Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Avrupa ile ilişkiler toparlansa ne olur?

Avrupa ile ilişkiler toparlansa ne olur?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa ziyareti ve Cumhurbaşkanı Macron ile Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Almanya ziyareti, Alman Dışişleri Bakanı Gabriel ile görüşmelerinin ardından olumlu sinyaller verildi. Hatta Gabriel’in Çavuşoğlu’nu evinde ağırlaması eliyle demli çay ikram etmesi olumlu gelişme olarak görüldü. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan Fransa dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, “2018 yılı, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin yumuşama yılı olmalı. Siyasette düşmanlığı kalıcı kılmak fayda getirmez” diyerek tüm karşılıklı atışmaların geçmişte kalması gerektiğine vurgu yapmış olması bir iyi niyet ifadesiydi.

Zaten dış politikada genel kural sürekli düşmanlıkların ya da sürekli dostlukların değil, çıkarların belirleyici olduğudur. Düşmanlıkların ya da kızgınlıkların kalıcı hale gelmesi zaten çok sıkıntılı olan dünyayı çekilmez hale getirir. Böyle olunca da bir takım ihtilaflar gündeme geldiğinde üslup da ölçünün kaçırılmaması, ileride tarafların birbirinin yüzüne bakamayacağı bir noktaya gelinmemesi gerekiyor. Tüm bunlara rağmen özellikle Fransa ve Almanya ile ilişkilerin yumuşama noktasına gelmiş olması iyi bir gelişmedir ama verilen bir takım olumlu mesajlara bakarak söz konusu ülkelerle hiçbir sorunun kalmadığı havası estirmenin de anlamı yoktur. Çünkü gerek Fransa Cumhurbaşkanı Macron gerek Almanya Dışişleri Gabriel’in Çavuşoğlu’nu evinde ağırlayarak elleriyle çay ikram etmesi güzel harekettir ama bu tavırları Türkiye’yi bağırlarına basmaya hazır oldukları anlamına gelmez. Böyle algılanır ve topluma böyle takdim edilirse yanlış olur. Çünkü Macron ve Gabriel ile görüşmeler ne kadar sıcak ve samimi bir havada geçmiş olursa olsun Türkiye’nin AB’ye alınmasına taraf olduklarına dair bir beyan söz konusu değildir. Macron konuşmasında, “AB artık Türkiye’ye karşı ikiyüzlü tavrını bir kenara bırakmalı” derken net bir şekilde Türkiye’nin AB’ye alınmayacağını hatırlatmış, Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel ise Türkiye ile Almanya arasında bir takım siyasi konularda görüş ayrılıkları olduğuna vurgu yaparak söz konusu sorunları aşmak için iki Dışişleri Bakanı olarak gayret göstereceklerini söylemiş bulunuyor. Yani, görüntü güzel olmakla birlikte Almanya ve Fransa’nın

Türkiye’ye bakışı ve beklentileri değişmiş değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Avrupa ile ilişkiler hızla toparlanmalı” ifadesi de geleceğe dönük bir temenniden öte gitmiyor. Böyle olunca Türkiye AB kapısında bekletilmeye devam edilecek, ancak AB ülkeleri ile ikili ilişkiler geliştirilebilecektir. Bunun için de Türkiye’nin AB kapısında bekletilmeye razı olmasının bir anlamı yoktur. Önce bu kapıda bekletilme olayı noktalanmalı, ondan sonra ikili ilişkiler şartlara göre geliştirilebilir. Çünkü Türkiye’nin AB’ye üye olmaması söz konusu ülkelerle ilişkiyi kesmesi anlamına gelmez.
Kaldı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Macron ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Bizi ille de alın diyecek halimiz yok” diyerek bu konuda bir karar verilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Böyle olunca, üyelikle ilgili kararı vermelerini AB’den beklemenin anlamı yoktur. Çünkü onlar 54 senedir kapıda bekleterek niyetlerinin ve kararlarının ne olduğunu ortaya koymuşlardır. Karar olumsuzdur. Bu olumsuzluğa rağmen hâlâ AB ile ilişkileri düzeltme peşinde koşmanın anlamı yoktur. Bunun yanında Avrupa ülkeleri ile ilişkilerin toparlanması için gereken yapılmalıdır. Ancak, bu tek taraflı yürüdüğü sürece ciddi bir sonuç alınmaz. Avrupa ülkeleri de bu konuda samimi bir niyete sahip olmalıdırlar.
Sonuç olarak, bir takım görüntülere aldanmamak gerekiyor. Çünkü aldanışlar bir süre sonra hayal kırıklığına dönüşüyor, o zaman da tepkilerin dozu kaçıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi