Biz bu 28 Şubat'ı niye yapmıştık yav?

Biz bu 28 Şubat'ı niye yapmıştık yav?

Şimdilik herkes CHP'nin Kur'an kursu açılımına şaşadursun, suya battığı öne sürülen o meşhur "çarşaf açılımı"nın ayrıntılarına dikkat kesilmenin daha isabetli olacağını düşünüyorum.
Ne kadar zaman önceydi; bazı çarşaflı hanımların CHP'ye kayıt olmak için sıraya girdiği ve Sayın Baykal'ın da yakalarına altı oklu rozet taktığı görüntüler hakkında hepimiz şöyle düşündük: "Çarşaflı hanımlar CHP'li olmak için samimi davranıyorlar, içlerinden gelmiş, CHP'ye kayıt yaptırıyorlar." Böyle düşünürken bir kısmımız –bunların içinde ben de varım elbette-, rozet takılanları değil, takanları samimiyetsizlikle itham etmeye vardırdık düşünceyi.

Aa, öyle değilmiş; meğer bu çarşaflı hanımlar, Eyüp Belediyesi için CHP'den aday olmaya niyetlenen bir işadamının "yakınları" imiş ve bu "yakınlarım, dostlarım" dediği kişilerin sayısı –kendi ifadesine göre- 7 hattâ 15 bini buluyormuş. Bilahire adaylık sürecinde birtakım derneklere abartılı bağışlar yapılması istenince işkillenmiş ve neticede kendisiyle birlikte 7 bin civarında –ve Erzurumlu oldukları ileri sürülen- yakın dostları parti rozetlerini çıkarma toplantısı düzenleyip CHP'den istifa etmişler.

Yahu bu ne ferâsettir; bunlar ne yaman politik manevralardır?

Meselenin "dedi ki, dedim ki" faslı uzun, ayrıntıları geçiyorum; bir mânâda akıl sağlığımı muhafaza telâşında, siyaset sosyolojisi nokta-i nazarından gözlerimin faltaşı gibi açılmasına yol açan bu hadisenin sarsıntısından kurtulmaya çalışmaktayım resmen!

Doğu'da, Güneydoğu'da bir aşiret mıntıkasından bahsetmiyoruz; İstanbul'un orta yeri, Eyüp'tür burası ve Eyüp'te bir şahsa bağlı 7 ilâ 15 bin arasında sempati oyundan, "şahsa bağlı seçmen desteği" söz konusudur (Acaba ne kadarı doğru?). Öyle kuvvetli bir destek ki çarşaflı destekçiler bile, ilk bakışta çaşaflı kadınlar için pek tuhaf bir adres gibi görünen CHP'ye üye yazılmaya ve altı oklu rozet takmaya rıza gösterebiliyorlar.

Ezber bozan bir görüntü; pragmatizmin şâhikası; siyasî davranış öngörülerinin altından geçen akıllara ziyan bir dehliz; belki tüp geçit?

Gelelim Kur'an kursu açılımına: CHP'nin, Kocaeli Belediyesi için adaylığa münasip gördüğü Sefa Sirmen'in gösterdiği esbâb-ı mûcibeye şapka çıkarıyoruz; diyor ki: "Dinimizin kurallarını, kitabını en iyi şekilde öğrenmek herkesin hakkı. Biz bütün ailelerin gönül huzuru içinde çocuklarını gönderebileceği, en iyi şekilde din eğitimi alabileceği kurslar açacağız; biz din istismarı yapanlardan değiliz ama bunu yapanlardan daha fazla dine ve dindar insanlara saygı duyuyoruz." Bu, "At martini Debreli Hasan, dağlar inlesin" neviinden bir seçim vaadine benzemiyor; nitekim Baykal, Sirmen'in düşündüğü Kur'an kursları için "doğru proje" diye buyurmuş. Belki bu yolla CHP güdümünde yeni bir Halkevleri projesi düşünülüyor; olamaz mı?

Vaktiyle "28 Şubat süreci bin yıl sürecek" diyen eski Genelkurmay başkanının adını düşünüyorum iki saattir, bir türlü aklıma gelmiyor; kimdi sahi, Org. Kıvrıkoğlu muydu?

Her seçim sath-ı mailine girildikte CHP'nin kimyâsında husûle gelen bu hayırhah değişiklikler, insana "keşke her yıl bir seçim olsa" dedirtecek derecede şaşırtıcı. Seçim yaklaştıkça CHP, milletin kalbine doğru hamle ediyor; bu gibi açılım, daha doğrusu "saçılım"ların samimiyeti hakkında şüphe duymuyorum. Dine, dinî sembollere, kurumlara, ritüellere karşı cepheden değilse de yan cihetten yüz ekşiten CHP geleneği, her seçimden aldığı darbelerle sersemlemiş bir hâletle çıkınca galiba aşağılık kompleksine kapılıp akıllarına ilk gelen "dinci" politik yatırımdan hisse senedi alıyorlar.

Bu durum, daha önce yaptığım tahminleri doğruluyor; âkıbet merkez sağ partilerinin, başta AK Parti olmak üzere hızla insânî sol siyâsete doğru blok değiştirip, AB ve muasır medeniyet standartlarıyla hem–âhenk vaziyete gelirken, başta CHP olmak üzere sol gibi görünen partilerin, tekneyi iyiden iyiye muhafazakâr, sağ kıyılara oturtacağı şeklindedir; bu süreçte DSP'nin –Allah gecinden versin, Rahşan Hanım'dan sonra- nereye savrulacağını kestirmek, muhtemel kaotik santifrüj sebebiyle imkânsızdır! Bakın buraya yazıyorum; bu adam vaktiyle söylemişti dersiniz!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi