarılmış fakat İslam toplumlarından gelebilecek tepkiler dikkate alınarak söz konusu yasa ertelenmişti. Peki, ne oldu da bu talihsiz açıklamanın tarihi bugüne tekabül etti? Son yıllarda ABD’nin Ortadoğu’da istediğini elde edememesi, müttefikim dediği Türkiye’yi kaybetmesi, Körfez ülkelere yapılan operasyonlarda beklediği sonucu alamaması ve seçim öncesi Kudüs’ü başkent yapma vaadinde bulunması ve bu vaadiyle ilgili köşeye sıkıştırılması açıklamanın tarihini belirleme noktasında etkili olmuş olabilir. Zira ABD söylendiği gibi bir rüyalar ülkesi değil kendi içinde ekonomik, siyasi ve kültürel çıkmazları olan ve bütün dünyanın nefretini üzerine çeken bir ülke. Anlaşılan Trump, içerideki sorunlara karşı dışarıdan bir vaatte bulunarak hem yandaşlarının yüz yıllık hayallerini gerçekleştirmeye çalışmakta hem de halkın gündemini değiştirerek tepkileri yatıştırma niyeti taşımaktadır.

Bilindiği üzere Kudüs’ün İngilizler tarafından işgal edilmesinin ardından yüz yıl geçti. Siyonistler bizi birbirimize düşürürken kendi aralarında öyle güçlü bir ittifak yaptılar ki, Ortadoğu’nun göbeğine anarşist bir topluluğu yerleştirmeyi başardılar. Ve bu işgalci topluluk Filistinli halkı hemen her gün katlederek yerleşim alanlarını genişletti ve şiddetin dozunu arttırıp gözdağı vermeye devam ettiler. Peki, nasıl oldu da işgalci güçler Ortadoğu’nun göbeğinde Müslümanları katletmeye devam ettiler? Bu cesareti nereden aldılar? Şu bir gerçek ki, Filistin halkı bir asra yakındır katlediliyorsa ve kutsal beldemiz mescidi Aksa ve Kudüs’ün güvenliği tehlike altında ise bunun sorumlusu İslam toplumlarının işbirlikçi liderleridir. İşgalci güçlere bu fırsatı veren de, bölgede onlarca Müslümanın katledilmesine sebep olan da bu zevattır…

Nitekim Trump’un bu kararını Suudi Arabistan ziyareti sırasında verdiğine dikkat çekiliyor ki, bu oldukça manidar bir durumdur. Zira Suudi Arabistan ve ABD yakınlaşmasının ve akabinde Prens Muhammed bin Selman’ın halkın kültürel dokusunda yapmayı planladığı değişimlerle ilgili açıklamalarının aynı zamana denk gelmesi boşuna değildir. Biliyorsunuz daha evvel de İsrail Dışişleri Bakanlığı Direktörü Dore Gold’un, İsrail’in körfez ülkeleri ile gizli görüşmeler yaptığını ancak bu ülkeler görüşmelerin gizli kalmasını istedikleri için aşikar edemediklerini söylemişti. Geçtiğimiz ay içinde benzer bir açıklama da İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz’den geldi. Steinitz “Ülkesini Arap ülkeleri ile gizli görüşmeler yaptığını ve fakat bu görüşmelerin gizli kalması istendiği için bilgi veremediklerini” söylemişti. Acaba işbirlikçi kuklalar kapılar ardında Siyonistlerle neler görüştüler? Trump’un bu açıklamasını cesaretlendirecek hangi vaatlerde bulundular?

Kapılar ardında yapılan anlaşmaların içeriği ne olursa olsun Kudüs Müslümanların kutsallarından biridir ve tarihin kalbi bu kutsal beldede atmaktadır. O nedenle burada olup biten her şey İslam âlemini topyekûn etkileyecektir. Nitekim öyle de olmuştur. Kudüs’ün güvenliği söz konusu olunca bütün Müslümanlar tek vücut olup tepkilerini dile getirdiler. Fakat yaşananları dikkate aldığımızda bu tepkilerin tek başına yeterli olmadığını görüyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi