Ulusalcılar Amerika'yı kaybetti

Ulusalcılar Amerika'yı kaybetti

Açık söylemek gerekirse, Amerikan seçimlerinde sadece Cumhuriyetçiler değil bizim ulusalcılar da kaybetti. Türk ulusalcıların 'Amerikan rüyası' kâbusla sonlandı.

Amerikan düşmanlığıyla başlayıp 'demokratik güçlere karşı Amerika ile işbirliği' noktasına vardırdıkları siyasetleri iflas etti. Muhafaza ettikleri son umutları da bitti Obama'nın başkan seçilmesi ve 'neo-con'ların tarih olmasıyla. Bu aşamadan sonra Ergenekon davasında itiraflar sökün ederse hiç şaşırmam.

Ulusalcıların Amerikan düşmanlığına bakmayın. Uzun zamandır 'neo-con'larla birlikte Amerikan yönetimini Türkiye'deki demokratik güçlerin üzerine salmak ve darbelerine destek almak için ne kadar çabaladıklarını biliyoruz.

Amerikan desteği olmadan bu ülkede darbe olmayacağını biraz geç hatırladılar. Böyle olunca da darbe planlarını olgunlaştırdıkları 2003-2004 yıllarında darbeyi yalnız AK Parti hükümetine karşı değil, aynı zamanda 'Amerika'ya karşı' da kurgulamışlardı. O yüzden de 'günlük'lerinde ABD'ye 'sırtlan' demiş, 'Amerikancı' değil kendi başlarına 'ulusalcı darbe' yapmaya kalkınca da başaramamışlardı.

Aslında pek seçenekleri de yoktu o zamanlarda. Bir defa, ABD'deki taşeronları hazır değildi henüz, çeşitli düşünce kuruluşlarında büyüyüp serpilmeye çalışıyorlardı daha. Ayrıca, işin başında olanlar, durumu yanlış okumuşlardı; AK Parti'nin arkasında ABD'nin olduğunu, dolayısıyla ABD'nin AK Parti'yi koruyacağını sanmışlardır. Doğrusu 2003 ve hatta 2004'te ABD'nin AK Parti hükümetinden beklentileri henüz tükenmemişti, her ne kadar 'neo-con'lar öfkelerini yüksek sesle dillendirmeye başlamış da olsalar. ABD'nin Türkiye'den her istediğini alamayacağını anlaması ve dolayısıyla alternatiflere bakmaya başlaması zaman aldı.

Sonunda bu işin taşeronluğuna soyunan gazeteciler, işadamları ve analistler darbeyi ABD'ye karşı yapmak yerine ABD ile birlikte yapmak gerektiğine ikna ettiler Ankara'dakileri. Amerika'ya yerleşik olan bu aracılar Amerikan yönetimiyle 'neo-con'lar üzerinden bağlantı kurmaya, işbirliği zemini yaratmaya çalışıyorlardı. Çeşitli enstitülerdeki açık ve kapalı toplantılarda senaryolar geliştiriliyor, her iki taraf da hamlelerini, hamlelerine 'öte taraf'ın nasıl tepki vereceğini konuşuyorlardı. Bu arada 'Washington'da AK Parti'nin ipinin çekildiği' haberleri Türk medyasında manşet oluyor, psikolojik ortam hazırlanıyordu.

Ama bizim ulusalcı darbeciler ve onların Amerika'daki taşeronları geç kalmıştı. Neo-con arkadaşları Irak batağında kalmış, güçlerini, itibarlarını ve inanılırlıklarını kaybetmeye başlamıştı. Öte yandan Bush yönetiminin makul adamları da Amerika ile kapışmaya hazır bir görüntü veren ve Ruslarla flört etmeye başlayan bizim darbecilerle iş tutulmayacağını anlamışlardı.

Rusya ile flört yapmak ve ABD'yi baştan bodoslama karşılarına almaktansa son dönemde yaptıkları gibi think-tankları, analistleri ve işadamlarını devreye soksalardı başarabilirlerdi. 1997'de bizimkiler 'strateji' değiştirdi; darbeyi Amerika ile varılan bir 'ön mutabakat' üzerinden yapmak yerine Amerikan desteğini sonradan almak stratejisi yürürlüğe sokuldu 27 Nisan'da. Bush yönetimi böyle bir 'oldu-bitti'nin ardından Ankara'daki darbecileri yalnız bırakmayacaktı. Elde kalan 'muhtıra'nın ardından Amerika'dan gelen mesajlar Washington'ın 'bizim çocuklar'ı yalnız bırakmayacağını gösteriyordu. Yani 27 Nisan'da neredeyse başaracaklardı hükümet direneceğini açıkça deklare etmeseydi.

Bütün bunlar tarih oldu. Artık Washington'da ulusalcı darbecilere ağababalığı yapmaya her an hazır veya hazırlanabilir bir yönetimin olmaması Türkiye demokrasisi için bir imkân. Türkiye, derin bir nefes almalı; Cumhuriyetçi 'neo-con'ları Türkiye'nin demokratik güçleri aleyhine kışkırtarak demokrasi karşıtı hareketlere destek almaya çalışan Türk ulusalcılar yenildi. Geçmiş olsun.

Şimdi Ergenekon'un tamamen çözülmesi mümkün. Devlet içindeki karanlık paralel yapılanmanın dibine inilmesiyle Türkiye'de darbe düşüncesinin ve pratiğinin örgütlü tabanı yok edilebilir. Siyasî irade umarız bu gelişmeleri doğu okur ve Ergenekon'un tekrar üzerine saldığı PKK'nın gündeminde boğulmaz, PKK'nın ve Ergenekon'un birlikte beslenip birbirlerini besledikleri Kürt sorununu çözmek için cesur inisiyatifler alabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi