M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Yalancı Deccallar

Yalancı Deccallar

EHL-İ SÜNNET Müslümanlarının “Allah’ın Kitabından sonra en sahih (doğru) kitap” olarak vasıflandırdıkları Sahih-i Buharî’de yer alan bir hadîs-i şerifin mealini dikkatlerinize sunmak istiyorum.

“Kıyamet, dâvâları bir olan iki büyük topluluk birbiri ile savaşıp aralarında büyük bir harp olmadan kopmaz...

Sayıları otuza yakın olan ve her biri Allah’ın peygamberi olduğunu iddia eden yalancı deccallar zuhur etmeden kıyamet kopmaz...

Şunlar olana kadar da kıyamet kopmaz:

İlim kaldırılacak...

Zelzeleler artacak...

Zaman yaklaşacak...

Fitneler ortaya çıkacak...

(Herc) ölümler, öldürmeler çoğalacak...

Mal (zenginlik) o derecede artacak ki, mal sahibi sadaka verecek adam arayacak...

İnsanlar, yüksek binalar yapmakta birbirleriyle yarışacak...

İnsanlar mezarların başına gidip “Keşke bu kabrin içindeki ben olaydım...” diyecekler...

Güneş batıdan doğunca halkın tümü iman edecek ama daha önce iman etmemiş olduğu ve imanıyla birlikte yararlı ameller yapmamış olan kişiye bu imanı fayda vermeyecek...”

Yalancı deccallarla ilgili bu hadîs, daha kısa metinlerle Ahmed b. Hanbel’de, Müslim’de, Tirmizî’de de yer almaktadır.

Bütün Müslümanlar, kendilerinin peygamber olduğunu iddia eden yalancı deccallara karşı uyanık bulunmalıdır.

Bunların bir kısmı açıkça peygamber olduklarını söylemişlerdir. Bazıları da açıkça söylememişler, üstü kapalı, dolaylı şekilde nebi olduklarını ihsas etmişlerdir.

Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî, açık şekilde peygamberliğini ilan etmiş, kendisine Arapça ve Sanskritçe vahiy geldiğini söylemiştir.

Reşad Halife de nebi olduğunu iddia edenlerdendir.

Bazı deccallar ise bu kadar cesur olamamışlardır.

Bu ikinci sınıf deccalları nasıl tanıyabiliriz?

* Onlar, Peygamber Efendimizi devreden çıkartıp, onun yerine kendileri geçmek ister.

* Resûlullahın Sünnetini ya tamamen inkâr ederler, yahut önemsizleştirmeye çalışırlar.

“ Kur’ân’a ve Hz. Peygamberin Sünnetine dayalı fıkhı ve ahkam-ı şer’iyeyi kaldırmak isterler.

* Geleneksel İslâmlığın bozuk, tahrif edilmiş bir din olduğunun, asıl doğru İslâm’ı kendilerinin çıkardığının propagandasını yaparlar.

* Mirza Gulam Ahmed, İslâm dininden cihadı kaldırmıştı. Bazı deccallar da başka farzları kaldırmışlardır.

Deccalların tuzaklarına düşmek istemeyenler, ebedî mutluluklarını ve selâmetlerini yitirmekten korkanlar gerçek, ‘âmil, rabbanî, icazetli din ulemasına, fakihlere, kâmil mürşidlere bağlansınlar.

Her devirde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin gerçek vârisleri, vekilleri, halifeleri onlardır.

Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler Allah’a, Resûlullah’a ve İÇİNİZDEN emîn sahibi olanlara itaat ediniz” buyrulmuştur.

Bu devirde siyasî ve idarî bakımdan Halife, Emîr, İmam-ı Kebir olmadığına göre, Müslümanların gerçek ulemâya, gerçek fukahaya, gerçek mürşidlere bağlı ve itaatli olması gerekir.

İslâm fıkhını, Şeriat hükümlerini, icmâ-i ümmeti inkâr edenler gerçek ulemâ ve mürşid olamaz.

Resûlullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Râşid Halifelerin sünnetine uymamızı emir buyurmuşlardır.

Resûlullah ile aramızda ondört asırlık bir zaman var. Gerçek ulemâya, gerçek mürşidlere, gerçek fukahaya bağlananlar kopukluktan kurtulmuş olurlar, devamlılık çizgisinde bulunurlar.

Fıkhı, Şeriat ahkamını, İslâmî devamlılığı, Sünneti inkâr edenler kopukluğu seçmiş ve doğru yolu yitirmiş olurlar.

İslâm dininin hükmü Kıyamet’e kadar baki olacak, devam edecektir. Lakin insanlar seçim hususunda hür ve serbest bırakılmıştır. Çünkü imtihan edilmektedirler.

Kim Resûlullah’ın Sünnetini bırakır, Hz. Peygamberin gerçek vârislerinin, vekillerinin, halifelerinin izinden gitmez; onları bırakıp deccalların, kezzabların, kendilerini nebi sanan ve öyle gösterenlerin peşinden giderse ekinini ateşe vermiş, ahiretini berbat etmiş olur.

Resûlullah’ın vekilleri ve vârislerinin özellikleri nelerdir:

* Onlar Kur’ân’a bağlıdırlar, Kur’ân’ın doğru yorumunu yaparlar. Kur’ân’ı re’y, heva ve hevesle tefsir etmezler.

* Onlar dâl ve mudil değildir.

* Onlar Resûlullah’ın Sennetine, Râşid halifelerin sünnetine bağlıdır.

* Onların itikadı sahihtir.

* Onların arasındaki çeşitlilik esasta, usûlde, temelde değil, ayrıntılardadır.

* Onlar Peygamber ahlâkı ile ahlâklıdır.

* Onlar dünyayı sevmezler, zarurî ve asgarî ihtiyaçlarından ötesini aramazlar ve istemezler.

* Onlar zühd ve takva sahibidir.

* Onlar doğru yoldadır ve halkı doğru yola dâvet ederler, bu konuda kılavuz olurlar.

* Onlar Allah’ın emir ve yasaklarına uyarlar.

* Onlar Allah’ın âyetlerini ucuz pahalı herhangi bir ücrete satmazlar.

* Onlar halkın paralarını toplayıp yemezler.

* Onlar emr-i mâruf ve nehy-i münker yaparlar.

* Onlarda kibir, gurur, nahvet (böbürlenme, kendini büyük gösterme), enâniyet, kendini beğenmişlik yoktur.

* Onlar lüks, israf, gösteriş, aşırı tüketim sergilemez.

* Onlar örnek Müslüman, örnek insandır.

*Onlar halkı aldatmaz.

* Onlar dünyayı baş tacı etmez, ayak altına alırlar.

* Onlar hikmet (bilgelik) ve fazilet sahibidir.

* Onlar yeryüzünde Allah’ın şâhitleridir.

Onlar Allah’ın ve Resûlullah’ın dostları; insî ve cinnî şeytanların, kezzabların, deccalların düşmanlarıdır.

Ne mutlu böyle gerçek din büyüklerinin izinden gidenlere, eteklerine sarılanlara...

Hadîs-i şerifin devamında ilmin kaldırılacağı haber veriliyor. Gerçekten, medreseler kapatıldıktan sonra, halkımızın dünya ve âhiret selametini sağlayan din ilimleri çok zayıflamıştır.

Osmanlı’nın son devrinde Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî, Elmalılı Hamdi, Ömer Nasuhi Bilmen gibi yüzlerce çok büyük alim, binlerce değerli gerçek alim yetişmiştir. Maalesef bunların yeri doldurulamamıştır. Ortalığı mürekkep cehalet karanlıkları kaplamıştır. Birtakım naylon müctehidler, hayızlı kadınların namaz kılabileceğine dair ictihad yapıyorlar.Kur’ân’ın Yahudi ve Hıristiyanları İslâm’a davet etmediğini iddia edecek kadar ileri gidiyorlar.

Din ilimlerindeki boşluğa paralel olarak genel kültür, edebiyat, tarih, felsefî disiplinler konusunda da cahillik yaygındır. Yeni nesillerden lise tahsili yapmış olanlar, mantık konusunda acınacak bir sefalet ve cehalet içindedir.

Âhir zaman alâmetlerinden birinin de zelzelelerin artmasıdır.

Ölümler, öldürmeler de çoğalmıştır. Irak’ta ABD ve müttefikleri bir buçuk milyon Müslümanı katlettiler.Ülkemizde cinayetler çok artmış, trafik kazalarında ölenlerin sayısı akıllara durgunluk verecek bir miktara ulaşmıştır.

Zengin mahallelerde yaşayan ve zekat vermek isteyen varlıklı kimseler, zekat verecek fakir bulamamaktadır. Kendi gettolarında yaşayan zengin kesim, öteki bölgelerdeki fakirlerle ilgilenmemektedir.

Yüksek binalar yerden mantar gibi bitiyor. Son olarak İstanbul’da 400 metre yüksekliğinde bir gökdelen yapılacağını gazeteler yazdı. Binalar ve zinalar çoğaldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi