Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Bu işte bir tuhaflık var…

Bu işte bir tuhaflık var…

Enflasyon oranları her ne kadar öngörülenden yüksek olsa da, şükür ki bir zamanlar yaşadığımız gibi ikili hanelerin en yüksek rakamlarında ve hele üçlü hanelerde değil…

Bu yönüyle güzel. Güzel olmasına güzel de, bu işte yine de bir tuhaflık var. Tuhaflık, biraz da enflasyon oranlarının fonksiyonları ile alakalı. Enflasyonun düşük olması ve gelecekle alakalı beklentinin de düşük tutulması sebebiyle işçi, memur, emekli, dul ve yetimlerin alacakları rakamlar da düşük tutuluyor.

Enflasyon hedeflerinin şaşması durumunda yapılan iyileştirmelerin, mağduriyetleri ne kadar giderebildiği, tartışmalı bir husus.

Tartışılması gereken bir diğer husus, köylünün ve çiftçinin durumu. Destek politikaları tamamen değiştiği için bütün üreticilerin, ama bilhassa küçük üreticilerin durumu, kelimenin tam manasıyla, vahim.

Üretim çeşitli sebeplerle gittikçe azalıyor ve bu yetmiyormuş gibi, maliyetlere etki eden gübre, tohumluk gibi girdilerin fiyatları sürekli olarak artıyor. Elde edilebilen ürünler ise, para etmiyor…

Gelirlerin düşük ve az gelirli olan insanların zaruri giderlerini karşılamada yetersiz kalması sebebiyle, insanımızın büyük bir bölümü, ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. İlgili zevatın, birbirini pek tutmayan açıklamalarına bakılırsa, çeşitli sebeplerden doğan bir gereklilik sözkonusu ama son zamanlarda elektrik ve doğalgaza yapılan yüksek zamların, ücretli kesim açısından hayatı iyice zorlaştıracağı da, kesin.

Gelirleri reel olarak düşen kesimler, gider hanelerindeki en önemli iki, suyu da katarsak üç kaleme yapılan ölçüsüz zamlar sebebiyle, önümüzdeki kış aylarını nasıl geçireceklerini düşünür haldeler şimdi…

Petrol fiyatlarının aşırı yükselmesinin geç yansıtılması, döviz fiyatlarındaki yükseliş ya da zamların sebebi olarak gösterilen bütün sebepler; insanımızın içinde bulunduğu sıkıntılı durum düşünüldüğünde, aslında geçersiz sebeplerdir. Çünkü aşırı zamlara bahane bulmak için birbiri ardına açıklama yapan ilgililerin hemen hepsi; her nedense, zamlardaki vergi yükünü zikretmeyi ihmal etmektedirler.

Özellikle doğalgaza yapılan zamlar, vergi yükünün biraz hafifletilmesi sayesinde, belki daha insaflı bir hale getirilebilirdi. Ama her nedense bu yol tercih edilmedi.

Doğalgaza yapılan son zammın ardından, elektrik fiyatlarının yeniden zamlanması da gündemde. Elektrik ihtiyacımızın önemli bir bölümü doğalgaz santrallerinden karşılanıyor çünkü.

Elektrik konusu, ayrı bir alem.

Ülkemizin elektrik ihtiyacının nerelerden karşılandığı ve özellikle de elektrik fiyatlarının belirlenmesi hususunda özel sektörün ne kadar etkili olduğu, üzerinde ciddi olarak durulması gereken bir husus.

Zaten kıt kanaat geçinmeye çalışan dar gelirlilerin bütçelerinden koparılan belki küçük ama onlar için önemli meblağlar, elektriğin gerçek değeri midir; yoksa birilerinin kasaları dolsun diye şişirilmiş rakamlarla mı karşı karşıyayız?..

Ortada açık ve net bilgiler olmasa da, yıllardan beri yazılıp çizilenler, elektrik üretiminin ballı bir iş olduğunu ve bu işi yapanların çeşitli yollarla maliyetleri şişirdiklerini düşündürüyor. Öncelikli derdimiz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Sosyal bir devlet olduğunu ve özellikle elektrik ve doğalgaz zamlarının, sosyal devlet ilkesini ciddi şekilde rencide ettiğini hatırlatmak.

Sonraki derdimiz ise; finans sektöründe yaşanan kriz sebebiyle önem kazanan reel sektörün, girdi maliyetlerinin iyice artması demek olan son zamlardan sonra, ayakta kalabilme imkanının kalıp kalmadığı…

Ve nihai soru: Hayatı insanların dayanamayacağı kadar pahalı hale getirmek ve zaten sıkıntılı olan reel sektörü iyice zor duruma sokacak adımlar atmak, çok mu gerekliydi?.. Yani bizi yönetenlerin temel vazifesi, bu mudur?..

Evet, bu işte bir tuhaflık var…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi