Engin Ardıç

Engin Ardıç

Emekçi halkım kullanmaz

Emekçi halkım kullanmaz

Teknoloji çöplüğü gün geçtikçe zenginleşiyor: Bir zamanlar nasıl VHS sistemi Beta’yı “tahtından indirdiyse” (basında öyle derler), artık VHS oynatıcı da bulmak mümkün değil kasetini de.

At arabası, idare lambası, yetmişsekizlik taş plak ya da düpedüz kırkbeşlik ve otuzüçlük vinil plak gibi bir şey oldu çıktı!

“Turntable” denilen araca da artık ancak Münih’te Teknoloji Müzesi’nde rastlarsınız, borulu ve borusuz gramofonların yanında... Elinizde kalmış plakları çalmamazlık etmeyiniz aracınızı atmadıysanız, fakat iğneyi nereden bulacaksınız?

VHS kayıt araçlarını belki üzerine işlemeli örtü serip saklayan köylüler vardır, fakat büyük çoğunluk harıl harıl “elindeki VHS kasetleri diske çektirme” derdinde.

Gençler bilmezler, videokaset yeni icat edildiğinde, yetmişli yılların sonları, seksenli yılların başları, pazarda üç sistem birbirini yemeye çalışıyordu: Beta, VHS ve Grundig 2000...

Beta kasetleri daha küçük, daha pratiktiler, fakat ileri geri sarma işleminde bant kafadan ayrılamıyor, çabuk yıpranıyor, görüntüler suluboya resim gibi oluyorlardı. Grundig de önlü arkalı, çift taraflı bir kaset yapmıştı, saatlerce kayıt mümkündü ama hem oynatıcı hem de kaset çok büyük, çok hantaldı.

VHS kazandı, ötekiler tarihe karıştılar.

Sonra disk çıktı. İlk diskler çok büyük, 33’lük plak kadar büyüktüler ve görüntü kalitesinin de kasetten farkı yoktu.

Bu videodiskler daha sonra küçüldüler, ses diski boyutuna indiler ve Sayın Aydın Doğan eliyle Türk pazarına sokuldular. Emekçi halkım arasında, çoğu gazeteden kesilen otuz kupona alınmış bu geri ürünleri kullanmakta ısrar edenler vardır.

çünkü DVD’ye nazaran daha ucuzdur bunlar, daha kötü ve daha ucuz.

Doksanlı yılların sonunda çıkan ilk DVD’lerde de çift taraflı kayıt vardı, filmin yarısında durup diski çevirmek zorundaydınız ve de görüntü pek parlak değildi.

Sonra görüntüler “remasterize” edildiler ve piksel sayıları, çözünülürlükleri, netlikleri artı. Tek yüze iki tabaka kayıt yapılır oldu. Artık birinden ötekine geçişte hafif bir duraklama bile hissedilmiyor, ilk örneklerinde olduğu gibi.

DVD hakkında ilk yazıları doksanlı yılların sonunda Türk basınında ben yazdım ve hakarete uğradım.

CD hakkında ilk yazıları da seksenli yılların ortalarında ben yazmış ve gene hakaretle karşılaşmıştım.

Eh, bazı “solcu geçinenleri” gönlümden ve hayatımdan siktir etmem de o günlere rastlar!...

İkibinli yıllarda da çok yüksek pikselli “high definition” DVD’ler çıktı, biliyorsunuz.

Hayır, bilmiyorsunuz, görmediniz ama duydunuz. Henüz ülkemizde yaygınlaşmadı, birkaç zengin evinde var. (Bende yok.)

Bunda da iki sistem çekişiyor: Sony firmasının piyasaya sürdüğü Blu-ray ve Toshiba’nın ürünü HD-DVD...

Sony’nin sistemini Sharp, Matsushita, Mitsubishi, Pioneer ve Philips de kullanıyorlar, Disney ve Fox gibi film şirketleri de... ötekini tercih edenler Universal ve Paramount stüdyoları olmuşlar, Microsoft da HD’yi desteklemiş.

Bugüne kadar iki sistem arasında “maç ortadaydı”... Hangisinin “galebe çalacağı” belli değildi.

Fakat... Duyduğuma göre Amerikan pazarının en büyük DVD üretici ve satıcısı Warner, yüksek çözünür ürünleri için Sony ile anlaşmış, yani HD’yi değil de Blu-ray’i tercih etmiş!

HD de çıkarıyordu ama artık bırakacakmış. Mayıs ayında son verecek.

Uzmanlar, “sistemler savaşını Blu-ray kazandı gibi” diyorlar.

Almayı düşünen varsa, adımını buna göre temkinli atsın da, elindeki araç bir ara “akvaryum olur” şeklinde dalga geçilen Grundig 2000’e dönmesin.

Yabana atmayın, bu pazarın hacmi yılda yirmi milyar dolar dolaylarında!

Elbette emekçi halkımla bir ilgisi yoktur bu konunun.

çünkü biz daha “gaseyt” aşamasını tam anlamıyla geride bırakabilmiş değiliz.

Ben de zaten bu yazıyı gene küfür yemek için yazdım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi