Makineler şiir okusaydı!

Makineler şiir okusaydı!

Tek parti diktatörlüğünün bırakın sesli düşünmeyi solunan havayı bile kontrol ettiği bir ülkede "hayal"den başka ne kalır insanın elinde?

Böyle bir ülkede insan nasıl yaşar?

İnsanın makinenin parçası haline getirildiği bir atmosferde nasıl yazılır şiir?

Öyle ya, Koca Bıyık Stalin'in demir yumrukla yönettiği bu uçsuz bucaksız imparatorlukta, "insan sadece komünizm için vardır".

Oysa "komünizm insan için vardır" diye başlamıştı bu hazin hikaye.

Stalin Rusyası'nın etkisinde kalan Nazım Hikmet bile makineleşmeyi yüceltmemiş miydi bir şiirinde!

"trrrrum,

trrrrum,

trrrrum!

trak tiki tak!

makinalaşmak istiyorum! "

Dememiş miydi?

İnsan bu, su misali işte.

Nazım da Anadolu'da bir çınar ağacının altına gömülmek istememiş miydi yolun sonunda?


* * *
Stalin'i hicveden ünlü Rus şairi Yevgeni Yevtuşenko, emeğin emekçilerden daha önemli hale geldiğini vurgular.

Çünkü insana biçilen rol üretimin bir parçası olmaktır sadece..

Yevtuşenko edebiyatın içindeki insan portresini bakın nasıl çiziyor:

"Roman kahramanları çelik eritirler, ev yaparlar, buğday ekerlerdi, hiç düşünmezlerdi, hiç sevmezlerdi, düşünüp sevseler bile, tahtadan kuklalar gibi yaparlardı ikisini de. şairler fabrika fabrika, şantiye şantiye gezip dolaşıyorlar, lakin makineleri işleten insanları değil, makinelerin şiirini yazıyorlardı. Makineler şiir okusaydı, o şiirleri herhalde ilginç bulurlardı. İnsanlar hiç de ilginç bulmadılar."

Makinelerin dişlisi arasında kalbinden doğan şiirleri okuyanlar da vardır elbet.

O nadir şairlerden biri Bahtiyar Vahabzade'dir.

Kanatlanıp kaçmak istiyordu, kanatları yoktu, elinde kalan sadece hayaldi, bu yüzden şu mısraları yazmıştı:

Allah'dan kanat istedim/Allah bana hayal verdi.

Bu kanatlı hayal bana/ Yaşamağa mecal verdi.

İlk gençlik yıllarımda şiirleri dilimizde dolaşırdı.

Sovyet Rus emperyalizminin susturamadığı onurlu bir sesti Vahabzade.


* * *
Azeri kökenli sevgili ağabeyim Mazlum Bayramoğlu, ben lisede okurken Kiril alfabesini öğretmiş, bu sayede Azerbaycan edebiyatına bir parça vukufiyet kazanmıştım.

Taner Akyol ağabeyim de Vahabzade'nin kirilce yazılmış şiirlerini talim ve tercüme etmem için elime tutuşturduğunda az heyecanlanmamıştım.

Azerbaycan Latin alfabesine geçince benim mahrem Kirilce serüvenim de bitti.

Anlayacağınız, ilk gençlik yıllarımın bilge şairiydi Vahabzade.

Sovyet Rusya'nın aramıza kalın duvarlar ördüğü Azerbaycan'dan bize ulaşan "ölmedik, ayaktayız" misali şiirlerini okurken hiç kimse bu İmparatorluğun dağılacağını aklına bile getirmiyordu.

Çok değil, on yıl sonra Berlin Duvarı tuzla buz olmuştu.

Hep merak etmişimdir..

Bakü'de vefat eden Sabiha Sertel'in ve eşi Zekeriya Sertel'in Vahabzade'yle bir gün olsun yolları çakışmış mıdır?

Akşamın kızıla karıştığı ilk saatlerde oturup halleşmişler midir acaba?

şu işe bakın, Türkiye'de 'komünist' olmakla suçlanan Sertel'ler ülkeden kaçarak Bakü'ye yerleşirken, Vahabzade de "komünist" olmamakla itham edilerek Bakü üniversitesinden çıkarılıyordu.

Sertel'ler Türkiye'ye dönemezken, Vahabzade Bakü'den çıkamazdı.

Kendisi değilse bile şiirleri çıkmayı başarmıştı ama..

Çünkü şiir, sınır tanımaz.

Benim hafızamda kalan Vahabzade, Kaf dağının ötesinde yaşayan, şiirleriyle Sovyet diktatörlüğüne meydan okuyan, halkına duyduğu muhabbetle beslenen azatlık bilgesi bir masal devidir.

Azerbaycan halkının koca çınarı seksen dört yaşında o çok sevdiği toprağa girdi, Allah rahmet eylesin.


Sen de sıraya gir!

İsrail gazetelerinden "The Jerusalem Post", Türkiye'nin Gazze'ye yönelik politikasını eleştirmekle kalmamış, "İsrail'in artık Ermeni soykırımını tanıması gerekiyor" yorumu yapmış.

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Majallie Whbee'nin "Türkiye'nin Gazze'de soykırım yapıldığı iddiasında ısrar etmesi halinde biz de Ermeni soykırımını tanırız" şeklindeki bir açıklamasına atıfta bulunmuş gazete..

Bu İsrail gazetesine göre yeni Amerikan yönetimi şimdiye kadarki 'en Ermeni yanlısı' yönetimmiş.

Gerçi İsrail'liler zaman zaman Türkiye'ye karşı bu tür santajlar yapıyorlar.

Amerika'daki "Yahudi Lobisi" de öyle.

Yani, "ayağınızı denk alın" demeye getiriyorlar.

24 Nisan'da neler olacak hep birlikte göreceğiz, ama Türkiye'nin bu tür santajlar karşısında boyun eğmeyeceği bilinmelidir.

Yeni ABD yönetimi Türkiye'yi gözden çıkarır çıkarmaz, onun bileceği bir iş bu.

Ama tecrübeyle sabit ki, ABD her 24 Nisanda bu konuyu ustalıkla savuşturmayı bildi.

Anlaşılan o ki, İsrail, Gazze'de işlediği cinayetlerin sorumluluğundan kurtulmak telaşı içinde.

Gazze'de katledilen Filistinlilerin üçte ikisinin 'terörist' olduklarını iddia ediyor..

Oysa bildiğimiz kadarıyla Gazze'de şehit düşenlerin sadece 70 kadarı "Hamas" üyesi.

Gazze'ye karşılık İsrail, 94 yıl önce Anadolu'da gerçekleşmiş olaylardan medet umuyor.

Türkiye bu kanlı olayları zaten tartışıyor.

Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi için üzerine düşeni de yapıyor.

Gizli, açık, Türkiye düşmanları Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak istiyor.

Bu durumda İsrail'e söylenecek tek söz şu:

"Sen de sıraya gir!"


Tekstilciler çok sevinmiş!

Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in "Bölge ülkeleri kendi paralarıyla ticaret yapsın" önerisini hiç de yabana atmamak lazım. "Dolar", uluslar arası kapitalizmin para birimi. Dolar hakimiyeti, ABD hakimiyeti anlamına da geliyor. Küresel finans krizinin ardından dünyanın yeni bir finans sistemine ihtiyaç duyduğu ise sıkça dile getiriliyor. Kuşkusuz para birimi de tartışmaya açılacaktır. Yakın bölge ülkelerinin kendi aralarında gerçekleştirdikleri ticarette, kendi paralarıyla alışveriş yapmaları doğru bir çözüm gibi görünüyor şimdilik. Rusya'ya bir gezi gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iki ülke arasında Ruble-TL ile ticaret yapılmasını gündeme getirmiş. Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamalarından Rusların da öneriye olumlu yaklaştıkları anlaşılıyor. Gül, "Bu durumda Türkiye olarak Rus Rublesi'ni konvertibl para kabul edecek yasal değişikliği yapmamız gerekecek" diye konuşmuş. Tekstil işiyle uğraşan bazı dostlarıma sordum. Zaten tekstilciler de Cumhurbaşkanı Gül'ün Rusya gezisine pür dikkat kesilmişler. Bu yüzden Gül'ün açıklamalarını umut verici buluyorlar. Bildiğiniz gibi uzun süredir tekstilde tıkanıklık söz konusu. Ruslar Uzakdoğu'ya yönelmişler. Laleli esnafı ise kan ağlıyor, ticaret durmuş durumda, kapanan işyerlerinin ise haddi hesabı yok. Tekstilcilerin gözü şimdi Hükümetin üzerinde. Umarız hükümet bir an önce sözkonusu yasal düzenlemeleri gerçekleştirir. Çünkü durum bildiğimizden çok daha vahim.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi