Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Kürt’ün ateşle imtihanı

Kürt’ün ateşle imtihanı

Bu yazıya ‘anafikir’ teşkil edecek cümleyi baştan söyleyip öyle devam edeyim: Anayasa Mahkemesi’nde bekleyen DTP hakkındaki kapatma davası, ne pahasına olursa olsun, bu partinin lehinde bir kararla sonuçlandırılmalı.

Yani, DTP kapatılmamalı...

Hukuk zorlanabilir, teamüller tersyüz edilmiş olabilir...

Olabilir...

Biraz da böyledir bu işler...

Hem, kendisini ‘amiral gemisinin kaptanı’ olarak pazarlayan arkadaş demiyor muydu, ‘Arkadaşlar, her şey hukuktan ibaret değildir’ diye...

Gerçi o arkadaşımız ‘hukuk dışılığı’, borsada rahatça manipülasyon yapabilmek ve ‘ucuz tetikçi’ istihdam eden patronuna daha çok kazandırmak için savunuyordu ama, buradaki (olası) hukuk dışılık ‘moral üstünlük’ için gerekli...

DTP kapatılmasın.

Kapatılırsa yenisi kurulur, o ayrı...

Fakat, daha da önemlisi, terör eylemleri ‘kitlesel destek’ bulur ve gerçekten çözümden yana olan ılımlı Kürt siyasetinin önü tıkanır...

Bu ‘iki kere iki dört’ basitliğindeki saptamayı yaptıktan sonra, gelelim başlangıçta ‘ılımlı’ bir görüntü çizen, sonra şahinleşen ve ‘soykırım’ gibi amacını aşan sözcükler kullanmaya başlayan, ardından ‘terörün daha da tırmandırılacağı’ imasıyla ‘aba altında sopa gösteren’ DTP lideri Ahmet Türk’e...

Çok güzel...

Hep ‘kardeşlik’ mesajı veriyor. Çok güzel...

Sürekli ‘barış’ diyor. Çok güzel...

Bizi ‘realite’yle yüzleştiriyor. Çok güzel...

Fakat söylediği hiçbir şey, parti olarak içinde yer aldıkları hiçbir eylem, o çok istiyor göründükleri ‘kardeşliğin’ oluşmasına izin vermiyor.

Bol bol içinde ‘barış’ geçen cümleler kuruyor, herkesi ‘akıl ve sağduyu iklimine’ çağırıyor ama, kurduğu hiçbir cümle, bugünlerde muhtaç olduğumuz akıl ve sağduyu ikliminin tesisine yardımcı olmuyor.

Söylediği her şeyin içi boş...

Konuşmuş olmak için konuşuyor.

Çünkü, ne kadar ‘ılımlı’ görünürse görünsün, ne kadar ‘çözüm yanlısı’ politikalar izlediğini öne sürerse sürsün, ‘dönüp İmralı’ya bakma’ alışkanlığından vazgeçmiyor.

Dün, Avrupa Parlamentosu’nda özel görüşme yapmak için Brüksel’e hareket etmeden önce Atatürk Havalimanı’nda gazetecilere ayaküstü (DTP’nin terör örgütü PKK’nın destekçisi bir parti olduğu sözleri üzerine) şöyle bir şeyler söylemiş:

‘Biz Türkiye partisiyiz. Halkın taleplerini, toplumsal realiteyi görerek siyaset yapan ve toplumsal realiteye uygun demokratik açılımların arayışı içinden olan bir partiyiz. Bu konuda düşüncelerimiz açık.’

Ben de işte bu ‘demokratik açılımlar’ın ne olduğunu merak ediyorum.

Bir Türkiye partisi olarak, hangi demokratik açılımları öngörmüşler?

Halkın hangi taleplerine karşı, ne tür bir çözüm önerisinde bulunmuşlar?

Nedir?

Madem DTP bir ‘Türkiye partisi’dir ve böyle kalmaya devam edecektir, ‘soykırım’ lafı da neyin nesidir? Kim kime soykırım uygulamış?

Bir de özel soru Ahmet Türk’e:

Düne kadar, ‘Ergenekon yapılanması’ hakkında en keskin, hatta en ağır açıklamaları yapıyordunuz. Neredeyse ‘hasım’ görüntüsü çiziyordunuz.

Birdenbire sustunuz...

Ne oldu?

Bir ‘Türkiye partisi’ olan DTP’den Ergenekon’a yönelik eleştiriler bıçakla kesilir gibi kesildi.

Bunun, ‘derin devlet’le alengirli ilişkileri ortaya saçılan ‘İmralı sakini’yle bir alakası var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi