Mumbai katliamı ve Aliya İzzetbegoviç

Mumbai katliamı ve Aliya İzzetbegoviç

İşadamı Seyfi Müezzinoğlu, Mumbai katliamının bir cüzünü anlatıyor: "Merdiven sahanlığında bütün erkekleri dizdiler, 'kadınlar bir adım yukarı çıksın' dediler. Adam silahını doğrulttu. Eşim dedi ki: 'Bu adam Müslüman, ne yapıyorsunuz?' Bana 'eğil' dediler ve eğildim. O anda arkamdaki 10 kişiyi ateş ederek öldürdüler. Ensemden giren kanlar topuğumdan çıktı… Bizi bayağı bir dolaştırdıktan sonra bir odaya girdik. Odada 5 kişiydi rehine. Üçünü orada öldürdüler. Başka bir odaya girdik, orada da abdest alıp namaz kıldılar. Şimdi de bizi öldürecekler diye düşündük. Bıraktılar gittiler."

Seyfi Müezzinoğlu Müslüman olduğu için 'bağışlanmış', onu anladım; ama diğerlerinin niçin öldürüldüğünü anlamadım. Anlamak istemiyorum. 'Müslüman olmayanların hakkı-hukuku yoktur, onlara dilediğimiz gibi zulmedebiliriz' diye düşünen Müslümanların varlığını –sayıları ne kadar az olursa olsun- kabul etmek çok ağrıma gidiyor. Utanıyorum.

Rahman ve Rahîm Allah'ın ismini anarak cinayet işleyen bu sözde mücahitler kim? Rahmet Peygamberi'nin ümmetine mensup insanlardan böyle bir vahşet nasıl sâdır olur? Önüne geleni sorgusuz sualsiz öldürmek hangi kitapta yazar? Kur'an'da yazar mı? Sonsuz kere haşa!

Kur'an'dan öğrendiğimiz şudur: Bir topluluğa duyduğumuz kin bizi adaletten sapmaya, sınırı aşmaya sevk etmemeli... Hindistan hükümetinin yahut fanatik Hindu gruplarının Müslümanlara zulümleri, "Ben Müslümanlardanım" diyen kimselerin böyle bir vahşet sergilemelerine mazeret teşkil edemez. "Ben Müslümanlardanım" diyen kimselerin böyle bir vahşet sergilemelerine hiçbir şey ama kesinlikle hiçbir şey mazeret teşkil edemez.

Aliya İzzetbegoviç, Bosna savaşı sırasında, iki cizvit papazının öldürülmesi üzerine, Bosna-Hersek Ordusu subaylarına hitaben şöyle bir konuşma yapmıştı:

"Şimdi askerlerinize gideceksiniz ve onlarla konuşacaksınız. Onlara şimdi size anlattıklarımı anlatın. Savunmasız insanlara zulmetmesinler. Birkaç gün önce Foynitsa'da iki cizvit papazı öldürüldü. Olay henüz çözülmedi ama katilin içimizden biri olduğu aşikar. Asker ya da sivil, katilin mantığı şu: 'Köprümüzü tahrip ettiler, intikam için bir şeyler yapmalıyız.' İyi ama, kime? Cizvitler ve Ustaşalar (Mostar köprüsünü yıkan faşist Hırvat askerleri – HA) aynı kişiler değil ki. Bu mantık bizi hiçbir yere götürmez."

İzzetbegoviç, Demokratik Eylem Partisi'nin 12 Ocak 1994 tarihli yönetim kurulu toplantısında yaptığı konuşmada da "bu mantık"ı sorguluyordu:

"Görüyorsunuz, Allah bizi zor bir imtihandan geçiriyor. İnsanlarımız boğazlanıyor, kadınlarımız ve çocuklarımız öldürülüyor, camilerimiz yıkılıyor ve biz ne onların kadınlarını ve çocuklarınız öldürmek ne de kiliselerini yıkmak istiyoruz. Bunu yapmak istemiyoruz, çünkü, bazı istisnalar olsa da, bu bizim tarzımız değil. Bazı askerlerimiz burada ve bunu onlara söyleme fırsatı buluyorum. Bu herkese ulaştırmamız gereken bir mesaj. Kazanacağız; çünkü öteki dine, öteki ulusa ve öteki siyasi duruşa saygılıyız. (...) Çünkü, aklı başında ve dürüst insanlarız. Aslında, herhangi bir kutsal nesneyi tahrip etmemiz, bizlere, sarih bir biçimde yasaklanmıştır. Sırbistan'a dört asır boyunca Türkler hükmetmiş olmasına rağmen, bu yasaklama sayesinde, Deçani, Graçanica ve Sopoçani manastırları yerlerinde duruyorlar. Türkler buraları tahrip etmediler. Çünkü inandığımız kitap, bu türden bir tahribatı reddediyor. İnsanlarımız bu kurala sadık kaldılar. (…) Bu bizim zaferimizin anahtarıdır. Allah'ın yardımıyla kazanacağız, çünkü muayyen yasalara uyacağız. (...) Bazen askerlerimizle bazı problemler yaşıyorum. Şöyle diyorlar: 'Neden intikam için bir şeyler yapmıyoruz?' Onlara: 'Yasalara saygılı olun ve işleri kendi mecralarına bırakın' diyorum. Çalışması ve savaşması gerektiğine, ancak olaylara hükmedemeyeceğine inanan bir topluluğa mensup değil miyiz? İnsanlar tarihe hükmedemezler. Tarihe Allah hükmeder ve O ne derse o olur..." (Bosna Mucizesi – sayfa 34-35)

İslam savaşçısı dediğin işte böyle olur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi