Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ankara... “Kasaba”lıktan, “modern bir şehir”e!

Ankara... “Kasaba”lıktan, “modern bir şehir”e!

Biliyorsunuz 1972 ve 1976 yılları arasında 5-6 yılım Ankara’da geçti... Bu süre içinde hem “Gazetecilik” okudum, hem de “gazetecilik” yaptım...
Mesleğe, Ankara Rüzgarlı Sokak’ta başladım... O zamanların Ankara’sı, bir “Başkent” olmaktan ziyade, “gelişmiş bir Anadolu kasabası” görünümündeydi... Ankara’nın “en yüksek binası” o zamanlar içinde “PTT” ve “Gima” mağazasının bulunduğu binaydı... “Gökdelen” derdik ona... Öyle ya; “ondan daha yüksek bina yok”tu... Aradan 30 koca yıl geçti... Ve ben, bu 30 koca yılın sonunda, önceki gün Ankara’daydım... Hayır, daha önce de çok gidip geldim ama gezmeye-görmeye pek fırsatım olmamıştı... Önceki günkü gidişimde, yanımda yazarımız Serdar Arseven ve habervaktim internet sitesinin Yayın Yönetmeni Yener Dönmez ile muhabirimiz Hasan Tosun olduğu halde, epey yerleri gezme görme imkanım oldu... Ne yalan söyleyeyim, “Eski bir Ankaralı” olduğum halde, Ankara’yı tanımakta hayli zorlandım... O kadar gelişmiş, o kadar değişmiş buldum ki; “Bravo Melih Gökçek’e” demekten kendimi alamadım... Çünkü Ankara, “büyük bir kasaba” olmaktan çıkmış, gerçekten “modern bir şehir” olmuş!..

HABERVAKTİM OKURLARINA TEŞEKKÜR
Şimdilik duygularımı bir kenara bırakıp, izninizle günden güne büyüyen ve adından sık sık söz ettiren “habervaktim.com” internet sitesinin “okur”larına “teşekkür” etmek istiyorum... Sağolsunlar, teveccüh gösterip “yılın yazarı” seçmişler beni... Bu münasebetle yaptırılan plaketi önceki gün Site’nin yönetmeni Yener Dönmez’in elinden aldım... Site yönetimine, site çalışanlarına ve site okurlarına bir defa daha teşekkür ediyorum.
Tabiî, Ankara’ya tek gidiş amacım bu plaketi almak değildi... Ankara’da “çok sıcak görüşmeler” yapma ve dostum/arkadaşım Şamil Tayyar gibi meslektaşlarımla sohbet etme imkânı buldum.


KARAYALÇIN’IN “DÜN”Ü UNUTULMAMALI!
Ama, en önemlisi “Ankara’yı çok değişmiş” buldum... Dediğim gibi; “büyük bir kasaba” olmaktan çıkıp, “modern bir şehir” olmuş Ankara!..
Hem de, sadece bazı yerler değil, her yeri!..
Bana kalırsa, her türlü “saldırı” ve “suçlama”ya rağmen, Melih Gökçek, bir dönem daha kalmalı Ankara’nın başında... Evet, kalmalı ve “yarım kalan proje”lerini tamamlamalı!..
Hiç kimse, “CHP’nin” ve tam bir “CHP medyası” gibi kampanyalar yürüten “kartel medyası”nın gazına gelip de Murat Karayalçın’a oy vermeye filân kalkmasın!.. Karayalçın’ın kazanması “ihtimal dışı” ama, ben yine de şimdiden söyleyeyim dedim!..
Zira, eğer Karayalçın gelirse; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin binasında “CHP bayrağı” mı dalgalanır, yoksa yukarıdan aşağı “PKK renkleri taşıyan bir bez” mi sallandırılır, onun takdirini “Ankaralı”lara ve özellikle de “MHP seçmeni”ne bırakıyorum...
Unutmayalım ki, Karayalçın, “PKK uzantılarıyla işbirliği” yapmış bir siyasetçidir!..
Şimdilik bu kadarını söylüyorum... İleride, bu konuda çok şeyler yazacağımızı sanıyorum.

DEDEKTİF KEMAL VE ÖNCESİ
Dedim ya, bu sefer epey gezdik Ankara’yı...
Bazen Serdar’a, bazen Yener’e, sık sık “burası neresi” diye sormak zorunda kaldım...
Çünkü, benim bıraktığım “kasaba Ankara”nın yerinde yeller esiyordu...
Onlara sormadım ama... “CHP’nin açılımları”(!)nı hatırlayıp, “mescid avına çıkan CHP’li vekil”in peşine düştüğü “mescid”(!)ler geliverdi aklıma... Sormadım, çünkü Mamak’a kadar gidecek vaktimiz yoktu.
Eğer o kadar vaktimiz olsaydı, “mescid” zannedilen “elektrik trafoları”nı mutlaka görür ve öyle umuyorum ki, “CHP zihniyeti”ni çok daha iyi anlatırdım...
Olayı biliyorsunuz... İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na aday gösterilen, ne var ki yol-yordam bilmeyen, üstelik Kağıthane yerine Kağıttepe diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun en büyük özelliği “dedektiflik”tir!..
Ama, nasıl dedektiflik?!?..
Başkasının gözünde çöp arayan ama kendi gözündeki merteği görmeyen bir dedektif!..
Ya da; “uyuz bir eşek” üzerinde yolalan yardımcısı Sanco Panco ile birlikte, altındaki “sütçü beygiri”ne bakmadan, “düşman kalesi” zannettiği “Yel Değirmenleri”ne saldıran bir Don Kişot!..
Böyle bir “paranoyak” anlayış, “CHP’nin genleri”nde var olsa gerek... Çünkü efendim, CHP’de “dedektifliğe” soyunan ilk isim Kemal Kılıçdaroğlu değil!..
Bundan 3 yıl önce de, bir Halil Tiryaki’si vardı CHP’nin!.. O da, “müthiş bir irtica takipçisi”ydi!..
Bakmayın siz; İzmit CHP adayı Sefa Sirmen’in “her mahalleye Kur’an Kursu” vaat ettiğine!..
Aynı Sirmen değil miydi; daha 3 yıl önce “Fuara cami yaparak suç işliyorlar” diyen?!?..
Bunlar, işte böyle “dün dündür”cüdür!..

MAMAK’TA MESCİD AVI!
Her neyse, konumuza dönelim... CHP Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki de, bundan 3 yıl öncesinde, “irtica avı”na çıkmıştı!..
Peki, nasıl?..
Bu av hikayesi, o günkü gazetelere şöyle yansımıştı:
Halil Tiryaki; Ankara'dan Kırıkkale'ye giderken, Mamak yolu üzerinde ya da parkların içinde “küçük küçük yapılar”ın belirdiğini fark etti.
Her gidiş gelişinde yol kenarındaki “kulübecik”lerin sayısı artıyor, giderken yarısı boyanmış olarak gördüğü yapının, dönüşte camının-çerçevesinin de ortaya çıktığını görüyor ve öfkeden küplere biniyordu!..
Sonunda, samimiyetine güvendiği birkaç gazeteci ile konuştu. Onlara da sadece, “Çok önemli bir haber var” demekten öte bir bilgi vermedi.
Yanlarında foto muhabirinin bulunmasını şart koştu. Muhabirler “iyi bir haber yakalamanın heyecanı ile “tamam” dediler.
Her şey tamamdı. “Önemli haber”e gidebilirlerdi.
Sadece Tiryaki'den gelecek telefonu bekliyorlardı.


İŞTE ARKADAŞLAR, İŞTE O MESCİD!
Çok geçmedi, Halil bey aradı. Kızılay'da bir buluşma noktası tespit edip, belirlenen saatte buluştular.
Milletvekilinin aracı önde, onlar arkada habere doğru sürmeye başladılar.
Kızılay'dan çıkıp Aydınlık Kavşağı’ndan dönüp, Samsun Yolu'ndan Mamak'a yöneldiler.
Telekom’u az geçmişlerdi ki, Halil Tiryaki bir parkın önünde durdu. Eliyle küçük bir yapıyı işaret etti.
Foto muhabirleri şakır şakır fotoğraf çekerken, muhabirler hâlâ ne olduğunu anlamamışlardı.
Yeterli görüntünün alındığına kanaat getirince Halil Ağa, “beni takip edin” dedi.
İkinci bir hedefe yöneldiler.
Kısa bir müddet gittikleri “ikinci mekan”da da, yine bir öncesinin tıpkısı “küçük bir kulübe” vardı.
Bir önceki kulübe gibi sadece boyanmamış, üzerine doğa resimleri yapılmıştı. Foto muhabirleri bir yandan gösterilen yerin resimlerini çekerken, Halil Tiryaki ile muhabirler de, konuşmaya başladı.
Tiryaki, “İşte, gözlerinizle gördünüz!.. AK Partili belediyeler irticaya hizmet ediyor” dedi.
Resmi çekilen kulübeler ile “irtica”nın ne ilgisi vardı acaba?
Gazetecilere göre ilgisi yoktu ama CHP'li vekile göre AK Parti tam suçüstü yakalanmıştı.
Çünkü resmi çekilen yerler birer “mescid”di ve AK Partili belediyeler başta parklar olmak üzere buldukları her yere mescid yapıyorlardı.
Ancak ufak bir sorun vardı.
Foto muhabirlerinden biri;
“Ama efendim” dedi, “Bunlar mescid değil ki!”
CHP'li vekil, “Ne demek mescit değil” dercesine yüzüne baktı.
İçlerinden biri, “Bunlar elektrik trafosu” dedi.
Tiryaki, “Böyle trafo olur mu?” diye itiraz etti.
Trafo dediğin kirli, paslı olur. Üzerinde ilan ve duvar yazısı bulunur. Tiryaki, gazetecilerin sözlerine inanmadı ama içine de bir kurt düştü.
En iyisi gidip bizzat kontrol etmekti.

HANİ, SECCADELER NEREDE?
Halil Bey, önce kapı kolunu tutup çekti, o sırada kapıyı açtığı gibi içeride “seccade”lerin bulunduğu mescidi bulacağından emindi. Ancak kapı açılmadı. Kolu zorladı, bir türlü açamayınca, onun da içine bir kuşku düştü.
Uyarıyı yapan foto muhabiri, “Bakın efendim burası elektrik trafosu. O kapı açılmaz” diye üsteledi. Kulübenin sağına soluna baktılar, ortada mescide benzer bir şey yoktu. CHP'li vekil, ancak trafonun üzerindeki kuru kafa işaretini görünce ikna oldu.
Üstelemenin alemi yoktu...
Don Kişot’un “düşman kalesi” zannedip saldırdığı yapı, nasıl “Yel Değirmeni” çıkmışsa, CHP’li Halil Tiryaki’nin “mescid” zannedip avlamaya çıktığı kulübeler de, işte birer “trafo” çıkmıştı!..
Tiryaki, “kusura bakmayın” dedi gazetecilere...
“Lütfen, bu olaydan hiç kimseye söz etmeyin!..”
Gazeteciler, gerçekten de kimseye söz etmediler... Ama; “yapılamayan bir haber”in hikayesini birbirlerine anlatıp, kahkahalarla güldüler!..
Ben de o zamanlar onlardan duymuştum!..
Duydum, gördüm ve artık biliyorum ki;
CHP, “açılım” konusunda samimi değildir!..
“Çarşaf açılımı”nın neticesini biliyorsunuz... Geçmişte, “Fuara cami yaparak suç işliyorlar” diyen bir Sefa Sirmen’in bugün giriştiği “Kur’an Kursu açılımı” da, göreceksiniz ki “fiyasko”yla sonuçlanacaktır!..
Haaa, “Karayalçın’ın açılımı” ne olur, onu bilemem... Ama, “Ankara Belediyesi binası”na şöyle bir baktım da; o binaya Karayalçın gelirse, korkarım ki; PKK, hedefine ulaşmış olur!..
İşte söylüyorum!.. Söylemedi demeyin!..
Ebedi Muhalefet Ödülü
Yıllar önce “Anadolu Gençlik Dergisi”nin düzenlediği bir ankette “Yılın Yazarı” seçilmiş ve ödülümü yine Ankara’da almıştım... Bu defa da “habervaktim.com” internet sitesinin okurları tarafından “yılın yazarı” seçildim... Gittim, ödülümü aldım...
Tam da böyle bir günde, ne tevafuktur ki; TBMM eski başkanlarından Yasin Hatiboğlu bey, patlattı espriyi: “CHP’ye ebedi muhalefet ödülü verilmeli!”
Gerçekten, bu ödülü hak ediyor CHP... Herkesten fazla hak ediyor!.. Öyle ya; “iktidara gelmek” için gayret sarfetmeme ve “hep muhalefette kalmak” için direnme konusunda CHP’den daha istikrarlı ve daha kararlı bir parti daha yok!..
Evet, evet; “Ebedi Muhalefet Ödülü”nü fazlasıyla hak ediyor CHP’liler!.. Bence, bu ülkenin insanları, bir an önce bir “plâket” yaptırmalı ve Baykal’a vermelidir!.. Böyle bir ödül, “iktidar yüzü görmeyen” CHP’ye büyük moral olur!..
Böylece, hiç olmazsa, “açılım saçılımı”ndan vazgeçerler de, ciddi ciddi işleri yapmaya kalkıp, ellerine-yüzlerine bulaştırmazlar!..
Bütün soru ve sorun şu:
CHP’ye “Ebedi Muhalefet Ödülü”nü kim verecek?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi