Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Kalbin bilgisi

Kalbin bilgisi

Eğitilmiş (te’dîb edilmiş) kalbin, nefsin ve aklın erişebildiği hakikatler var; bu kalb ile elde edilen “bâtın” ilim; içe, diğer bilgi vasıtalarının erişemediği perde arkasına ait ilimdir. Elbette bu ilim, herkese açık  “zahir” Kur’an ve din bilgisine aykırı olmayacak, ümmetin üzerinde birleştiği dinden başka ve farklı bir getirmeyecektir, ama  vahyin bildirdikleri içinde öyle konular, âlemler ve hakikatler var ki, bunların bilgisine erişebilmek için yine Allah’ın insanlarda yarattığı; ibadet, tefekkür, perhiz ve zikirle gelişip açılacak olan bir başka ilim vasıtasına (kalbe) ihtiyaç vardır. Kalbini te’dîb etmemiş olanların da bilgi vasıtalarına açık olan din bilgisi Müslüman olmak ve amel edildiğinde cennete girmek için yeterlidir, daha ötesi ise daha fazla cehde ve cihada bağlıdır.

Gazzâlî işte bu kalb vasıtasıyla ulaşılan ilme “mükâşefe ilmi” diyor ve şöyle açıklıyor:

Bu bâtının ilmidir ve ilimlerin ulaşmak istediği hedeftir. Bazı âriflere göre bu ilimden nasibi olmayanların sonlarından korkulur. Bu nasibin en aşağısı böyle bir ilmin olduğuna inanmak ve onu ehline bırakmaktır.

Bir başkasına göre: Kendisinde şu iki kötülük bulunan kimseye bu ilimden bir şey açılmaz: Bid’at ve kibir.

Dediler ki: Dünyaya gönlünü kaptırmış, nefsinin arzularına esir olmuş kimse başka ilimleri elde edebilir ama bu ilim onda gerçekleşmez.

Bu ilmi inkar edenin en az cezası onu tatmaktan mahrum kalmasıdır. Bu ilim sıddîklerin ve mukarrablerin ilmidir.

Bu mükâşefe ilmi, bir nur, bir aydınlıktır ki, kötü sıfatlarından temizlenip arındıktan sonra insanın kalbine doğar ve bu nur sayesinde daha önce adını duyduğu ve okuduğu, manası hakkında açıklığa kavuşamadığı, eksik manalarla yorumladığı birçok şey aydınlığa kavuşur ve artık şu konularda hakikat bilgilerini elde eder:

Allah Teâlâ’nın münezzeh zâtı, yüce ve eksiksiz sıfatları, fiilleri, dünya ve ahireti yaratma hikmetleri, ahireti dünya ile irtibatlandırmasının  sebebi ve şekli, peygamberin, peygamberliğin ve vahyin manasının bilgisi, şeytanın, “şeytânlar ve melekler” ifadesinin manası, şeytanların insana düşman olmalarının nasıllığı, meleğin peygamberlere nasıl göründüğü, vahyin onlara nasıl ulaştığı, göklerin ve yerin melekûtunun ne denek olduğu, kalbin manası, şeytanlarla meleklerin kalbde ve kalb için nasıl çatıştıkları, kalbe şeytan ile melekten gelen telkinlerin birbirinden ayrılması, ahiret, cennet, ateş, kabir azabı, sırat, mizan, hesap ne demektir bilinmesi… Allah’a kavuşmanın, O’nun değeri eşsiz benzersiz yüzüne bakmanın, ona yaklaşmanın, yakınına komşu olmanın, Mele-i A’lâ (melekler alemi) ile arkadaş/yoldaş olarak yaşanan mutluluğun, meleklere ve peygamberlere yakın olmanın, cennetliklerin derece ve makamlarının farklılığının ne demek olduğunun; evet bütün bunların ve daha nicelerinin bilgisi. Bunları detayları ile anlatmak uzun bahisler ister; çünkü bunlara iman eden insanların bu konulardaki bilgileri çok farklıdır.

İşte bazı örnekler:

* Kimilerine göre bütün bunlar misaller ve temsillerden ibarettir; Allah Teâlâ’nın ahirette kulları için hazırladıkları şeylerin insanlar ancak isim ve sıfatlarını biliyorlar, mahiyetlerini ise ne bir göz görmüş, ne bir kulak işitmiş, ne de bir beşer kalbi hayal edebilmiştir.

* Kimilerine göre bunların bazıları misallerdir, bazıları ise kelimelerin insanlar tarafından anlaşılan manasına uygundur.

* Kimileri, Allah’a ait beşer bilgisi, “Onu bilmekten aciz olduğunu anlamaktan ibarettir” derken, bazıları Allah hakkında büyük bilgilere ulaştıklarını iddia ediyorlar.

* Bazılarına göre insanların Allah hakkındaki bilgilerinin sınırı, sıradan insanların (avamın) inancının ulaştığı şu çizgidir:  Allah vardır, her şeyi bilir, her şeyi işitir, her şeye gücü yeter, her şeyi görür, konuşur...

* Bizim mükâşefe ilminden maksadımız (bize göre mükâşefe ilmi) bütün bu konularda perdenin kalkması, öyle ki, insanın gözüyle gördüğü şeyde şüphesinin kalmaması gibi  bu konuların da açıklığa kavuşmasıdır. Ve bu ilim, insanın cevherinde (özünde) mümkündür; yeter ki o cevher dünyanın pisliklerine bulaşarak paslanmış ve kirlenmiş olmasın!

* Ahiret yolunun ilmi (muâmele ilmi) derken, “Allah’ı, O’nun sıfatlarını ve fiillerini bilmenin önünde bir perde teşkil eden pislikten, pastan ve kirden bu aynayı temizleme ilmini kastediyoruz.

TEMİZLEME NASIL OLACAK

Nefsin arzularından uzak durulacak, bütün hallerinde peygamberlere uyulacak, onlar örnek tutulacak, kalbin aydınlanması ve Hakk’a yüz çevirmesi ölçüsünde bu hakikatler de onda ışıklanacaktır. Bu ilim kitaplardan elde edilemez; nasıl, kimlerden hangi eğitimle elde edilebileceği bilgileri bu kitabın (İhyâ’nın) ilgili bölümlerinde  gelecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi