M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Asılanlar gerici hain asanlar kahraman

Asılanlar gerici hain asanlar kahraman

1923 ve onu takip eden yılların Türkiyesi… On üç on dört milyon nüfuslu, yanmış yıkılmış harap bir vatan… Aklın, ilmin, bilgeliğin, sağduyunun ışığında kalkınması gereken bir ülke… Fakirlik sefalet hastalık diz boyu… Büyük sayıda yetim, dul, mâlül var… Halkın nüfusunun yüzde sekseni köylü… Köylerde elektrik yok, çoğunun yolu suyu yok… Öküz arabası, kara saban… Çarık bulamayanlar yalın ayak geziyor… Büyük ölçüde açlık çekiliyor… Halk veremden, sıtmadan, bazı bölgelerde frengiden kırılıyor… Ermenilerden Rumlardan kalan emval-i metrukenin (terk edilmiş malların) bir kısmı kapanın elinde kalıyor…

Cumhuriyet 1923’te bir İslam Cumhuriyeti olarak kurulmuştu. Anayasasının ikinci maddesinde, “Devletin dini İslam’dır” yazılıydı. Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife oturuyordu. Kabinede sarıklı cübbeli bir Şer’iye (Şeriat İşleri) bakanı var.

Birden rüzgar ters taraftan esmeye başlar. Halife kovulur. Kalkınma hamleleri başlar. Acayip bir kalkınmadır bu. Türkiye çağdaş uygarlık düzeyine fırlamalıdır. Nasıl fırlayacaktır? Fesi sarığı atıp şapka giyerek… Ülkenin çeşitli yerlerinde Müslüman halk buna itiraz eder. İstiklal Mahkemeleri kurulur ve idamlar başlar. Olağanüstü mahkemelerde avukatsız yapılan duruşmalarda bol bol idam cezası verilir. Bunların Yargıtayı Margıtayı yoktur. Bugün karar, yarın sabah paldır küldür idam…

Cadde kenarlarında üç ayaklı sehpalar… Beyaz gömlek giydirilip alelacele asılmış maslupların (sallandırılmışların) cesetleri rüzgarla nazlı nazlı sallanır. Bu asılanlardan biri büyük din alimi İskilipli Âtıf efendidir. Ankarada ilk Meclis binasına yakın bir yerde seher vakti boynuna yağlı ip geçirilmiş ve öldürülmüştür. Hayır öldürülmemiş, şehid edilmiştir. Rivayete göre, ipte sallanmaya başladığı zaman yakındaki Zincirli camide Ezan-ı Muhammedî okunmaya başlamış, son nefeslerini zorlukla alıp veren Hoca titrek dudaklarıyla icabet etmiş, sonra morarmış ve canını vermiştir.

İstiklal Mahkemeleri mazlum Türkiye’nin üzerinden bir silindir gibi geçmiştir. Vanmebusu İbrahim Arvas bey, hatıralarında doğu ve güneydoğu bölgesinde kulplu kulpsuz altın kalmadı diye yazıyor.

Şimdi birileri kalkmış o kara günleri Altın Çağ olarak gösteriyor, asılanları ezilenleri süründürülenleri gerici ve hain, asanları ilerici ve kahraman gösteriyor.

Çarpıtmanın böylesi… Vicdansızlığın böylesi… Kalkınmanın böylesi…

**

Geçtiğimiz günlerden birinde Tuzla’da, ortalığı, burun direklerini kıran berbat bir koku sarmış, halk bu nedir diye telaşa düşmüş, şehri terk edenler bile olmuş. Nedir bu pis kokular?

**

Sudan, yaşanacak bir ülkedir. Lüks, konfor, büyük zenginlik yoktur ama oldukça sakin ve huzurludur. Başkent Umdurman’ı gezerken yol kenarlarında dükkanların önünde dürülmüş hasırlar görmüştüm. Ezan okununca bunlar hemen yere seriliyor ve cemaatle vakit namazı kılınıyormuş.

**

Bir apartmanın bodrumunda faaliyet gösteren küçük lokantanın kirası 4500 liraymış. Yüksek kiralar ticaretin ve ucuzluğun büyük düşmanıdır. Küçük esnafın işyerleri, dükkanları, atölyeleri kendilerine ait olsa, fiyatlar düşer. Âdil bir düzende fahiş yüksek kira olmaz.

**

Lise mezunu akıllı, istidatlı, liyakatli gençlere özel coğrafya dersleri verilmelidir. Beşerî ve iktisadî coğrafya… Bilhassa Norveç, Güney Kore, Tayvan, Japonya, Almanya anlatılmalı ve öğretilmelidir… Norveç’in ve İsviçre’nin AB üyesi olmadıkları… Singapur’un harika bir kalkınma sergilediği… Yüz bin km karelik Güney Kore’nin akıllara durgunluk verecek bir otomotiv ve elektronik (bilhassa cep telefonu) sanayiine sahip olduğu… Hollanda’nın lâleciliği ve çiçekçiliği… Almanya’nın herkesi lisede okutmadığı…

**

İslamî kültürü ve genel kültürü yetersiz kimseler vasıflı Müslüman genç yetiştiremez. Cahiller rehberlik yapamaz. Doktor olmayan bir zengin özel hastahane açabilir ama orada doktorluk ve cerrahlık yapamaz.

**

Risale-i Nur hizmetleri, Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nur’u çok iyi anlamış yüksek kültürlü Müslümanlar tarafından yapılmalıdır. Risale-i Nur amaç değil araçtır. Neyin aracı? İman, İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat ve Ümmet hizmetlerinin aracıdır.

**

Ehl-i Sünnet Müslümanlığını içinden yıkmak, temellerinden çökertmek için sinsice çalışan Feministler… İşlerine gelmeyen, Buharî ve Müslim’deki sahih hadisleri bile inkar etmeleri… Halk, fitne ve fesat çıkartılmadan bu konuda uyarılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi