Medya Nazlıaka'nın Bomba Açıklamalarını Görmedi

Medya Nazlıaka'nın Bomba Açıklamalarını Görmedi
CHP'li Aylin Nazlıaka, partideki Atatürk portresi indirme skandalına ilişkin zehir zemberek açıklamalar yaptı. Ancak medya, Nazlıaka'nın bu şok açıklamalarını görmezden geldi.

Atatürk portresinin indirildiği skandalını anlattığı için partiden ihraç edilmek istenen CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, dün konuya ilişkin bir açıklama yaptı. Sözleri ortalığı karıştıracak cinsteydi. Her sözü kurşun gibiydi. Kılıçdaroğlu'na demediğini bırakmadı. Ancak medya, Nazlıaka'nın açıkmalarını görmezden geldi. 

Nazlıaka, partili bir vekilin TBMM'deki odasındaki Atatürk portresini indirdiğini söylemişti. Büyük tartışmaların ardından Nazlıaka'nın suçladığı o kişinin Ankara Milletvekili Necati Yılmaz olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak olayı örtbas etmek isteyen CHP yönetimi, cezayı Nazlıaka'ya kesmişti. Basının karşısına çıkan Yılmaz da Nazlıaka'nın iddiasının doğru olmadığını savunmuştu. 

İhracı istenen ve zor günler geçiren Nazlıaka sonunda patladı! Yaptığı açıklamayla Necati Yılmaz'ın odasında yaşananları anlattı. Aynı zamanda Yılmaz'ın odasında sigara içtiğini ifşa etti (Şimdi gözler kapalı alanda sigara içme yasağını delen Yılmaz hakkında yapacağı işlemde.). 

İSMİNİ KILIÇDAROĞLU'NA SÖYLEDİM 

Nazlıaka açıklamasında, olaya ilişkin genel başkan Kemal kılıçdaroğlu'nu ziyaret ettiğini söyleyerek, “Çıkan haberleri, benim bu konuda basına yolladığım yanıtları aktardım. Kendisi bana olay doğru mu diye sordu? ‘Evet, bir arkadaşımız duvardan Atatürk resmini kaldırmıştı ama basındaki gibi büyütülecek bir şey değil’ dedim. İsim sordu; ben de bu kişinin adını vermek zorunda kaldım. Necati Yılmaz olduğunu söyledim. Resmi benim indirmediğim anlaşılınca linç edilecek milletvekili arayışı devam etti. Oysa ki resim indirme olayı doğru, ancak ‘partimizde kulağından tutulup dışarıya atılacak olan bir milletvekili olduğu’ algısı yanlıştı” ifadelerini kullandı.

ATATÜRK'Ü DIŞARIYA ASMIŞ! 
Necati Yılmaz’ın odasındaki süreci de anlatan Nazlıaka, şöyle devam etti: “Bugüne kadar odasına iki kez gittim. İkinci gidişimde ise yalnızdım. Oturdum, biraz sohbet ettik. Odasında sigara içildiği için camı açmak için ayağa kalktım. O sırada duvara baktım. Meclis’teki odalarımızda Atatürk’ün, parti amblemimizin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun resimleri bulunmaktadır. Duvarda bu üç resimden Atatürk resminin olmadığını gördüm. Kendisine o resmi niye kaldırdığını sordum. Dışarı astığını söyledi. Bunu garipsedim. Bu olay tek başına sorun olacak bir şey değildi. Anlık bir refleks Meclis’te maksadını aşan bir konuşmaya dönüşmüştü. Tüm bu süreçlerde maalesef Genel Merkez ve konunun asıl muhatabı sessizliğini korudu. Ben partimden, ‘Konu vekillerimiz arasında geçen özel bir konuşmadır. Yaklaşık iki ay boyunca sessiz kalmış; olayların büyümesini, ben ve birçok milletvekilimizin çeşitli çevrelerce suçlanmasını, partimizi yıpratan yalan yanlış demeçler verilmesini sadece izlemiştir."

“Kılıçdaroğlu neden 50 gün bekledi?”
29 Ocak 2016’da Kılıçdaroğlu’nun özel kaleminin kendini aradığını belirten Nazlıaka, “Genel Başkan sizinle görüşmek istiyor’ dedi. Ben de ‘Kendisi niye bunca zaman bekledi, o komisyonu kurmadan önce benimle görüşmeliydi’ diyerek Meclis’teki çalışmamı sürdürdüm. Aynı konuşmayı daha sonra beni iki kez arayan Özgür Özel’e de yaptım. Asla Necati Yılmaz ile yüzleştirilmek için aranmadım. Konuyla ilgili bine yakın haber çıkmasına rağmen Kılıçdaroğlu neden 50 gün bekledi? Son dönemdeki demeçlerinde ‘Atatürk resmini indiren bir kişi bizim yol arkadaşımız olamaz’ diyor. İlk günden beri bu duyarlılıkta idiyse neden ilk gün Necati Yılmaz’ı çağırıp ‘Niçin indirdin?’ diye sormadı. Bunu öğrenmek için bir komisyona gerek var mıydı? Görünen odur ki, daha komisyon kurulduğunda krize benim kurban edilmem kararı verilmişti. MYK’da komisyon raporu tartışılmadan ‘üç dakika içinde’ oylanıp PM’ye sevk edilmişti. MYK’nın ‘oy birliği’ ile karar alması zaten PM’ye bir mesaj veriyordu. Yine de PM’de beni savunan duyarlı arkadaşlarıma ve bana oy verenlere teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Yasal haklarımı arayacağım”

Yasal haklarını arayacağına dikkat çeken Nazlıaka, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, o süreci de, aynen bugüne dek olduğu gibi, partimin kamuoyu önünde zedelenmeyeceği bir şekilde yönetmeye çalışacağım. Sonuç olarak; bu vaka, sorunların görmezlikten gelindiğinde yok olacağını ya da işler çığırından çıktığında bir günah keçisi seçip böylece sorunlardan da kurtulunacağını uman bir anlayışın eseridir. Şimdi geriye dönüp baktığımda şunu görüyorum ki; bu krizin basiretli bir biçimde yönetilememesi siyasi rakipler tarafından CHP içi bir cadı avı ve algı operasyonuna dönüştürülmesine neden olmuştur. Kriz yönetimindeki bu zaaf, aynı zamanda partimizdeki bir yarayı daha da görünür kılmıştır. Partimizin kurucu felsefesinden ve Atatürk çizgisinden uzaklaşıp uzaklaşmadığına dair endişeler bu olayla bir kez daha açığa çıkmıştır. Benim bugüne kadarki tüm beyanlarım ortadadır, siyasal ve etik duruşum açık ve nettir. Ben her koşulda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucu felsefesine sahip çıkmaya ve bu doğrultudaki çalışmalarımı sürdürmeye devam edeceğim.” 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum