İnşaat sektörünün yükselişiyle harekete geçen arkeologlar, Avrupa’nın en eski başkentlerinden birinin derinlerinde yatan geçmişi araştırıyor.
Akşam yolcuları Londra’nın merkezindeki Piccadilly Circus metro istasyonuna iniyor. Yeni bir metro hattı için yapılan kazılarda, Paleolitik Çağ’dan günümüze kentin tarihini anlatan binlerce buluntu ortaya çıkarıldı.
Farringdon İstasyonu civarındaki inşaat çalışması Ortaçağ Londrası’nı gün ışığına çıkardı. Civarda gömülen veba kurbanlarının iskeletleri üzerinde yapılan testler Londra’nın o dönemlerde de, bugün olduğu gibi, uzaklardaki insanları kendine çektiğini gösteriyor.
Shakespeare dönemi Rose Tiyatrosu'ndaki kazıda çıkan kumbara ve gökgürültüsü efekti için kullanılan gülle.
Kraliçe Victoria'nın 1838 yılındaki taç giyme töreninden bir anı tabağı.
Arkeologlar, bu Roma devri kafataslarını Liverpool Caddesi İstasyonu civarında gün ışığına çıkardı. Bin 900 yıl kadar önce gömülen insanlara ait kafatasları bir nehir kanalına sürüklenince, göz çukurlarına yuvarlak taşlar dolmuş.
2013 yılında yeni bir otel alanını kazan arkeologlar, Roma devri İngilteresi’ne ait en iyi korunmuş heykellerden birini ortaya çıkardılar. Bir kartalın kenetlenmiş pençeleri arasında kıvranan yılanı betimleyen heykel, bir resmi görevlinin anıt mezarını süslemiş olabilir.
Bedlam Mezarlığı'nda gömülü olan 1665 yılındaki veba salgını kurbanlarından birinin mezar taşı.
Londra Olimpiyat Alanı'ndan çıkarılan Neolitik Çağ'a ait bir el baltası.
13. yüzyıldan bir Ortadoğu parfüm şişesi.
Londra nüfusunun yarısı, 1348–1350 arasındaki Kara Ölüm olarak anılan veba salgınında yaşamını yitirdi. Charterhouse Meydanı yakınında gün yüzüne çıkarılan iskeletler arasında bu salgının kurbanları da vardı.