Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Dünya insan hakları günü ve katledilen adalet (2)

Dünya insan hakları günü ve katledilen adalet (2)

İkinci Dünya Savaşı sonrası, sözde hakları ihlal edilen kişileri korumak adına kurulan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilan edilişinin üzerinden 70 yıl geçti. Yazılı ya da görsel medyada hemen her dakika söz konusu örgütün istatistikî verileri ile karşılaşıyor ve sihirli bir elin karanlığı delip geçeceği hissine kapılıyoruz. Fakat olmuyor, kulaklarımıza hoş gelen beyanname sadece istatistikî bilgilerle iktifa ediyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilan edilişinden 70 yıl geçti. Peki, 70 yılda birey ve toplumların yaşamlarında ne değişti? İddiasının aksine bizler söz konusu örgütün tavrını mazlumlardan yana değil gücü ellerinde tutan zorbalardan yana aldığını görmekteyiz. Belleğimize kazınmaya çalışılan demokrasi, hak ve özgürlük kavramları ise ne yazık ki bir kamuflaj aracı olarak kullanılıyor.

10 Aralık bütün dünyada İnsan Hakları Günü olarak ilan edildi. Bugünün önemine binaen her zaman olduğu gibi yine siyasi ve sivil çevreler hakkaniyetten dem vurdular. Hak ihlallerini önlemek için kurulan ulusal ve yerel kuruluşlar seslerini yükseltmeye çalıştılar. Peki, sonra ne oldu? Sonra sular yine aynı seyrinde akmaya ve zalimin baltası mazlumların omuzlarına düşmeye devam etti.

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından ilan edilen İnsan Hakları Beyannamesi’nde, insan olmaktan kaynaklanan temel hakların yanı sıra, bir ülkenin vatandaşı olmaktan kaynaklanan siyasal haklara kadar onlarca kazanım sıralanmıştı. Fakat demokrasi, özgürlük ve eşitlik çığırtkanlığı yapan şer zihniyeti söz konusu beyanname ile sadece yaptığı zulmün üzerine örtmeye, hakları gasp edilen insanların nezdinde kendini aklamaya çalıştı. İslam coğrafyasında yaşanan ağır hak ihlalleri ise reel politik nedenlerle hep göz ardı edildi. Çünkü yeni dünya düzeninin mimarlarının hedefi Müslümanları birbirlerine düşürerek onların maddi ve manevi kaynaklarını sömürebilmekti. Ne yazık ki bizler de onların hareket edebileceği alanı sonuna kadar açtık.

Hak, adalet, özgürlük… Kulağıma gerçekten hoş geliyor ve moda tabirle bardağın dolu tarafına bakmak istiyorum. Ama olmuyor belleğimde katledilen insanların istatistikî verileri canlanıyor ve olduğum yerde donup kalıyorum. Telaffuz etmekte güçlük çekiyorum Yemen’de bir yılda 1000’den fazla sivil hayatını kaybetti. İslam topraklarında sekiz yılda hayatlarını kaybedenlerin sayıları 16000’i aşmış görünüyor. Savaş süresince 3 milyon kişi evini terk etti 70000 kişi ise kayıp olarak kayıtlara geçti. İstatistikî verilere göre Suriye’de 2011 tarihinden beri öldürülen sivillerin sayısı 465000’i aşmış durumda. 6 milyon sivil yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı, 5 milyon Suriyeli ise ülke dışına çıktı.

Filistin içimizde kanayan bir yara. Yaşamlarını açlık sınırının altında sürdüren Filistinliler yoksulluk, hastalıklar ve bombalar altında direnmeye çalışıyorlar. Resmi kaynaklara göre İsrail hapishanelerinde 450’si idari tutuklu olmak üzere 11 milletvekili, 900 çocuk.6500 Filistinli bulunuyor. İdari tutukluluk adı verilen uygulamasıyla İsrail herhangi bir suçlama olmaksızın Filistinlileri 6 aya kadar gözaltında tutabiliyor.

Bilindiği üzere İsrail 2015 yılında 12 yaş altı çocukların gözaltına alınmasına, mahkemeye çıkarılmasına ve idari tutukluluk kapsamında alıkonulmasına izin veren bir yasa çıkardı. Sokak protestolarında onlarca insan katledildi, birçok kişi zindanda ağır yaşam koşulları altında yaşıyor. Tutukluların çoğunun çocuk olması ise kabul edilir bir şey değil. Adaletin tesisini sağlamakla sorumlu olan Müslümanlar yeniden toparlanmalı ve yeryüzünde adaletin girmediği bir hane, bir toplum, bir vidan bırakmamalıdırlar. Aksi takdirde veballeri büyük olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi