Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yine Üzmez olayı!

Yine Üzmez olayı!

Hiç bu konulara girmek istemezdim ama, yine yazıyorum!
Geçen gün, “namus meselesi”ni bu şekilde ekrana getirenlerin çifte standardını ortaya koymak için bir örnek vermiştim..
MSN’nin Türkçe mini penceresinde, memlekette başka önemli bir hadise yokmuş gibi her gün benzer bir haber bulabilirsiniz. Kaynağı da genellikle Malum Media..
Sanki tekrar 28 Şubat günlerine döndük..
Bu konu böyle uluorta konuşulacak bir konu değil. Ayıp, günah.. Bizim ne yaptığımız kadar insanların bundan ne anladığı da önemli..
Üzmez ahir ömründe gök kubbede iyi bir sada bırakmak istiyorsa, ne yaptığı kadar yaptıklarının nasıl anlaşıldığını da düşünmesi, iki düşünüp bir konuşması gerek..
O televizyondaki görüntüler, sözler hiç hoş değildi. Televizyonda söylediği sözler sebebi ile Üzmez topluma özür borçlu.. Bu defa gerçekten üzdü!
Bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir. Yaralı bilinçlere tuz basmamak gerek. Ne söylediğimiz kadar bazı şeylerin nasıl anlaşıldığı da önemli.. Sözün yeri ve zamanı da önemli.. Üslub da.. Sanırım söz gümüşse sükûtun altın olduğu bir konu ve süreçte yaşıyoruz bu olayla ilgili..
Beni asıl rencide eden, somut bir olaydan yola çıkarak İslâm’a, Müslümanlara, Resulullah’ın aile hayatına yönelik tartışmaların magazin dili ile media piyasasında rating malzemesi yapılması.. Herkesin buna dikkat etmesi gerek.. Yoksa kaş yapalım derken göz çıkartılmış olur..
Zaten birileri İslâm’ı ve Müslümanları küçük düşürmek, Ergenekon, terör tartışmalarına bir de irticai boyut katmak için 29 Ekim günlerinde aç kurtlar gibi beklerken olacak iş miydi bütün bunlar?.
Birilerinin ekmeğine yağ sürüldü..
Sokaktaki insan bunu bir komplo olarak değerlendirdi.. Ve Üzmez’i “komploya gelmekten yorulmayan adam” olarak gördü. En azından bana gelen mailler ve telefonlar böyle söylüyor..
Üzmez kendine de, bize de yazık etmemeli. Oturup sakin sakin düşünmeli.. Başkalarının kirli çamaşırlarını tartışırken, “ben bu konuşmalarla, nerelerde yanlış yaptım” sorusunun da cevabını aramalı.. Daha fazla oyuna gelmemeli..
Aslında Üzmez çelişkilerle dolu, tüm neşeli görüntüsüne rağmen tereddütler içinde, dramatik, kalabalıklar içinde yalnız bir adamdır.. Uçlarda dolaşır. Mübalağa eder. Herkesle kavgalı ve herkesle dosttur.. Bana göre “peygamberin ayağının tozuna kurban olayım, ben onun peşinde bir it bile olamam” derken samimidir. Ama, işte durum ortada..
Tartışmayı sever.. Bazı zaafları vardır.. Çok tanıdığı vardır. Kullanıldığının farkına bile varmaz bazan.. Tartışmalarda yönetici, onun ağzına lafı verdiğinde beklediğinden fazlasını alır. Çünkü lafını esirgemez..
Neyse ki, bu arada bir CHP’linin sekreteri ile olan ilişkisi gündeme gelince, CHP’liler kendi dertleri ile uğraşmaktan Üzmez olayına eğilecek fırsat bulamadılar.. Bakalım Baykal, evleneceği kadının anasına söven vekilini de Ergenekon’u savunduğu gibi savunabilecek mi?
Görüldüğü gibi bu işler her kesimde olabilir.. Önemli olan yanlışı yapanın kimliğine bakmadan yanlışa karşı çıkabilmek.. Nerede ise her işleri “fahşa” olanların, kendi gözlerindeki merteği bırakıp, başkalarının gözünde çöp aramaları da günümüzün bir realitesi..
Madem bu kapı aralandı, bunun arkası gelir. Eğer gelmezse bu konuda bir suç dengesi olduğu içindir. Yoksa Sauna Çetesi’nin elinde, AK Partilisinin de, CHP’lisinin de, milliyetçisinin de, dindarının da, Kürt’ünün, liberalinin, solcusunun da kasedi bulunur, hem de istemediğin kadar!
Keşke Üzmez, biraz dinlenip, sonra konuşsaydı..
Hak vacib olduğundan ardından “Fatiha” okumasını beklediği insanların duygu ve düşüncelerini dinledikten sonra, istişare edip, danışıp konuştuktan sonra yapsaydı, ne yapacaksa..
Neyse, olan oldu. “Keşke”nin bir değeri yok. Şimdi Üzmez ilk tutuklandığı günden çok daha zor bir durumda..
Belki bu aşamadan sonra dava sonuçlanana kadar hiç konuşmaması daha doğru olur.. Artık bir kere “adı çıktı”.
Çokça sabredip, çokça tevbe ve dua, çok daha disiplinli bir hayat yaşaması gerekecek.. Aslında bunlar hepimiz için, her zaman gerekli olan şeyler değil mi?
Üzmez’e tavsiyem.. İtikafa gir, konuşma orucu tut, dava gününe kadar..
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi