KAPANMAYAN YARA; TESETTÜR

KAPANMAYAN YARA; TESETTÜR

Bu yazımızda tesettür konusu üzerinde duracağız. Gerçi Müslümanların bir asra yakındır süregelen ve adeta kangren olmuş bu yarası üzerinde çok şeyler yazıldı, çizildi, konuşuldu, hakkında türküler yakıldı, marşlar dizildi, milyonlarca imzalar toplandı, konferanslar, paneller vb. etkinlikler tertiplendi. Tüm bunlarla hem doğuştan temel insanlık hakkı hem de Allah (c.c.)'ın Araf, Nahl, Nur, Ahzab surelerinde kesin emir ve tavsiye ettiği bir inanç ve kulluk hakkı haykırıldı. Ancak cehalet, taassup ve inadın gözlerini kör ve kulaklarını sağır ettiği çevreler arşa yükselen bu feryatları duymadı, bu mağdurları görmedi, hep kaypak tavırlarla ve değişmeyen tutumlarla karşılık verdiler.
Akif'in şiirlerinde: "Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" diye tanımladığı bu şehitler yurdunda gün olmuyor ki bir üniversitede, lisede, hastanede, kışlada veya herhangi bir devlet dairesinde tesettürle bağlantılı bir dram yaşanmasın, bir gözyaşı dökülmesin, feryat yükselmesin.
Yine tarihimizde Peygamber ocağı gibi büyük bir isme layık görülen ve her savaşta "Allah! Allah!" nidalarıyla şahlanan ordunun saflarından yalnızca hanımının başı kapalı olduğu için nice değerli askerler kapıya atıldı. Hatta evlenen bir subayın, astsubayın düğününe davetli olarak gelen annesi vs yakınları tesettürlü oldukları için Orduevlerine alınmıyorlar.
Bazı siyasi çevreler konuyla ilgili olarak hem nalına hem mıhına vuran garip demeçler vererek adeta inanan insanlarla alay ediyorlar. Özellikle tesettür ve tüm mukaddes değerlere onlarca yıldır saldırıp duran, her türlü hakareti reva gören bir partinin seçim arefesinde türban ve çarşaf “show” yapması ve mütedeyyin insanları bu çirkin emeline alet etmesi de tüy dikti…
En garibi ise tarih boyunca tesettür ve benzeri İslam kurallarına karşı çıkan ve Müslümanlara hakarette sınır tanımayanların, yine Müslüman diyen nice kişilerden çoğu zaman bolca alkış aldıklarına ve bazen içerden gelen "tesettür furuattır," “islamın temel meselelerinden değildir” açılamalarıyla bu en doğal inanç hakkı için verilen mücadelenin basite alındığına ve İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürüldüğüne şahit olunmasıdır.
TESETTÜRLE İLGİLİ BAZI AYET VE HADİSLER
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi)
görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar
salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut
oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin
oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip
oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem
yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin
diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur, 24/31)
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, cilbaplarını / bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Ahzab 33/59)

“Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab 33/ 33)
Ama ne yazık ki bizdeki yozlaşma yüzünden birçok kadın gençliğinde ve dışarı çıktığı zaman şık giyinmeyi, tesettür emrine ise ihtiyarladığında riayet etmeyi tercih ediyor. Dışarıya çıktıklarında şık olabilmek için giyim kuşamlarına iyice dikkat eden bu kadınlar içerde ise herhangi bir paspal giysiyi de giyebiliyor. Oysa kadının, evinde beyi için süslenmesi ibadet, dışarıda namahrem erkeklere teşhir için süslenmesiyse isyandır, haramdır.

Resulullah (sav) Şöyle Buyuruyor: “Cehennemlik iki kısım insan var ki onlar şimdi yoklar ama ilerde olacaklar; giyinmiş çıplak, şehvet tahriki yapan ve şehvete meyilli kadınlar. Saçlarını deve hörgücü gibi topuz yapar, kırıtarak yürürler. Onlar cennete giremez ve şu kadar mesafeden alınan cennet kokusunu alamazlar. Ellerinde sığır kuyruğu gibi kamçılar bulunan ve onlarla insanlara vuran erkekler.” (Müslim)
“Mü'minlerin annesi Aişe derki: Hz. Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah (sav) baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip: “Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve iki eli hariç, vücudunu erkeklere gösteremez” buyurdu. (Ebu Davud edep: 13) "Ey Ali! Birinci bakışa ikincisini ekleme, ilk bakış lehine, ikincisi aleyhinedir." (Ebü Davud, Nikah, 43; Darimî, Edeb, 28; Rikak, 3; A. b. Hanbel, V, 351, 357.)
“Gözler de zina eder, gözün zinası bakmaktır. Eller de zina eder elin zinası tutmaktır.” (A.b. Hanbel, II, 349.) Müslimdeki bir hadis diğer organları içerecek genişliktedir; kalbin zinası düşünmek, dilin zinası konuşmak, kulağın zinası dinlemek, ayağın zinası yürümektir. Yani zinaya yol açacak tüm şehevi davranışlar önceden yasaklanmıştır ki: tüm toplumda ahlaki yozlaşmaya sebep olan zinanın semtine dahi yaklaşılmasın.
Fakihlerin Görüşleri
Tesettür hükmü konusunda Şafii ve Hanbeli fukahası namaz dışında kadının el ve yüzü de dahil tüm bedeninin avret olduğunda müttefiktirler. Hanefi ve Maliki alimleri ise el ve yüz dışında tüm bedenin avret olduğu el ve yüzün de fitneden emin olma halinde avret sayılmadığı görüşündedirler.
Günümüzde ise fitnenin boyutlarını hep beraber müşahade etmekteyiz. El ve yüzün avret sayılmaması, açılmasının tavsiye edilmesi değil yalnızca bir ruhsattır. Kaldı ki hiç fitne olmasa bile en azından el ve yüzü de kapatmak sünnet olup takvaya daha uygundur. Boyalı, cilalı, sürmeli ve parfümlü bir şekilde yüzü açmak ise ittifakla haramdır. Konu fıkıh kitaplarında tafsilatıyla mevcutken diyanetin konu üzerinde yeterince durmaması ve meydanı bilgisizlere bırakması bir dert. Güya laik olan devletin ve laik çevrelerin, laikliği; "dinin devlete, devletin de dine karışmaması" şeklinde tanımlamalarına rağmen bir çok sahada olduğu gibi tesettür konusunda da inanca müdahale etmeleri ise ikinci ve apayrı bir dert.
Önemli Bir Uyarı
Tesettür sürekli ve sosyal bir ibadet, çıplaklık ise tam tersine sosyal ve sürekli bir haramdır. Namaz, oruç gibi ibadetler ferdi ve belli bir vakitte olup bitmektedir. Halbuki mü'mine bir bayan Allah (cc) ve Resulü (sav) nün emrine uyarak örtündüğünde her an ibadet üzeredir. Yarı çıplak giyim tarzları ize sürekli bir haramdır. Ayrıca bir bayan bu haliyle çarşıya sokağa çıktığında kendisine şehvetle bakan binlerce erkeğin şehvetlerini tahrik ettiğinden binlerce haram işlemiş olmaktadır. Tesettürlü bayan ise İslam’ın tesettür emrini lisanı haliyle anlatmış ve sosyal bir ibadet yapmış olmaktadır. Zira hayır olsun şer olsun bir şeye sebep olan onu yapmış gibidir.
Tesettürle ilgili diğer bir konu da kültür emperyalizmi sonucu oluşan ve gelişen yozlaşmalardır. Şöyle ki lügatte de örtünmek anlamına gelen tesettürden asıl maksat, kadının çekiciliğini izale etmek, namahrem ve kem gözlerden sakındırmak, şehevi tahriklere engel olmak suretiyle iffet ve namusu korumak, şehevi sapmalar yüzünden ortaya çıkabilecek karışıklıkları önlemek, özetle kadını maddi - manevi olumsuzluklardan korumaktır.
Ancak pratiğe baktığımızda var olan tesettür uygulamalarının bu maksada yeterince uygun olmadığını görüyoruz. Bazen mü'mine hanımlar İslami tesettürün amaçlarını ve ruhunu kavrayamadıklarından enva-ı çeşit renk ve desende giysi ve eşarplar giyme konusunda adeta birbirleriyle yarışıyor ve daha çok dikkat çekmektedirler.
Diğer taraftan tesettür giyimine yönelik çalışan firmalarda takva değil de çıkar hesapları öne alınıyor. (Tabii bunun müstesnalarının olduğunu ifade etmemiz gerekir.) Kısacası kafa yapılarımız kapitalizmle yoğrulduğundan maalesef tesettür de bir yönüyle kültür emperyalizmine yenik düştü. Bunun neticesinde gayet cazip mankenler, son model tesettür çeşitleriyle podyumlarda boy gösterir oldular. Rengarenk elbiseler ve eşarplar da cazibede birbirleriyle yarışmaya başladılar.
Bu tür davranışlardan gaye belki kısmen tesettüre yabancı belli kitleleri tesettüre ısındırmak olabilir ki bu da tartışmaya açık bir konudur. Ancak görebildiğimiz kadarıyla asıl gaye cazibeye yöneliktir. Bu ise daha önce beyan ettiğimiz gibi tesettürün gaye ve ruhuna tamamen terstir.
Yüce Allah zaten birtakım hikmetlere binaen kadınla erkek arasına bir meyil ve cazibe yaratmıştır. Ancak bunun fıtrat dairesinin ve meşruiyyet sınırlarının dışına çıkmaya yol açmaması için belli yükümlülükler getirmiş ve bazı yasaklar koymuştur. Eğer bu yasaklara uyulmaz ve yükümlülükler gereği gibi yerine getirilmezse söz konusu meyil insanı birtakım sapmalara ve yanlışlıklara sürükleyebilir. İşte giyim kuşamda o meyli tahrik edecek ve kadının cazibesini artıracak unsurların dışa yansıtılması bu açıdan sakıncalıdır. Bu itibarla rengarenk giysilerle, makyajlı bir şekilde ve kadının cazibesini artıran aksesuarlarla sokağa çıkılması tesettürün amacına ters bir harekettir. Kaldı ki tesettürle ilgili ruhsatlarda fakihler önemle ve titizlikle hep fitne olmaması şartını koymuşlardır ki bu son derece önemli ve ince bir noktadır.
Fitneyle kastedilen ille de zinaya sapma değildir. İki tarafın birbirine karşı şehevi bir duygu hissetmesi de fitne olup günaha giden yolun başlangıç noktasıdır. Bu noktada belki: "Bu duygu zaten cinsler arasında mevcut olan insanın fıtratına yerleştirilmiş bir duygudur" denilebilir. Biz de diyoruz ki: Bunun tabii bir şekil ve miktarda aynı zamanda saygıyla birlikte bulunmasıyla, suni girişimler ve bir takım cazibe vasıtalarıyla şehvet yüklü duyguya dönüştürülmesi birbirinden çok farklıdır. Takva sınırları içerisinde ön yargısız bir şekilde düşündüğümüz zaman bu çok daha rahat anlaşılacaktır.
Son olarak şunu da bilelim ki tesettürde en ideal ve takvaya en uygun giyim şekli yüzün de örtülmesini sağlayan ve tesettürün amaçlarına uygun olan giyim tarzlarıdır. Vücut hatlarını belirtmeyen, tüm avret mahallini kaplayan ve içini göstermeyen kalınlıktaki tüm giysiler fetva ölçülerine uygun olmakla birlikte takvaya uygun olanı yukarıda söylediğimizdir.
Yüce Allah da şöyle buyurur: "Ey Adem oğulları! Size avret yerlerinizi örten giysi ve giyinip süsleneceğiniz elbise indirdik. Takva elbisesi ise en hayırlı olandır. İşte bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alırlar." (Araf, 7/26)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi