İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Hayatın her yeri

Hayatın her yeri

Hayat bir yolculuk. Geldik, gidiyoruz. Celâl Güzelses’in okuduğu Yaş Destanı var. Diyarbakır yöresinden. Altı dakika sürüyor. Bizim Yunus’un dediği gibi: “Hele bana şöyle gelir / Şol göz yumup açmış gibi.”

Günler bir bilmecedir. Kimi zor, kimi kolay. İnsan da öyledir. Kendimizi tam manâsıyla biliyor muyuz ki, başkalarını bilelim? Hep diyorum: Gün, başının çaresine bakar. Biz kendimizi kurtarmaya çalışalım.

Hayatın uzun namlulu silahları vardır. Kurşun nereden geliyor, çoğu zaman anlayamazsınız. Anladığınızda ise yapacak pek bir şeyiniz kalmamıştır. Bitti.

Belki bir teselli: Her bitiş yeni bir başlangıcı da beraberinde getirir. Oradan gitmek, buraya gelmek. Bir yerden ayrılmak, başka bir yere başlamak. Özetle: Kafesteki kuşların gittiği yerler!

Bir teselli daha: Bu dünyadan bize kalacak olan, gözümüzün gördükleri değil, gönlümüzün duyduklarıdır.

İşte bu yüzden, ‘dille düğümlenen dişle çözülemez’ demişler.

***

Hayat bir yolculuk. Meşakkatli. Yorucu. Bazı yorgunluklar kalıcıdır, geçmez. Bir parçanız haline gelir.

Yolda kalsak bile yolculuk devam ediyor. Biz dursak, yolun kendisi gidiyor. Yani istemesek de varacağız. Otursak da yürümüş olacağız.

Varmak. Dikkat ederseniz, limana yaklaşan / yanaşan değil, ayrılan / uzaklaşan gemilere imreniriz. Öte yandan, dünyaya iyice yerleşiyoruz. Yahut öyle sanıyoruz. Çocukluğumun ve gençliğimin televizyonlarında, reklamların çoğu temizlik ürünleriyle ilgiliydi. Deterjanlar, sabunlar, çamaşır suyu vs. Şimdi bunları pek göremiyoruz. Gördüğümüz: Yeni bir hayat öneren konut projeleri, teknoloji harikası otomobiller, akıllı telefonlar ve dostumuz olduğunu iddia eden bankalar. Hal ve gidişat diyelim.

Burada bir şahitliğe yer vereyim: Taksideyim. Bir vatandaş kendini arabanın önüne attı. Şoföre şunu dedim: ‘Eskiden insanlar arabalardan korkardı, artık korkmuyorlar.’ Ne dese beğenirsiniz? ‘Şimdi arabalar insanlardan korkuyor!’

Hayır, bunu bir yere bağlamayacağım. Böyle bağımsız dursun.

***

İnsan tecrübeden ibarettir. Adına ‘tecrübe’ dediğimiz şey, şaşkınlıktan, hayretten, üzüntüden, yenilgiden, kırgınlıktan oluşur. Başarı veya galibiyet insanı tecrübeli kılmaz. Kibirli yapar, şımarık yapar.

Tecrübemiz bize şunu söylüyor: Yaşadığımız şu son zamanlarda, insan insana adeta mühre olmuştur. Mühre: Avcıların kandırmak için kullandığı plastik ördek.

Tecrübe: Yalana cesaret etmek, en büyük korkaklıktır.

Tecrübe: Kötü kimselerin ortak özelliklerinden biri de, kendilerine haksızlık yapıldığına inanmalarıdır. Hatta ülkelerin.

Tecrübe: Hasım ile hısım kelimelerinin birbirine bu kadar yakın durması tesadüf olamaz. Benzerlik demişken şunu da söyleyelim: Bizim için ‘var’ ile ‘ver’ kelimeleri aynı anlama gelir.

Buraya bir soru sıkıştıralım: Mezarlıklarda küçük boşluklar olur. Çocuklar için. Hayatımız, işte böyle dokunaklı boşluklarla dolu. Bu boşlukları neyle doldurmaya çalışıyoruz?

Bir soru daha: Seralardan gelen bazı sebzeler var. Kamyon kasasında büyüyor. Buzdolabında büyüyor. Fakat toprağa ‘bıraktığınız’ zaman büyümüyor, çürüyor. Çünkü tohumu yok. Biz de büyüyoruz. Nasıl ve nerede?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi