Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Dolar’a güvenmeyin!

Dolar’a güvenmeyin!

Dolar inişte. Bakarsınız yarın 1=1 olur. Sonra bir bakarsınız 2=1 olmuş..
Tıpkı petrol gibi. 150 dolardan 50 dolara.. Bir zamanlar 20 dolar seviyesinde idi.. Sonra 150 doları gördü. Bugünse 50 dolar seviyesinde..
Dolar da öyle..
Kriz öncesi anlaşıp kriz döneminde para transferi gerçekleştiren ihracatçı kazanırken, aynı dönemde ithalat için para transfer eden işadamı şimdi battı..
Dün dünyanın en büyük bankalarından biri sayılan Citibank, bir bakmışsınız %90 değer kaybetmiş ve el değiştirmiş..
Rothschild’in ilişkili olduğu şirketler tek tek batıyor.. Rothschild öyle az uz bir şirket değil. Dünya derin devleti ya da dünya ekonomik gücünün zirvesindeki isim..
Batıyor mu batırılıyor mu o da belli değil.. Önce şirketler hormonlanıp dünya borsalarında satılıyor, ardından gümletiliyor..
Amerikan şirketleri batarken, aslında ABD bu işten sanıldığı gibi büyük maddi kayba uğramıyor. Asıl faturayı hepimiz ödüyoruz..
Kuşkusuz bunun ABD'ye de ciddi bir maliyeti var. Maddi kayba da sebeb oluyor, manevi kayba da, psikolojik maliyeti de var. ABD güven kaybediyor, işsizlik ve ekonomik durgunluk da bunun cabası..
Demem o ki, ABD batarken beraberinde kendine umut bağlayan, kendi şirketlerine para yatıranları, kendi parası ile iş yapanları da kendi akıbetine ortak ediyor..
Aslında burada krizi yönetenler bu işten kârlı çıkacak, krize teslim olanları kriz yutacak..
En azından Türkiye'de 2009 Eylül-Ekim’e kadar ekonomide bir istikrar beklenmiyor..
Dünyadaki dalgalanma nereye kadar devam eder kestirmek zor. Ama Haziran'daki yapılacak borç ödemesi gerçekleşene kadar Türkiye'de piyasa diken üzerinde duracak..
Merkez Bankası'ndaki dolar stoğu aslında bu borcu büyük ölçüde karşılasa da, yine açık var. Kaldı ki, tümü de bu işte kullanılmayacağına göre daha fazla para bulmak gerekecek.
IMF'de, ABD ve Dünya Bankası'ndan sağlanacak paralar var. Yani bir kısım borç ödemesi yine borçlanarak yapılacak..
Bu arada hükümet iki önemli adım attı. Biri yurtdışındaki paraların ülkeye getirilmesi, bir diğeri de 2B olarak bilinen ormandan çıkmış ve fiilen imar edilmiş arazilerin zilliyet sahiplerine satılması..
Ve tabii diğer adım, para çıkışının durdurulmasından öte yabancı yatırımın ülkeye çekilerek para girişinin sağlanması..
Mart'ta seçim var. Ardından Türkiye ekonomisi borç ödemesine kilitlenecek.. Ardından yaz durgunluğu. Ardından askeri şûra..
Birileri ekonomik krizi iktidarı köşeye sıkıştırmak için bir fırsat olarak kullanmak isteyebilir..
Şu son kriz, aslında 5 milyar dolarla piyasayı bulandırmaya çalışan, 20 milyar dolarlık, borsa ve banka hareketine sebeb olan bir manipülasyonun eseri..
Bu işin adresi belli. Kamu bankaları ve yabancı bankalar değil. Malum sermaye çevrelerinin bir operasyonu idi bu. Erdoğan onun için bankacıları uyardı..
Bana kalırsa Mayıs başından itibaren MASAK’ın finans piyasasını ciddi bir şekilde takibe alması gerek.. Yani anında manipülasyona kalkanların yakasına yapışmak gerek.. Şaibeli kişi, kurum ve kuruluşların yakın takibe alınarak, kasıtlı usulsüzlüklerin tesbiti halinde hemen olayın üzerine gidilerek idari ve adli soruşturmaların hızla sonuçlandırılması için bilgi ve belgeler, tanıklar ve takip kayıtlarının ilgili makamlara servis edilmesi gerek..
Bu iş yapılmadan terörle de başetmek mümkün değil.
Bu işi yapanlar, mutlaka terör örgütleri ile de dirsek teması içinde olacaklardır. Yargı, siyaset, bürokrasi, güvenlik ve media ve mafia ile dirsek teması içinde olacaklardır..
Yani MASAK takiplerinin bu perspektif içinde değerlendirilmesi ve bu anlamda bir koordinasyon merkezi oluşturulması gerek.
Böylesine kapsamlı ve sıkı bir takipte bizim çevremizden adamların da takibe takılması sürpriz olmamalı.. Ama bizden de olsa bu işe karışanların üzerine gitmeden bu krizi atlatamayız. Sonra parçayı kurtaralım derken bütünü kaybederiz..
Malum çevreler her zaman iktidardan ya da iktidara yakın çevrelerden birilerini sisteme doğrudan ya da dolaylı bir şekilde dahil ederler.. Bu konuda dikkatli olmak gerek. Aslında bu gibi riskli kişi ve kuruluşların bu aşamada uyarılarak sistem dışına itilmesi gerek.. Çünki bu gibi kişi ve kuruluşlar, tehdit, şantaj, rüşvet, doğrudan ya da dolaylı ikna yöntemleri ile, sistemin merkezindeki adamlardan daha tehlikeli olabilirler..
Bana kalırsa hükümetin derhal şu petrol kaçakçılığının ipini çekip, bu manipülatörlerin nefesini kesmesi gerek.. Seçimi beklemeden..
Yolsuzlukların üzerine bugün gidilmezse yarın bu adamlar yapmadıklarını bırakmayacakları gibi, kriz öncesi bir operasyonda piyasaları daha da zora sokar..
O zaman ne yapılacaksa hemen şimdi.. Bayramdan hemen sonra.
Petrol kaçakçılığından başlanabilir bu işe.. Uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı ve kara paranın üzerine gitmek gerek. Madem yurtdışındaki paraların getirilmesi için yasal bir süreç de başlatıldı, öte yandan hukuk dışı iş yapanların üzerine gitmek gerek, hemen şimdi! Yani havuç uzatıyorsanız sopayı da göstermeniz gerek ucundan!
Yaza doğru yine sun’i olarak bakliyat, tahıl ve gıda piyasasındaki muhtemel manipülatif operasyonlara karşı da dikkatli olmak gerek..
Bana sorarsanız, 2009'u yatırım yılı olarak düşünmeyin. Mesela TOKİ'nin konut yatırımlarını da durdurun. Bu yatırımların inşaat sektöründe sebeb olduğu sıkıntılar TOKİ Başkanına iletilmiş olmalı. Başbakan bu konudaki tartışmalara ne kadar muttali bilmiyorum.. Lokomotif bir sektör olan inşaat sektörünün daha fazla köşeye sıkışmasına sebeb olacak işlerden kaçınmak gerek. Hele 2B yasası da çıkarsa zaten gayrimenkul piyasasında yeni bir düşüş de beklenirken, yaraya tuz basmamak gerek.. TOKİ belki, daha etkin, alternatif alanlara kayabilir.. Yurtdışına yönelebilir. Karakol inşaatları da önemli mesela. Bu kadar üniversite yapılıyor. Bunların çevresinde öğrenci evleri, öğretim üyeleri için stüdyo evler yapılabilir.. Sanayi ve ticaret merkezleri çevresinde, Anadolu'daki işadamlarının metropollerdeki işleri ve ofisleri için rezidans ve ofis kompleksleri gibi alanlarda yeni yatırımlar gündeme gelebilir.. Ya da uydu kent, kentsel dönüşüm planları çerçevesinde gecekondu alanlarının ıslahı için bir şeyler yapılabilir.. Kamunun, kâr amacı gütmeyen kurumların, esnafa ve işadamına rakip olmaması gerek. Bu rekabet ve teşebbüs hürriyeti açısından da sorunlu bir konu.. Bu arada kuşkusuz önemli ve başarılı işler yapılmadı da değil. Ama kararında kalması son derece önemli..
Neyse, 2009 krizi için şimdiden herkesin hazırlık yapması ve bu krizi başarı ile yönetilmesi, bu işten zararlı değil, kârlı çıkmamız gerek.
İktidarın başarısı ve toplumsal barış, siyasi istikrar ve büyüme de büyük ölçüde buna bağlı.
Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi