İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Tükenmeden alınız

Tükenmeden alınız

Cumhuriyeti kuranlar; sadece dinle devlet arasında değil, dinle toplum arasında da bir mesafe olsun istemişlerdir. Bu tespit Prof. Dr. İsmail Kara hocamıza ait.

Geldikleri yeri ise "din ile olmuyor, dinsiz de olmuyor" cümlesiyle özetlemek mümkün.

Sözgelimi Türk Silahlı Kuvvetleri bir yandan din subayı kadrolarını boş bırakıyor, bir yandan da doğu illerindeki camilere imam tayini istiyor.

Bunun ne anlama geldiğini anlamak için, önce şunun ne anlama geldiğini bulmalıyız: Dört eğilimden bahsedenler, "borsa, döviz, altın ve faiz"i kastetmiyorlarsa eğer, ne diyorlar?

Hayır, bu sorunun cevabı milliyetçiler, muhafazakârlar, liberaller falan değil…

Mustafa Kemal’in emriyle kurulan ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ortakları arasında olduğu Türkiye İş Bankası, bugün itibariyle 1,000. şubesini de açmış.

Bunu övünç vesilesi yapmak, gazetelere tam sayfa ilanlar verip kutlamak, acaba kimin menfaatine? Türk halkının ya da Kurtuluş Savaşı için para gönderen Hintli Müslümanların olmasa gerek…

Bir soru daha: Refah-Yol hükümetini devirmek ya da mütedeyyin camiaya haddini bildirmek için bir araya gelip eylem yapan Sivil Toplum Kuruluşları, aynı hassasiyeti bölücü terör örgütüne karşı niye göstermiyor?

Doğu illeri ve ilçeleri kaç gündür savaş alanı gibi… Malum parti, durmadan tansiyonu yükselten açıklama ve eylemler yapıyor. İşte o bildiğiniz dernekler, niye seslerini çıkarmıyor dersiniz? Bunun cevabı da o kadar basit değil. (Kastettiğim şey, elbette pompalı tüfekli vatandaş ve onu destekleyen Başbakan değil!)

Mesela Susurluk kazasından sonra, "sürekli aydınlık için beş dakika karanlık" eylemi yapıldı.

Genelkurmayın, askerlerimize kurulan bir pusudan sonraki standart açıklamasını hepiniz biliyorsunuz: "Askerlerimize taciz ateşi açan teröristler, gece karanlığından yararlanarak kaçtı. İlk ateş sonucu şu kadar asker şehit veya yaralı…"

İşte böyle bir şey oldu. Millete aydınlık için ışıkları kapattıranlar, o karanlıktan yararlanarak ceplerini doldurdu, koltuklara kuruldu.

Bugün, Hürriyet okuyan bir insanın İslâm’dan korkması bu yüzdendir.

"Bu gazeteleri evinize sokmayın" diyen zatı muhteremin derdi ise bunun aksini mi sağlamak, tam olarak bilmiyorum.

İşler bu derece karmaşık bir hal almışken, "ne yapabiliriz" sorusu en yukarıda duruyor. Evet, ne yapmalıyız, ne yapabiliriz?

Bir kere, bizler alçakgönüllü oldukça, karşımızdakilerin bir kısmı alçaklaşabiliyor. Aralarında, Borges’in Alçaklığın Evrensel Tarihi kitabını aratanlar bile var.

Daha dik durmalı; fakat bunu kibrimizle değil, şahsiyetimizle yapmalıyız.

Sağlam durmak için sağlam malzemeye ihtiyacımız var. Öncelikle, "ihtiyaç listemizi" gözden geçirmeliyiz. Çünkü "ihtiyaç" deyince aklımıza ne geliyorsa, işte o kadarız. Oraya kadar...

Bugün, mütedeyyin camianın ihtiyaçları, gerçekten ihtiyaç olan şeyler mi?

Mesela güçlü bir düşünce dergisine, şiire, edebi yönü kuvvetli kitaplara, besin değeri yüksek sohbetlere, faydalı uğraşlara, tarihimizi doğru bir şekilde öğrenmeye vs ihtiyaç duyuluyor mu? Veya daha çok paraya, daha iyi bir eve, daha iyi bir arabaya mı ihtiyaç duyuluyor?

İsmet Özel’in dediği gibi: "Türkiye’de insanlar, insan olmayı değil, zengin olmayı seçtiler."

Biz de buna dâhil miyiz? Veya aranızda "hayır" diyebilecek olan var mı?

Bugün, başımıza gelenlerden şikâyet ediyoruz. Olaylardan Başbakan’a kadar…

Mehmet Arif Bey’in Doksan Üç Harbi’ni anlattığı Başımıza Gelenler kitabını okumuş olanlar, bugünlere şükredebilir. Haklılar da…

Doğrusu şu ki, bugün başımıza musallat olan ne varsa, işte onların hepsini ellerimizle var ettik. Holdingler, ilişkiler, alkışlar, iktidar, şunlar ve bunlar…

Demek ki önce ellerimize çeki düzen vermemiz gerekiyor. (Hafıza unutur. El ise asla unutmaz!)

Üçkâğıtçı olduğu herkes tarafından bilinen biri, tokalaşmak için elini uzatmıştı. "Ben harama el uzatmam" diyerek elini geri çevirmiştim. Hayır, oradakiler tarafından tebrik edilmedim; tepki aldım.

Bana tepki gösterenler, gerçekten de Müslüman insanlardı.

Bu, şuna benziyor: Canlı yayında iki bayan tartışıyor. Tartışmanın konusu üniversite ve başörtüsü…

Bayanlardan tesettürlü olanı, başörtüsünü ve mütedeyyin camiayı savunuyor.

Tesettürlü olmayanı ise başörtüsüne ve mütedeyyin camiaya saldırıyor.

İkisi de birer dakika arayla su içti.

Saldıran bayan sağ eliyle; savunan bayan ise sol eliyle… (Bir de ören bayan var. En çok onu seviyorum.)

Bir sonraki yazımız, Allah izin verirse tam buradan başlamış olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi