'Ahmet Hakan yalancı'

'Ahmet Hakan yalancı'
Mehmet Şevket Eygi, Ahmet Hakan Coşkun'un kendisi hakkında yazdıklarına kendine has bir üslupla cevap verdi.

AHMET Hakan!.. Aleyhimdeki yazını okudum. Saldırarak, hakaret ederek, çamur atarak, gerçekleri çarpıtarak kazanmak istiyorsun. Çok yanlış bir metod ve taktik. Zamanla öğreneceksin. İnşaallah geç kalmazsın.

“1969’da yaşım elverseydi benim yerim Amerikan 6’ncı filosunu protesto eden solcu gençlerin, yani Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yanı olurdu...” diyorsun.

Deniz Gezmiş ve arkadaşları mı?

Onun yanına şu arkadaşların isimlerini de yazalım: Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Cihan Alptekin... İşte Deniz ve bu arkadaşları, THKO’nun kurucularıdır. Nedir bu THKO?.. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’dur. Bu terör örgütü ilk silâhlı eylemini 29 Ocak 1970 tarihinde yapmıştır. Şiddete dayalı aktivist bir harekettir. Onlar Marksistti. Türkiye’de kızıl bir düzen kurmak istiyorlar ve bunu silâhla, şiddetle, savaşarak gerçekleştirmeye çalışıyorlardı.

O günün gazetelerini, meselâ Hürriyet’i karıştırınız, bunların yaptıklarını göreceksiniz. THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) adlı kardeş ve yoldaş örgütle birlikte çarpışmışlardır. Onlar silâhlı devrimcilerdi. THKP-C’den sekiz, THKO’dan iki silâhlı eylemci Kızıldere’de kolluk kuvvetleri tarafından kıstırılmış ve şiddetli bir çatışma sonunda öldürülmüşlerdi. Sizce onlar “Devrim şehitleri” miydi?

Amerikan 6’ncı filosunu protesto eden fidancıklarmış... Yok canım!.. Deniz Gezmiş ve arkadaşları silâhlı çete savaşlarıyla Türkiye’deki bozuk düzeni yıkmak ve onun yerine büsbütün bozuk bir düzen getirmek istiyorlardı.

“Bugünlerde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağız dolusu küfürler yağdıran Mehmet Şevket Eygi gibilerin, o günlerde “din/iman” adına yaptıkları aşağılık propagandanın ve kışkırtmanın etkisi altına girip galeyana gelmezdim” diyorsun. Göz göre göre yalan söylüyorsun. Deniz Gezmiş ve arkadaşları aleyhine yazdığım yazıda öyle iddia ettiğin gibi ağız dolusu küfürler yoktur. Çok insaflı, çok ılımlı, çok yumuşak bir yazıdır. Ben bir Müslüman olarak Marksist bir rejime karşıyım, ülkeme ve halka öyle bir rejimin hakim olmasını istemezdim diyorum.

Deniz Gezmiş ve arkadaşları teröristti. Bunu kimse inkar edemez. PKK gibi terörist... THKO silâhlı mücadele veren (adı üstünde) bir “Orduydu’’. Bugün PKK’yı tutuyor musun? Tutmuyorsun, o halde THKO’yu da beğenmeyeceksin, sevmeyeceksin.

Benim “Ehven-i şerreyn tercih olunur” sözümü utanç verici buluyorsun. Hiç de utanç verici değil. “Ehven-i şerreyn tercih olunur” düsturu evrensel hikmetin/bilgeliğin bir ilkesidir. İki kötü var, hayırlı bir çözüm yok... O ikiden hangisini tercih edeceksin (seçeceksin)? Elbette hafif olanını. Bunun neresi utanç verici?

Beni, BUGÜN gazetesini yayınladığım günlerde din/iman adına aşağılık propaganda ve kışkırtma yapmakla suçluyorsun...

Doğrusu aşağılık bir iftiradır bu. Dinimi, imanımı, Ümmeti savunmak niçin aşağılık olsun? Ben hiç bir zaman vicdanımı ve kalemimi kiralamış ve satmış değilim. Yazılarım ve yayınlarım dolayısıyla aleyhimde bir sürü siyasî dâvâ açıldı, mahkûm oldum, altı seneye yakın yurt dışında sürgünde yaşamak zorunda kaldım. BUGÜN gazetesini çıkartırken para kazanmadım, herhangi bir mal ve servet edinmedim. Aksine borçlandım. İslâm dinine samimiyetle inanmış ve bağlanmış bir Müslümanım. Ne yazdıysam, inandığım için/inanarak yazmışımdır. Gerektiğinde (ki gerekiyor) Müslümanları, senin de bir vakitler aralarında bulunduğun bir kısım İslâmcıları da tenkit etmiş ve uyarmışımdır. Türkiye’de benim gibi, mensubu bulunduğu kesimi de tenkit eden kaç yazar vardır? Meselâ siz çağdaş, ilerici, Atatürkçü, lâik, seküler cepheyi, hele Patronunuz ve Babanız Aydın Doğan’ı tenkit eden bir tek cümle yazabilir misiniz?

Aşağılık... Utanç verici... Bu gibi agresif tabirleri kullanmamaya dikkat etmelisiniz. Elinizde patlayabilir.

Yazınızın başka bir yerinde “Yüzüm kızarmaya devam ediyor...” demişsiniz. Bizim düşüncelerimizden dolayı sizin yüzünüz niçin kızarsın? Siz kendi yaptıklarınıza baksanıza. Kaç boyaya girmişsiniz, kaç renge boyanmışınız, ne zigzaglı bir yolunuz var. Bu renkler ve boyalar, bu zigzaglar, bu dönüşler acaba yüz kızartıcı değil mi?

Ne demişsiniz?

“Lütfen adımı Mehmet Şevket Eygi gibilerin hizasına yazmayın...”

“Eğer ille de birinin yanına yazacaksanız, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının hizasına yazabilirsiniz... Hiç gocunmam... Aksine şeref duyarım...”

Sizin bu lâflarınıza intak-ı hak, Allah söyletiyor denilir.

Artık THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) gibi silâhlı terör örgütleri yok. Ama benzerleri var. Ne duruyorsunuz, sözünüzün eriyseniz, onlardan birine girin.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ruhlarını şad etmiş olursunuz.

Belki günün birinde onlar gibi “Devrim şehitliği” şerefini de kazanırsınız.

Size bir teklifim var:

Üç kişi sizden, üç kişi bizden bir araya gelerek büyük bir TV kanalında Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkında bir açık oturum yapalım.

Bu konuda şartlarım var;

(1) Ciddî ve ağırbaşlı olunacak.

(2) Şarlatanlık, demagoji, cerbeze yapılmayacak.

(3) Hakaret edilmeyecek, iftira ve çamur atılmayacak.

(4) Belgelerle, sağlam bilgilerle, güçlü gerekçelerle konuşulacak.

(5) Bu açık oturumu âdil, haysiyetli, objektif, bîtaraf ve muktedir bir zat idare edecek.

Var mısınız?

Ben polemikten, çamur savaşlarından hoşlanmayan bir kimseyim. Hakareti, iftirayı, yalanı bırakın da doğru dürüst fikir ve görüş tartışması yapın. Eteklerinizdeki taşları ortaya dökün. Deniz Gezmiş fidancığı gibi gülünç edebiyatları bırakın. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu kuran ve silâhlı mücadele yaparak ülkedeki rejimi devirmek isteyen bir kimseye masum fıdancık demek için ya çok gafil ve cahil, yahut başka bir şey olmak gerekir.

Sakın konuyu değiştirmeye, saptırmaya çalışmayın. Size soruyorum:

1. Deniz Gezmiş’in silâhlı eylemi, Atatürkçü rejime başkaldırısı normal ve mâsum muydu?

2. O tarihlerde yapılan banka soygunları, kolluk kuvvetleriyle çatışmalar, İsrail konsolosu Elrom’un kaçırılıp öldürülmesi doğru muydu?

Deniz Gezmiş ve arkadaşları mevcut bozuk düzeni yıkarak onun yerine nasıl bir düzen kurmak istiyorlardı? Marksist bir düzen... Kuzey Kore’de olduğu gibi... Kore yarımadasında yaşamak zorunda kalsanız, Kuzey’de mi, Güney de mi yaşamak istersiniz?

“Benim adımı Deniz Gezmiş’in ve arkadaşlarının hizasına yazınız...” diyorsunuz. Ne kadar kötü bir seçim yapmışsınız. Onlar “Ashab-ı şimal”. Kendinizi ateşe atmışsınız. Size yazık olmuş. Kişi sevdikleriyle beraber olacakmış.

Deniz Gezmiş’e, idamından önce sarıklı bir din hocası ister misin diye sormuşlar. İstemem demiş. Çünkü inançsızdı, çünkü onun nazarında “Din halkın afyonu” idi. İşte siz, adınızı böyle bir kimsenin hizasına yazdırtmak istiyorsunuz. Nereden nereye...

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.