Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

PKK ve uzantıları nereden cesaret alıyor?

PKK ve uzantıları nereden cesaret alıyor?

Yıllardan beri terör örgütü PKK’ya karşı verilen mücadelede pek çok insanımız hayatını kaybederken, bu mücadelenin maddi boyutu ayrı bir konu. Diyebiliriz ki terör örgütüne karşı verilen mücadelede harcanan para bölgenin gelişmesinde kullanılabilseydi sanıyorum bölge halkı böylesine perişan bir durumda olmaz; bölge insanı Ankara, İstanbul ve İzmir gibi illere göç etmek zorunda kalmazdı. Peki terör örgütünün bir yandan bölge insanına ve bazı haklarına sahip çıktığı iddiası ile yukarıda sergilemeye çalıştığımız durum bir çelişki oluşturmuyor mu? Bir adım daha ileri gidersek devletin bölgeye götürdüğü hizmetlerin terör örgütü elemanları tarafından engellenmesi, hizmet araçlarının yakılması bölge insanına karşı düşmanlık değil mi?

Bir yandan bölge insanını savunuyor görüntüsü sergilenirken öbür yandan bölgeye gelecek hizmetlerin engellenmesinin nasıl bir izahı olabilir?

Bunun izahı açık. Dünkü yazımda da dolaylı olarak temas ettim. PKK terör örgütü yerli bir hareket değildir. Elemanlarının çoğunluğu TC vatandaşı olsalar da içlerinde komşu ülkelerin vatandaşları da bulunmaktadır. Bu örgütün yerli olmayışının esas sebebi ise kuruluş safhasından bugüne kadar militanların yetiştirilmesi ve eğitiminde, her türlü silah ve diğer maddi desteklerin sağlanmasında yabancı unsurlar önemli rol üstlenmişlerdir. Bu bakımdan diyebiliriz ki, terör örgütünün arkasından yabancı destekler çekildiği an bu örgütün kendi gücü ve imkanları ile ayakta kalması mümkün değildir.

Özellikle sınır ötesinden ülkemize sızmalar ve bu sızmalar sonucu askerlerimizin şehit edilmesinde yabancı desteklerin doğru değerlendirilmesi gerekiyor. Teröristler bir takım vaatlerle kandırılmış olabilirler ama örgütün arkasındakiler sadece kendi çıkarlarını düşünmektedirler. Bu çıkarlar zamana ve şartlara göre değişiklik arz edebiliyor. Söz gelimi ABD ve müttefiklerinin bölgemiz üzerinde planlarının uygulanmasında Türkiye terör belası ile meşgul edilip etrafı ile ilgilenmesi engellenmiş oluyor. Bu arada Türkiye istemese de bir takım davranışlara terör belası ile tehdit edilerek zorlanabiliyor.

Bu bakımdan elbette teröristlere karşı ciddi stratejiler belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Yurt içindeki eylemlerinin kökünü kazıyacak her türlü adım atılmalıdır. Bölge insanımızı kucaklayacak bazı adımlar da atılabilir. Yani biz kendi kendimizle baş başa kalırsak problemlerin çözümü mümkündür. Ancak, bilinmelidir ki, bataklık kurutulmadan sivrisineklerle mücadelede kalıcı bir sonuç alınamaz. Bataklığın sorumluları ise başta ABD, İsrail ve AB ülkeleridir. Sanıyorum Türkiye’nin çıkmazı da burada ortaya çıkıyor. Nedense bu gerçek ülkeyi yönetenler tarafından bir türlü itiraf edilemiyor. Bir yandan ABD ile stratejik ortak olmakla övünmek gibi bir tavır sergiliyoruz, öbür yandan AB’ye girebilmek için her türlü hukuki, sosyal ve ekonomik düzenimizi AB’ye uydurmanın gayreti içindeyiz, diğer yandan da bu ülkelerin gözümüzün içine bakarak terör örgütüne arka çıkmalarını izliyoruz.

Öyle ise, terör örgütü ile mücadelede öncelikli konu başta ABD olmak üzere İsrail ve AB ülkelerine karşı net bir tavır sergilemeliyiz. Bu ülkelere, “Bizimle gerçekten dost olmak sizin çıkarınıza ise terör örgütüne verdiğiniz her türlü desteği kesmek zorundasınız. Aksi halde bizim dostluğumuza önem vermiyorsunuz demektir” diyerek terör örgütünün destekçilerini tercihe zorlamamız gerekiyor. Tüm bu zorlamalarımıza rağmen yüzümüze gülüp ardından da terör örgütüne desteklerini sürdürecek olurlarsa o zaman mücadelenin şekli değişecek demektir.

Yıllardan beri Türkiye sadece ABD’nin bu husustaki iki yüzlülüğünü engelleyebilmiş olsaydı terör belasından çoktan kurtulmuş olurdu. Ne yazık ki nedense ABD’nin Çekiç Güç’ünün teröristlere verdiği destek herkes tarafından bilinmesine rağmen yıllarca bu gücün ülkemizden çıkartıp atılması gerçekleştirilemedi. Erbakan Hoca’nın Başbakanlığına kadar.

İşin garip tarafı teröristlerin arkasındaki güçler terör konusunda doğrudan bizimle muhatap olmaya bile gerek duymuyor, karşımıza Barzani gibi kuklalarını çıkartıyorlar. Bizler de bu kuklalarla anlaştığımız takdirde terörün kökünün kazınacağını sanıyoruz.

Barzani de kendisini öne süren ABD’ye güvenerek bugün, “Teröristlerin Irak’a yerleşmemesi için elimizden geleni yapacağız” gibi laflar edebiliyor. ABD’nin çizdiği sınırların dışına çıkma gücü ve iradesi olmayan Barzani’nin teröristlerin Irak’a yerleşmesine engel olabilecek gücü varmış gibi. Kaldı ki “Bu gücün vardıysa yıllardan beri kendi bölgende teröristleri niçin barındırdın, korudun?” sorusuna Barzani’nin verecek cevabı olabilir mi?
Demek istediğim o ki, ne terör örgütünün sanıldığı kadar gücü vardır ne de DTP’lilerin Başbakan’a Van’a gelme çağrısı yapacak cesaretleri. Bunlar cesareti kendilerini öne süren, kullanan yukarıdan beri izaha çalıştığımız ülkelerden almaktadırlar. Bir bakıma emperyalistlerin oyununa alet olmaktadırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi