Nihat Hatipoğlu

Nihat Hatipoğlu

İslam âlemi toparlanmalı

İslam âlemi toparlanmalı

İslam âleminin tümü olarak bizler günahlarımızın ve isyanlarımızın karşılığı olarak başkalarının zulmüne muhatap oluyoruz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) asırlar öncesinden ilan etti; bu ümmet düşmanlarının gücünden değil, kendi aralarındaki ihtilaflardan ötürü güç ve kudretlerini kaybedeceklerdir.
'İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat belirdi ki 'Allah, yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın.
Belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.' (Rum Suresi, 41) "Bozgunluğumuzun sebebi kendi fesadımız ve günahlarımızdır. Allah hiçbir kula zulmetmez.
İnsanlar kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus, 44) Ama henüz vakit var. İş işten geçmiş değil.
Çünkü Rum 41. Ayet'te 'belki dönerler' buyuruluyor.
Belki! Dönerseniz sünnetullah ona göre yazılacak. Dönerseniz ama... Dönmezseniz, kıyamete yakın zamana kadar ümmet; öz evlatlarının kırılmasını büyük bir sefahat ve sefalet içinde gözleyecek.
Müslüman olduk demekle başıboş mu bırakılacaksınız sanıyorsunuz ey bu ümmetin gurur ve kibrine mağlup azgınları. Azgınların günahını günahsızlar çekiyor. Acı daha yaygınlaşsın diye.
Biz de onları ansızın yakalayıverdik.
(Araf, 95) Bugün İslam âlemini oluşturan fertlerin işlediği günahlar tarihte ümmetlerin helakına sebep olacak kadar ağır günahlardır. Biri bile umumi helaka sebepti.
Eğer Allah mühlet veriyorsa, sanmayın ki ihmal ediyor. İmhal eder -zaman verir- ama sanmayın ki ihmal eder.
Kâfirler için inen şu ayetin günün birinde bizi kuşatmayacağını kim garanti edebilir:
"İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır." (Ali İmran, 178) Yüce Kitaba, Kur'an-ı Kerim'e bakınız. Adım adım yaklaşan helakın ve yok edilişin ayak seslerini duyarsınız. Sanki Kur'an'ın bütün ayetleri önünüze dikilmiş bir halde sizi, size şikâyet ediyor.
Siz bu kitabı arkaya attınız. Resul de şöyle der; 'Ey Rabbim! Benim toplumum Kur'an'ı terk etti.' (Furkan, 30) Sonra Kur'an helakın ikinci sebebini hatırlatır.
Ümmetin Resulü terk edenlerinin faydasız pişmanlıklarını: "O gün zalim kimse (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir. 'Ne olurdu ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydım.' (Furkan, 27)

Tarihte helak olanların günahlarına bakın
Lut gölüne bakın. Hiçbir canlıya yer ve mekân olmayan, berbat kokan bir göl.
Hz. Lut bütün çabasına rağmen azgınlık, yoldan çıkmışlık, sınırı aşmışlık bir yaşam tarzına dönüşmüştü. Hz. Lut'un çabalarına rağmen çirkin ilişkilerden vazgeçmeyince Hz. Lut'un çaresizliğini Kur'an anlatıyor:
"Ben gerçekten sizin yaptıklarınızdan tiksinti duymaktayım. Ey Rabbim beni ve ailemi bunların yapmakta olduklarından kurtar." (Şuara, 160-171)
Pompei şehri Sodom ve nice mamur olan varlık yok oldu.
Kur'an kulak, göz ve kalp dünyasına sesleniyor:
Lut'un kavmini yok etmek için giden melekler şöyle seslendiler: "Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz.
Gecenin bir bölümünde ailen ile yola çık.
Hiçbiriniz arkanıza dönüp bakmasın. Ancak eşin değil. Çünkü kavmine dokunacak olan azap ona da dokunacak. Vaat edilen vakit sabahtır. Sabah vakti yakın değil mi?" (Hud, 81) Her sabah yakındır. Her grup aynı zamanda sabahtır. Bugün karanlıksa İslam âleminin çocuklarına, elbet sabah yakındır diye ümmetin çocuklarına. 'Buyruğumuz gelince (ülkenin) üstünü altına getirdik birbiri üzerine konulmuş pişmiş balçık (gibi) taşlar yağdırdık." (Hud, 82-83) Kur'an burada durmuyor. Sunduğu peygamber kıssalarından -hikâyelerinden- ibret almak isteyen idrak sahiplerine sesleniyor: "Siz şimdi sabah, akşam onların bulundukları yerlerden geçmektesiniz. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız.
(Saffat, 138) Bir günah. Yaygınlaşan ve zorbalığa dönüşen bir günah. Evlere tasallut edecek kadar alenileşen bir günah. Ve azap. Ölenlerin sayısı binlerin üzerinde.

?Hilekârları yok ettiren karar
İnsanlar neden cezalandırdı. Kur'an'a bakın cevap orada. İsrailoğulları peygamberlerini inkârettiler: 'Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir. Biz sana inanmayız. (Araf, 132) dediler.
Bütün ümmetler bu süreci yaşadı.
Peygamberlerini yalanladırlar ve yalanlarıyla helak oldular.

Dinlerini yalanlayanlar yıkımın sebebiydi
Ümmetler peygamberlerini yalanladılar.
Onlara; sihirbaz, kâhin, avam, şair dediler.
Müminleri ateşle cezalandırdılar. (Buruc Suresi) Allah'ı inkâr ettiler.
Kâbe'yi yıkmaya yeltendiler. (Fil Suresi) Allah gibi diriltip öldürebileceğine inandılar.
(Bakara, 258) Karun gibi servetlerini zulme ve inkâra harcadılar.
(Kasas 78 vd) Ölçü ve tartıda hilekârlık yaptılar.
(Mutaffitun suresi) Ufak bir iyiliği bile hor gördüler. Esirgediler.
(Maun suresi) Peki; bütün bu azgınlığa karşı ne oldu?
Cevabını Kur'an veriyor:
- Semud kavmi korkunç bir sarsıntı ile yok edilmişti.
- Ad kavmi ise azgın, dondurucu bir kasırga ile yok edilmişti.
Allah onların üzerine bu kasırgayı kesintisiz olarak yedi gece sekiz gün estirmişti. Öyle ki, onları orada, içi boş hurma kütükleri gibi yere serilmiş durumda görürdün." (Hakka, 4-7) Sonra Kur'an iliklerinize kadar sizi titretecek soruyu soruyor. "Şimdi sen onlardan geriye kalan bir şey görüyor musun (Hakka, 8). Hayır görmüyoruz. Tarumar olan mekânlar, yıkılmış sütunlar, devrilmiş medeniyetler, içleri boşalmış kemikler ve sarayların sütunlarında gezinen rüzgârdan başka hiçbir şey görmüyoruz.

?Semud kavminin şımarıkları şımarıklara örnektir
Vadide kayaları oyarak ev yapanlar. (Fecr, 9) Peygamberini inkâr ediyorlardı. (Şuara, 141) Hz. Salih'in devesini öldürdüklerinde Allah onları aşılmaz evlerinden meydana çıkardı.
Zulmedenleri korkunç bir ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çöktüler. (Hud, 67) Peki sonra ne oldu! Dağları oyarak yaptıkları evlerinde şimdi kim yaşıyor. "Sanki orada hiç oturmamışlardı." (Hud, 68) O topraklardan yıllar sonra geçecek olan Hz. Ahmed (s.a.v.) şöyle buyuruyordu:
"Semud kavminin helak olduğu yerden geçerken ağlayın. Onlara dokunanın size dokunmasından korkarım."

Ya Eyke'yi Helak Eden Günah
Allah'ı ve peygamberi inkârdan başka öne çıkan sadece bir günah! 'Ölçeği ve tartıyı tam yapmamak. Bozgunculuk insanları aldatma. (Şuara, 183-184) peki ne oldu Eyke'ye.
Karanlık bir günde azap indi. Art arda.
Ne iz, ne eser, ne de varlıkları kaldı.

İslam âleminde bütün bu günahlar var
Belki kızacaksınız. Belki daralacaksınız.
Ama lütfen söyler misiniz; daha önceki ümmetleri helakla karşı karşıya getiren bütün bu günahlar bizlerde fazlasıyla yok mu?

Azgınlık yok mu?
Kur'an'ın 8 yerde kullandığı bir cümledir bu Teref! Azgınlık. Daha çok kâfirlerin bir fiili, sıfatı da olsa bizi de ürpertmeli bu 'mütref - azgın' ifadesi. Nimeti hoyratça ve şımarıkça kullanmak kastediliyor bu kelimeyle. Bu mütreflik (azgınlık) bizlerde de fazlasıyla yok mu?

Kibir ve şımarıklık yok mu?
Karun, Firavun ve Haman'ın helak sebebi - büyüklük taslamaları' değil miydi? (Ankebut, 39)

Refahın getirdiği vurdumduymazlık
İslam âleminin bazı beldelerinde israf, vurdumduymazlık, şımarıklık zirve yapmadı mı?
Tarihte herhangi bir ülkenin helakına zenginlerin şımarıklığı sebep olmadı mı? (İsra, 16) Allah böyle yerleri darmadağın ederim buyurmuyor mu?

Akıbeti ne oldu şımaranların
Yüce Allah azap vermek istediğinde şiddetli karşılık verir. Kimse azabı geciktiremez. Şimdiakıbete dikkat edelim.
'Nice memleket vardır ki, o memleketin halkı zulmetmekte iken biz onları helak ettik. Şimdi o memleketlerde duvarlar çökmüş, tavanların üzerine yıkılmıştır. Kullanılamaz hale gelen nice kuyular ve ıssız kalmış saraylar var. (Hacc, 45)

Müslümanlar uçurumun kenarında
Bu ayetler ve helakların çoğu elbette peygamberlerin davetini inkâr eden günahkâr üzerine inmiştir. Ama dikkat ediniz, günümüzde bizlerin kolayca işlediğimiz herhangi bir günah, o gün onların helakına sebep olmuştur. Bizler eski kavimlerden daha günahkârız.
Kara bir bulut Medine'ye yaklaşınca Hz.
Ahmed'in (s.a.v.) mübarek yüzüne endişe yayılırdı.
O yağmur bulutudur diyenlere; diğer ümmetler de böyle bir bulutla helak oldular buyururdu.
Bu bulut her an göktedir. Allah'ın gazabını ne zaman, kimin hak edeceğini kimse bilemez.
Müslümanlar birleşmelidir. Günahlardan vazgeçmeliler. Garibanlara ezilmemelidir.
Çocukların ve yaşlıların duasını almalıyız.
Müslümanlar ekonomik, siyasi ve askeri alanda çok güçlenmeliler. Dünya barışı için, haremlerin korunması için bu şarttır.
Bu çağrının çoğu ülkemizin dışındaki Müslümanlara.
Ülkemizdeki insanların da artık boş şeylerle birbirini suçlamakla, fitne, dedikodu, haset, garez, kin, nefret, düşmanlık, azgınlık, insafsızlık, bendensin, değilsin, gibi ayrımcılıktan kurtulması lazım. Yoksa İslam ümmeti daha çetin ve zor günleri görecek.
Müslüman halklar İslam'ın kırmızı çizgilerini hiçe sayan idarecilerini sorgulamak zorundadır.
Şu kadar İslam ülkesi adına sadece birkaç İslam ülkesinin uluslararası platformda konuşuyor olması bizim için değil ama diğer İslam ülkeleri adına utanç vericidir.

İslam âlemi toparlanmalı
Son günlerde ülkemizin gayretiyle Müslümanlar arasında oluşan beraberlik havası güzel geleceklere işaret olsun dileriz. Dünyanın geleceği, barış ve insanca yaşam için Müslümanâleminin birlikte hareket etmesi lazım. O zaman Rabbim bize acır ve günahlarımızı zor bir imtihana çevirmez inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nihat Hatipoğlu Arşivi