M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Kısa açık mektuplar

Kısa açık mektuplar

Belediyelere

Dinimiz ve kültürümüz sokaklarda sahipsiz olarak yaşayan kedi ve köpeklere merhametle muamele etmemizi, onlara bakmamızı emretmektedir. Bazı belediyelerin sahipsiz hayvanları itlaf ettiğini (öldürdüğünü) üzüntüyle duyuyoruz. Kimileri de sahipsiz köpekleri toplayıp uzak yerlerdeki ormanlara atıyorlarmış. Bunlar doğru değildir. Avrupalılaşacağız diye bu gibi zulümler yapılmamalıdır. O hayvanların Yaratıcısı ve Sahibi vardır. Dünya kanunları bu gibi zulümleri cezalandırmasa bile başka taraftan ceza ve azap gelir. Sayın ilgilileri ve sorumluları uyarıyorum. Kediler ve köpekler yüzünden cehenneme atılmaktan korunsunlar. Saygılarımla...

Bir Hanımefendiye

Bakın size hanımefendi diyorum, saygıda kusur etmiyorum ancak müsaade buyurursanız, şu soruyu yönelteyim: Siz hanımefendisiniz, aklı başında bir kadınsınız, nasıl oluyor da fahişe kıyafetiyle geziyorsunuz. Hayır!.. Sizin açıklığınıza da bir şey dediğim yok. Lakin gerçekten, kabul edilemeyecek bir dekolte kıyafetle arz-ı endam ediyorsunuz. Lütfen daha mâkul giyinmenizi tavsiye etsem, makyaj konusunda biraz ılımlı olmanızı söylesem bana kızar mısınız? Saygılarımla...

Bir Türbanlı Hanıma

Kuzum, siz başınıza alaca bulaca bir örtü sarmakla tesettüre girdiğinizi mi zannediyorsunuz? Kılığınızı kıyafetinizi görünce içimden çok güldüm ve “işte bayan gökkuşağı” dedim. Başınızdaki örtü ne kadar cırtlak renkli? Sade bir pastel renk daha doğru olmaz mıydı? Hem saçlarınızı kocaman bir topuz yapmışsınız, başınız deve hörgücüne benzemiş. Peygamber bundan 1400 yıl önce, saçlarını deve hörgücü gibi yapan kadınların cennetin kokusunu alamayacaklarını haber vermiş. Pembe, eflatun, kırmızı, yeşil, mor, cam göbeği... Maşaallah bilcümle ve bilumum renkler üzerinizde. Bu rengarenk halinizle açık ve fettan kadınlardan daha fazla dikkati çekiyorsunuz. Size rüküş desem kızacaksınız. Size tesettürlü desem yanlış bir şey söylemiş olacağım. Ne demek gerekiyor, bilemiyorum. Lütfen saygılarımıza lâyık olmaya çalışınız.

Bir Amatör Müezzine

Heves edip ezan okuyorsunuz. Sesiniz müsait değil. Ezan nasıl okunur onu da bilmiyorsunuz. Hangi vakitte saba makamından okunur, hangi vakitte şu veya bu makamdan okunur, onu da bilmiyorsunuz. Hoparlörleri sonuna kadar açıyorsunuz. Avaz avaz... Sorsam: ‘Kaça okuyorsunuz?’ vereceğiniz cevabı biliyorum “Bu nasıl söz? Ben Allah için okuyorum...” size diyorum ki: “Allah için okumayınız!..” Hürmetlerimle...

Kendisini çok öven Bir Kişiye

Bir insanın iyi olmadığı, onun kendisine “Ben iyiyim” demesinden anlaşılır. Siz durup dinlenmeden kendi iyiliğinizi, kendi faziletlerinizi sıralayıp duruyorsunuz. İlk çağ büyüklerinden Süleyman Daranî Hazretleri “Bütün dünya halkı beni kötülemek konusunda biraraya gelseler, benim kendimi kötülediğim kadar kötüleyemezler” buyurmuş. Siz tam aksini yapıyorsunuz. Lütfen çenenizi kapatınız, kendi reklâmınızı yapmayınız; gerçekten iyi iseniz hâlinizden anlaşılsın. Biliyorum bu satırlarım dolayısıyla bana kızacaksınız. Siz belki farkında değilsiniz ama hayrınızı istediğim için yazdım. İhtiramatımı arz eylerim efendim.

Bir Soru Sahibine

Bendenize hangi tarikate mensub olduğumu soruyorsunuz. Bir tarikate girmek, bir şeyhe intisab etmek nasip meselesidir. Bunlar uluorta söylenmez, hele “ben falan tarikate mensubum, siz hangi tarikattensiniz diye?” sorular yöneltmek adaba aykırı olur. İntisablar gizli tutulur. Tarikate genel davet yapılmaz. Davet İslâm’a, imana, Kur’ân’a, Sünnete, Şeriate yapılır. Bütün Müslümanları bir tarikatte toplamak, bunun için çalışmak çok yanlış ve ham bir düşüncedir. Bir tarikate, ehil olmayan kimseler doldurulursa, tarikat dejenere olur. Hem zamanımızda seyr-i süluk yapan gerçek dervişlerin sayısı son derece azdır. Sayıları çok olanlar muhiblerdir. Yani tarikate ve şeyhe muhabbetleri var... Derviş olabilmek için erbain çıkarmak, çile çekmek, mânevî imtihanlardan geçip, onları kazanmak gerekir. Gerçekten derviş olmayan kişinin kendisine ben dervişim demesi ayıptır, kendisini ve başkalarını aldatmaktır. Selâm ve hürmetlerimle...

çok Yiyen Birisine

Hz. Aişe Radiyallahu Anha Validemizden rivayet ediliyor:

“Resulullah Efendimizin vefatından sonra ilk çıkan bid’at, insanların doyasıya yemek yeyip semirmeleri oldu.” Gerekenden fazla, haddinden fazla, doyduktan sonra yemek ve tatlı tıkınmak israftır. İsraf ise günahtır. Allah israf yapanları sevmez, Kur’ân-ı Kerîm’de müsriflerin (israf yapanların, saçıp savuranların) şeytanın kardeşi oldukları bildirilmektedir. Bir Müslüman yemek için yaşamaz, yaşamak için yer. Bazen misafirlikte, ev sahibini memnun etmek için birkaç lokma fazla yenilebilir. Bunlar istisnaidir. Kural, kendisine yetecekten fazla yememektir. Yediğiniz her fazla lokmada açların hakları olduğunu unutmayınız. Dinimiz israfı, oburluğu, aşırı tüketimi, gösterişi, gururu, kibri yasaklıyor. Selâmlarımla...

Bir Şaşkına

Hem sofu, dindar, koyu Müslüman geçiniyorsunuz, hem de agresif İslâm düşmanlarını, kâfirleri dost ve veli kabul ediyorsunuz, Kur’ân-ı Kerim biz mü’minleri bu konuda ikaz etmiştir. Müslümanların dostları ancak Müslümanlardır. Peygamberimiz de bu konuda bizi uyarmıştır. Ondört asırdan beri din uluları, gerçek Müslümanlar, gerçek din âlimleri nasihat ediyorlar. Siz ise meşreb bakımından uyuşmadığınız mü’min kardeşlerinize verip veriştiriyorsunuz, onlara düşmanlık ediyorsunuz; kâfirleri de dost ve veli olarak kabul ediyorsunuz. öyle lâfla sofuluk olmaz. Müslümana düşmanlık etmeyeceksin, kâfirlerle de dost olmayacaksın. Selâm hidayete tabî olanlar üzerine olsun.

Bir Ziyaretçiye

Peygamberimiz ziyarete gidene şu öğüt ve talimatı veriyor: Kapıyı çalarsın... Açılmazsa, bir müddet sonra tekrar çalarsın... Yine açılmazsa geri dönersin. Zamanımızda telefon çok yaygınlaştı. Ziyaret ve misafirlik için önceden randevu almak gerekir. Bendeniz yaşlı bir insanım. Ziyaretçi kabul edemiyorum. Yemek ve namaz vakitlerinde kapı çalmak doğru değildir. Meselâ, saat öğleyin on ikide. Kaldı ki; bendeniz ziyaretçi konusunda bir takım güvenlik kurallarına da riayet etmekle mükellefim. Kapı çalınıyor, açmadan içerden sesleniyorum. ‘Kim o ?’ dışarıdan şimdiye kadar hiç görmediğim biri “Ben, Sarı çizmeli Mehmet, açın kapıyı, sizinle görüşeceğim...’ diyor. Randevusuz gelen böyle bir kimseye kapı açmamak konusunda uyarılmış vaziyetteyiz. Memlekette terör var. “Ziyaretine gittim de beni içeri almadı...” diyerek bu fakiri çekiştirmeniz İslâm adabına uygun değildir. Saygılarımla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi