Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Mesut Uçakan'ı 'zor zenaat'i

Mesut Uçakan'ı 'zor zenaat'i

Milli Türk Talebe Birliği Balıkesir’de Salı Pazarı’nın üst tarafında tek odadan müteşekkil bir bürodaydı.

Biz bir ara, neredeyse her gün MTTB’ye uğruyorduk. Kimler oluyordu orada? Kulakları çınlasın, Marif Korkmaz, Zahit Aksoy, Ali Yıldırım, Füruzan ve Dilaver Ayyıldız, bazen Yusuf Er. Tabii ki Balıkesir Teşkilatı Başkanı Mustafa Akyan.

Az ileride Muharrem Hasbi Koray Lisesi. Lisenin karşısında Mustafa Hamidoğlu’nun kitabevi.

Salı Pazarı’nın alt tarafında Diriliş Derneği.

Vaktimizin çoğu, MTTB, Kitabevi ve Diriliş üçgeninde geçiyor.

İşte oralarda bir yerde, bir sinema afişi.

Lanet.

Rejisör: Mesut Uçakan.

Biz, sinemaya gitmez değildik. Türk sinemasındaki porno furyası başlamazdan evvel Yeşilçam ne ürettiyse seyrediyorduk.

Dünya sinemasının hangi filmi vizyondaysa seyrediyorduk.

Sinema kuşağıdır bizim kuşak. 75 kuruşa bilet alıp ‘4 filim birden’ hepsini seyredip öğleyin girdiğimiz sinemadan gece karanlıkta çıkıyorduk.

Ama, ‘Lanet’ başkaydı. ‘Bizim’ filmimizdi.

Evvelki akşam Esenler Belediyesi’nin düzenlediği ‘Mesut Uçakan’a Vefa’ gecesinde Uçakan filmlerinin afişlerini gördüğümde, taa o yıllara gittim.

‘Lanet’in afişini Koray Lisesi’nin yakınlarında bir yerde gördüğüm 70’li senelere...

Nasıl yokluk zamanlarıydı! Dilimizi kimse anlamaz, derdimizle kimse dertlenmez.

Kendi yağımızla falan değil... Yağsız, susuz, kavruluyoruz.

Ama bizden iyisi yok.

Neyi bulduysak, bulduğumuz şeyi dünyalara değişmeyiz.

Meğer Mesut Uçakan bir helva tepsisi bulmuş, koz helva satıyormuş.

Bir gün, bir ilan görmüş. MTTB’nin Sinema Kulübü, yönetmen, senarist olmak isteyenleri çağırıyormuş.

Gitmiş MTTB’ye. Salih Diriklik’le tanışmış.

Orada, yokluğun içinden bir film çıkarmışlar.  Sene 1975. Para yok, pul yok, alet edevat yok. Borçla ‘Gençlik Köprüsü’nü çekmişler.

Arkasından, tek başına kolları sıvayıp yaptığı ‘Lanet’ filmi. 1978.

Sonra diğerleri. Benim iyi hatırladıklarım, Yalnız Değilsiniz, Reis Bey, Kelebekler Sonsuza Uçar.

Bu filmler, daha doğrusu Mesut Uçakan’ın yaptığı bütün filmler, bir varolma mücadelesiydi.

Yoktuk biz. Hele sinemada hiç yoktuk.

Uçakan ve onun gibi üç beş kişi ‘hiç kimsenin yapmadığını biz yapabilir miyiz’ dediler, ‘herkesin burun kıvırdığı tepeden baktığı insanların sesini ‘agora’ya çıkarabilir miyiz’ dediler ve çılgınca, çıktılar meydana.

Dağları tepeleri sürükleyen korkunç bir akıntıya karşı yüzdüler.

Ve başardılar var olmayı. O filmler, eksiğiyle fazlasıyla, bizim sesimiz oldu.

‘Yalnız Değilsiniz’ bir başkaldırıdır, egemen olan her şeye.

‘Reis Bey’ bizim sinemamızın hiç cüret etmediği bir adalet klasiğidir.

‘Kelebekler Sonsuza Uçar,’ bizim mazlumluğumuzun, bizim haklılığımızın haykırıldığı istisnai bir sinema eserdir.

Biz, iyi tartışırız, televizyon ekranının karşısında, ‘sinema caiz mi, değil mi’ diye.

Lafımız da boldur, Allah’a şükür!

Mesut Uçakan, herhangi bir işadamının veya herhangi bir bürokratın veya herhangi bir siyasetçinin yaptığı gibi, piyasa şartlarına bakarak, şartların gereğini yerine getirerek, herhangi bir sıkıntıya katlanmaya mecbur olmaksızın geçinip gidebilirdi şu hayatta.

‘Doğru bir şey’ yapmak istedi.

Bu bir tercihtir.

Uçakan’a Vefa Gecesi’nin açılışında Aykut Kuşkaya’yı dinledik.

Sesi, bir erkek sesi olarak Türkiye’de ilk 5’in içine rahatlıkla girer.

Fakat, müzik piyasasının rağbet etmediği, temaları özgürlük olan, dava olan, şehitlik, Filistin, Afganistan olan bir müzik yapmayı tercih etti.

‘Yaratılış gayesi’ne uygun olduğunu düşündüğü şeyi yaptı. Tıpkı Mesut Uçakan gibi.

Bu, saygı duyulacak, ayakta alkışlanacak bir eylemdir.

Başka türlü bir sanattır.

Daha zor, daha meşakkatli. Hani ‘zor zenaat’ dediğimiz cinsten.

Biliyor musunuz? O yıllarda ‘Öz yurtlarında garip’ti bu adamlar.

Şimdi de durum çok değişmedi, hala öyleler.

Program bittiğinde, dedim ki, “Mesut Abi, seni seviyordum, şimdi daha çok seviyorum.”

Vefa Gecesi güzel hazırlanmış. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

İyi ki gitmişim.

Eminim, o gece Mesut Abi’nin davetine icabet eden bütün dostlar aynı hisleri paylaşıyordur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Ziya Cömert Arşivi