M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslâm’a ve Ümmete Nasıl Hizmetkârlar Lazımdır

İslâm’a ve Ümmete Nasıl Hizmetkârlar Lazımdır

MÜSLÜMANLAR aşağıda sayacağım değerlere sahip olmadan güç olamazlar, iktidar olamazlar, hâkim olamazlar, zafer kazanamazlar, izzet bulamazlar.

* Birincisi: Bilgi ve kültürdür.

* İkincisi: Ahlâk ve karakterdir.

* Üçüncüsü: Güzellik, estetik, sanatta üstünlüktür.

Para ile her şeyin halledilebileceğini sanmak bir kuruntudan ibarettir.

Ahlâk, karakter, fazilet olmadan kalıcı bir zafer kazanmak mümkün değildir.

İslâm güzellikler dinidir. Allah Cemil’dir (güzeldir) ve güzel olanı sever.

Diğer lüzumlu değerleri de sayayım:

(4) Birlik, ittihad, vifak, vahdet lazımdır. Tefrika ile, bin parçaya bölünmüşlük ile Müslümanlar zilletten kurtulup izzet bulamazlar.

Birlik için mutlaka bir İmam-ı Kebir’e, bir Emîre biat ve taat etmek gerekir.

Evet müsbet çeşitlilikler, teferruatta (ayrıntılarda) farklılıklar olacaktır ama Ümmet birliği içinde olacaktır. Müslümanlar tek bir Ümmet olamazlarsa onlar için sabah yoktur.

Müslümanlar Batı medeniyetinin spekülatif ve diskürsif düşüncesiyle bir yere varamazlar. Kur’ân, Sünnet, İslâm düşünce tarzını bilmeleri ve benimsemeleri gerekir.

Ümmet olacak... Ümmetin işleri vasıflı, güçlü, bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli, yüksek karakterli, güzellik sergileyen ve güzellikler üreten elemanlara ve kadrolara verilecek ki, beklenen ümid edilen gelişme olsun.

Yarı mühtedilerle, mürekkep câhillerle, ahlâkı ve karakteri düşüklerle hizmet edilmez, hezimet üretilir.

İslâm’ın ve Ümmet’in has hizmetkârları zahid olacaktır, yani dünyaya arka çevirecektir.

Hırsızlar, rantçılar, komisyoncular, ihale bezirganları, saçı bitmedik yetimlerin haklarını yiyenler, Müslümanların beytülmalini zimmetlerine geçirenler... Bu haşarat İslâmî hizmet sahasından mutlaka ihraç ve tard edilmelidir.

Beklenen Mehdi ve onun yakınları gerçek İslâm ahlâkına sahip olacaktır. Peygamber aleyhissalatü vesselamın ahlâkına.

Şeytan ahlâkı ile, Nemrud ve Fir’avn ahlâkı ile, Ebu Cehil ahlâkı ile hizmet edilmez.

Dinleri ve imanları para, menfaat, helal haram demeden zenginleşmek, vurmak, soymak olan rantçı adamların ne işi var İslâmî hizmetler meydanında...

Ümmet-i Muhammed’in en soylu (ruh soyluluğu), en vasıflı en istidatlı, cevheri en değerli, en âlicenap çocukları has hizmetler için yetiştirilmelidir.

Tahtaları kavak tahtası, üçüncü sınıf çam tahtası, söğüt tahtası, aylandoz tahtası gibi çürük ve fazla bir işe yaramaz tahtalardan oluşan zayıf, yetersiz, vasıfsız kimseler kesinlikle din hizmetkarı olarak yetiştirilmemelidir.

Türkiye’de şu vasıflara sahip binlerce has hizmetkar yetiştirilmelidir.

* Osmanlıcayı çok iyi bilecek.

* Arapça ve Farsça bilecek.

* En az üç Batı dili bilecek.

* İngilizceyi kitap yazacak, konferans verecek derecede iyi bilecek.

* Batının en kaliteli lise veya kolejlerinin verdiği genel kültürden daha fazlasına sahip olacak.

* Ahlâk, karakter, fazilet âbidesi olacak.

* Tasavvuf ve tarikat terbiyesi almış ve nefsini dizginlemiş olacak.

* Mürüvvet ve fütüvvet sahibi olacak...

* Varlığını, hayatını, sağlığını; İman, İslâm, Kur’ân, Şeriat, Sünnet gerçeklerinin yayılmasına, insanların bunlara bağlanarak ebedî saadete nail olmalarına yönelik ciddî ve gerçek hizmetlere adamış olacak.

* Zarurî ihtiyaçlarını karşılayacak gelirden fazlasını istemeyecek ve verilirse almayacak.

* Ashab-ı Güzin’i, Selef-i Sâlihîn’i, Sadat-ı Kiram’ı, ulema-i ‘âmilîni, meşâyihi, kâmil mürşidleri kendisine örnek ve rehber alacak.

* Kendisini yer yüzünde Allah’ın şâhidi, Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamın askeri olarak görecek.

*Yaratanın rızası için çalışacak, yaratıklardan ücret almayacak.

Müslümanların bütün imkanları, paraları, enerjileri böyle vasıflı hizmetkarlar yetiştirmeye yönlendirilmelidir.

Bu dâva yarı mühtedilerle zafer bulmaz.

Din sömürücüsü haydutlar aramızda bulundukça yükselmemiz mümkün değildir, çukurlara düşeriz, rezil ü rüsvay oluruz.

Büyük ve müzeyyen camilerle, beton binalarla, cemaat tantanalarıyla, futbol kulübü tutar gibi fanatikçe hizip ve fırka tutmakla bir yere varamayız, bugün olduğu gibi bir azınlığın esiri ve maskarası oluruz.

Peygamberimize Hakaret Eden Papa’ya Saygı Göstermek Caiz midir?

VATİCAN tahtında pürhaşmet oturan Papa, bundan birkaç yıl önce İslâm’a dil uzatmış, protestolara rağmen sözünü geri almamış, Müslümanlardan özür dilememiştir.

Birtakım Müslümanların böyle bir Papa’nın huzuruna çıkıp onun önünde bel kırmaları, boyun eğmeleri, saygı ve bağlılık sergilemeleri çok yanlıştır.

Dinimizin kurallarından biri de şudur:

Tazim edilmesi, ululanması, saygı gösterilmesi gereken bir şeyi tahkir eden kimse kafir olur.

Tahkir edilmesi, aşağılanması, horlanması gereken bir şeyi tâzim eden (ululayan, ona hürmet eden) kimse kafir olur.

Dikkat buyurulsun, şu veya bu kişi kafir oldu demiyorum, dinî bir kuralı beyan ediyorum.

Hiçbir Müslüman, Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam Efendimize şu veya bu şekilde saygısızlık eden bir zatı ulu veya hürmete şayan bir kimse olarak kabul edemez.

Peygamberimize dil uzatan bir kişiye “sayın Papa... Papa cenapları... Aman papa... Canım Papa...” demek Müslümana yakışmaz.

Olgun Müslümanlar böyle kişilere seviyeli, ilmî, mantıkî, hikemî (bilgelikle ilgili) cevaplar verirler.

Müslümanlar, hele İslâm’ın ve Ümmet’in temsilcisi olmak iddiası ile ortaya çıkanlar İzzet-i İslâmiyeyi kurmakla mükelleftir.

Müslümanlara karşı saygılı davranan, İslâm mukaddesatına dil uzatmayan, Efendimize iman etmemekle birlikte dil de uzatmayan Nasranî ruhanîleriyle konuşup görüşebiliriz. Lakin Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimize dil uzatanlarla konuşmamız, onların huzurlarına çıkmamız, çok sayın Papa cenapları gibi yalakalıklar yapmamız kesinlikle caiz değildir.

Benim şu söylediklerimi söylemek, anlamak, idrak etmek için din alimi olmak gerekmez.
Peygamberimize saygısızlık eden kimseye karşı hürmet ve mevedded göstermek çok yanlıştır. Bu yanlışlığı yapanların tevbe istiğfar etmelerini, ihtiyâten nikahlarını tazelemelerini âcizane tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi