Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Toplum Mühendisi babanın, Kaldırım Mühendisi oğlu!

Toplum Mühendisi babanın, Kaldırım Mühendisi oğlu!

Hikâyeyi bilirsiniz ama bilmeyenler ve duymayanlar için tekrar anlatayım... “Keçi”ler ve “koyun”lar merada otlarlarken, “hendek” gibi bir yerden atlamaları icap etmiş... Önce koyunlar, sonra keçiler atlarlarken, koyunun kuyruğu havalanmış ve afedersiniz poposu görünmüş... Kendi kuyruğunun sürekli havada ve poposunun da sürekli “açıkta” olduğunu bilmezden gelen keçi, hiç fırsatı kaçırır mı; başlamış bağırmaya; “Koyunun kıçı gözüktü, koyunun kıçı gözüktü!”... Bu “pişkinlik” karşısında, koyun ne desin?.. Hiçbir şey demeden yoluna devam etmiş... Eğer bir şey demesi gerekseydi, herhalde şöyle derdi; “Ulan, benim kıçım bir defa göründü... Ya seninki?.. Senin kıçın hep açıkta!..”
Bu “hikâye”den benim çıkardığım “ders” şu: Gözleri “başkalarının kıçında” olanların, sürekli “başkalarının açığı”nı arayanların kendi kıçları açık olmamalı!..
Kısacası, “koyunlarda açık” arayanların kendileri asla “keçi” olmamalı!..
Zira, bir gün bir koyun çıkar ortaya ve der ki; “Sen, önce kendi kıçını ört!.. Çünkü senin kıçın hep açıkta!”

KILIÇDAROĞLU’NUN OĞLU KEREM
Bu girizgâhı yaptıktan sonra, gelelim CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’na...
Kemal Bey, malûm; başta “AK Partililer” olmak üzere, hemen herkesin “açığını” aramakla meşgul... Önce Şaban Dişli, daha sonra Deniz Feneri ve Dengir Mir Mehmet Fırat derken, şimdi de RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’a kafayı takmış ve onları “hedef tahtası”na oturtmuş durumda!..
“Yolsuzluk”larla mücadele etmesin mi?.. Bir “açık” varsa, bunları deşifre etmesin mi?..
Elbette mücadele etsin, elbette açıkları gözler önüne sersin!..
Ancak, “bunları yapan kişi”nin de “arkasında açık” olmamalı!..
Yani, Kemal Kılıçdaroğlu, herhangi birine “tencere dibin kara” dediğinde, o kişi de geriye dönüp, “seninki benden kara” dememeli!..
Peki; Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerisinde bir “açık” veya bir “kara” var mı?..
Tek kelimeyle söyleyelim;
“Var!”
Evet, Kemal Bey’in gerisinde hem “açık” var, hem de “kara çalınacak” bir olay!..
O olayın kahramanı da, oğlu!..
Evet, CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu anda 24-25 yaşında olan “baterist” oğlu Kerem!..
Efendim, işbu Kerem;
Her nasıl olmuşsa olmuş, daha “14 yaşında” iken, üstelik “henüz ilköğretim öğrencisi” iken, “çalışmaya”(!) başlamış!..
Lütfen buraya dikkat;
Kerem Kılıçdaroğlu, henüz 14 yaşında iken hem “öğrenci”dir, hem de “işçi”dir!.. Herhalde; Kemal Kılıçdaroğlu gibi “gariban(!) bir babası” olduğu için olsa gerek, “aile bütçesine katkı” olsun diye çalışmaya başlamıştır!
En azından, “baterisinin bazı aygıtlarını almak” için çalışmıştır!..
Zaten, dünkü “basın toplantısı”nda Ankara Muhabirimiz Fatih Akkaya’nın sorusu üzerine Bay Kılıçdaroğlu, şöyle savunmuş oğlunu:
“Oğlum, sigortalı çalıştı... Çalışmasın mı?.. Yasa dışı mı?.. Ankara’da saygın bir firmada part-time çalıştı... İlgili firmaya sorarsanız, size açıklayacaktır. Varsa bir usulsüzlük, yolsuzluk üzerine giderim, hiçbir tereddütüm yok. Eğer yasaksa, çalışmadıysa hay, hay... Ama çalıştıysa niye itiraz ediyorsunuz?
Ben ilkokulda çalıştım ama sigortam yoktu. Çalışmasına ben de karşıydım. Oğlum o çalışmadan sonra, baterinin bazı aygıtlarını aldı. Bateriye biz karşıydık, evde çalarsa komşular rahatsız olacaktı. Ama aldı.”
Hayır, “14 yaşında bir öğrenci” olsa da, çalışmasına niye karşı olalım?..
Bizim merak ettiğimiz şu:
“Kerem Kılıçdaroğlu gerçekten çalıştı mı, yoksa çalışmadan mı sigortalı gösterildi?..”
Bay Kılıçdaroğlu, “çalıştı” diyor, üstelik, çalıştığı firmadan aldığı para ile “baterisinin aygıtlarını” bile almış!..
İyi hoş da;
Ekinciler Holding’in Ankara’da bulunan ve sadece “irtibat bürosu” olarak kullanılan büroda, acaba ne iş yapıyordu Kerem Bey evlâdımız???..
“Sekreterlik” mi, “muhasebecilik” mi?..

ÇALIŞIYOR AMA İŞYERİNDE GÖREN YOK!
Bir soru daha;
“Kerem Bey evlâdımız Ekinciler’in Ankara İrtibat Bürosu’nda çalıştı ise, onu tanıyan biri niye yok?”
Çünkü arkadaşlarımız, dün o büroda görevli “Muhasebeci Ali Bey”le görüştüler ve kendisinden şu cevabı aldılar:
“Burası basit bir irtibat bürosu. Firmamızın Ankara’da başka bir yeri de yok. Burada benden başka bir arkadaş çalışıyor. Toplam 2 kişiyiz. Ben 1997’de de buradaydım, büromuzda Kerem diye biri hiç çalışmadı. Böyle birini hiç tanımıyorum!”
Buyrun, buradan yakın!..
Bir insanın “işyerinde çalıştığını” bilmesi gereken ilk kişi, “muhasebeci”dir!.. Çünkü, çalışan kişinin “sigorta işlemleri”ni yaptıracak olan kişi, “muhasebeci”dir!..
Peki, “Muhasebeci Ali Bey” ne diyor:
“Büromuzda Kerem diye biri hiç çalışmadı!.. Öyle birini hiç tanımıyorum!”
Eee, Kerem Bey evlâdımız; nerede çalıştı ve nasıl “sigortalı” oldu o zaman?..
“Baterisinin aygıtları”nı hangi parayla aldı?!?..
“14 yaşında bir öğrenci” olduğu için, mevzuata göre “en fazla 8 gün sigortalı” gösterilebilecekken, nasıl “60 artı 1 gün” sigortalı gösterildi?..
Bu durum “yasal” mı, “yasadışı” mı?..
Bay Kılıçdaroğlu; bir gün eli değerse, bu konuya da açıklama getirir herhalde!..
Haa, “başkasının açığı”nı aramaktan, “kendi açıkları”nı savunmaya fırsat bulabilirse; oğlunun daha sonra çalıştığı (!) şu DRT firmasının da ne menem bir firma olduğunu açıklarsa seviniriz...
Çünkü Bay Kılıçdaroğlu açıklamazsa, bizim muhabirler “bombanın pimi”ni çekecekler!..
Evet evet, Kerem bey evladımızın “çalışıyor” (!) göründüğü DRT firmasının nasıl bir şirket olduğunu, ne gibi işlerle meşgul olduğunu gözler önüne serecekler!...
Demedi, demesinler!..

ŞİMDİ NİYE ÇALIŞMIYOR?
Onlar haberlerini hazırlayadursun, ben, merak ettiğim bir soruyu sormak istiyorum Bay Kılıçdaroğlu’na;
“Kerem bey evladımız şimdi ne yapıyor?.. Baterisinin aygıtlarını almak için sigortalı bir işte mi çalışıyor, yoksa baba parası mı yiyor?”
Şunun için soruyorum Bay Kılıçdaroğlu;
Kerem bey evladımızın “Bilkent Siyaset Bilimi mezunu” olduğunu, şu anda “ODTÜ’de master” yaptığını, dahası “Sertsessiz” adlı bir müzik grubunda “davul” çaldığını biliyorum...
Bunları biliyorum bilmesine de, “sigortalı çalışma hayatı”nın “82 gün”den sonra niye sona erdiğini merak ediyorum...
Hele söyleyin Bay Kılıçdaroğlu;
Sizin, şu son aylarda yaptığınız, biraz “toplum mühendisliği”ne girer... Evet, evet; “toplum mühendisliği” yaparak, “AK Parti’yi yıpratma, İslâmi camiayı gözden düşürme” gibi bir misyon üstlendiniz...
Ehh, oğlunuzun yaptığına da, dense dense “kaldırım mühendisliği” denir!..
Öyle ya;
“Bilkent mezunu” ama, çalışmıyor!..
Aylak aylak dolaşıyor!..
Şu hale bakın;
“Henüz 14 yaşında bir çocuk” iken “çalışma hayatı”na atılan ve böylece “aile bütçesine katkıda” bulunan, ancak şu anda “24 yaşında bir delikanlı” olmasına, halkımızın ifadesiyle “kazık kadar adam” olmasına rağmen çalışmıyor, “babasının parasını” yiyor!..
Veya, “Sertsessiz” adlı müzik grubunda çalışıyor ama, bu defa da “sigortalı” değil!.. Ya da, “vergiden kaçmak” için sigorta ödemiyorlar!..
Bu ne iş Bay Kılıçdaroğlu?..
Bir zamanlar “SSK Genel Müdürlüğü” yapmış sizin gibi bir adam, bu “usulsüzlük”lere nasıl göz yumar?.. Bu, resmen ve alenen bir “erken emeklilik tezgâhı” değil mi?..
Demem o ki;
Tamam, gözünüz “koyunların açıkları”nda olsun ama, sizin arkanız da “keçilerinki gibi” olmasın!..
Bilmem, anlatabildim mi?..
===============
Dün sözcüsüydü, bugün mağduru
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı zihinsel engelliler merkezlerine ilişkin kartel gazetelerinde çıkan haberlerle ilgili açıklamasında, olayın yalan olduğunu söylemiş!..
Çubukçu, eski York Düşesi Sarah Ferguson’un Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı zihinsel engelliler merkezlerinde yaptığı gizli çekimleri konu alan haberlere ilişkin açıklama yapmış ve demiş ki;
“Bakanlık olarak, kurumlarımızda meydana gelen temel insan hakları ihlaline yönelik her türlü vaka bizim için soruşturma konusudur ve ihmali olanlarla ilgili her türlü cezai işlem yapılacaktır.
Ancak, kendi ülkesinde yasak olduğu için yapamadığı gizli kamera çekimlerini, oryantalist bir bakış açısıyla Türkiye’de yapan Sayın Sarah Ferguson’un, ülkemizdeki basın organlarının dış haberler bölümüne görüntüleri servis ederek Türkiye’de bir infial yaratmaya çalışması ve Türk basınının da buna fırsat vermesi üzüntü vericidir.”
Eee, ne diyorduk biz?.. Kartelden “dost” olmaz!.. Beslersen “karga”yı; bir gün gelir, gözünü oyuverir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi