İslâm’a da doyulmuyor

İslâm’a da doyulmuyor

"Ey iman edenler, eğer siz, Allah'a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar." (Muhammed suresi 7)

Allah'ın dinini yaşamamız, onunla ayakta kalmamız, Allah'a yardım olarak kabul edilmiş ve mükafatın öyle verileceğine işaret edilmiştir.

İhtiyaç sahibi bir insana faizsiz borç para vermeyi de Allah'a borç vermek olarak değerlendirmiş ve sevabının çok olacağını bize bildirmiştir. (Bakara 235, Teğabün 17)

Bu güne kadar benim gördüğüm şu ki, belirli bir hizmeti olan insanların hiç geri adım attığına şahit olmadım. Allah onların adımlarını sabit kılmıştır. İleri adım atarlar ama geri adım atmazlar.

Hiçbir hizmeti olmayanların ise bin türlü korku ürettiklerini ve çaresizlikten kılıktan kılığa girdiklerini gördüm ve böylece Rabbimizin haberinin doğruluğunu da gözlerimizle görerek aynel yakin inandım.

Rabbimiz Muhammed suresinde İslâm'a inanmayanların, hayvanlar gibi yiyip içtiklerini, yeryüzünde bozgunculuk çıkardıklarını, akrabalık ilişkilerini kopardıklarını haber verir:

"Şüphesiz Allah, iman edip ameli salih işleyenleri altından ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır. Kafirler ise (bu dünyada) faydalanırlar, davarların yediği gibi yerler. (Ahirette) Onların yeri ateştir." (Muhammed suresi 12)

"Demek sizler, (Kur'ân'dan) yüz çevirirseniz/yönetimi ele alırsanız, yeryüzünde bozgunculuk yapacak, akrabalık bağlarını parçalayacaksınız öyle mi?" (Muhammed suresi 22)

Yediğimiz sarımsağın rahatsızlık veren kokusu olduğu gibi, alınan uyuşturucunun dengemizi bozduğu gibi aldığımız eğitim de toplum dengemiz üzerinde etkili olur.

Siyasilerimiz, ekonomistlerimiz ve stratejistlerimiz, bizim IMF elinde niçin Arjantin gibi sokaklara dökülmediğimizi, milyonlarca işsizin olduğu, çalışanların da en az ücret aldığı bir ortam Avrupa ülkelerinin her hangi birinde yaşansa insanların birbirini yiyeceğini anlattıktan sonra bizim aile yapımızın buna izin vermediğini, işsiz kalan bir ailenin hemen babasının, ağabeyinin veya bir yakının ekmeğini severek bölüştüğünü ifade ederler.

Onlar da ana kuzusu olmalarına rağmen niçin akrabalık bağları her geçen gün zayıflar sorusunun cevabını bu ayetler verir.

Kur'an'ı sevmemeleri, onun ayetlerinden hoşlanmamaları ve ondan yüz çevirmeleri olarak gösterilir.

Ama hocam bizde de var bu tür aileler denebilir. Doğrudur. İslâm'dan uzaklaştıkça aynı şeyler bizim de başımıza gelecek demektir.

"Efendim ziraat toplumundan sanayiye geçişte bunlar yaşanır" demeyin. Avrupa'ya gidip otuz yıl orada çalışan, dinine de bağlılığını sürdüren insanlarımız, telefonla anne ve babasının gönlünü almaya, onlara maddi yardım yapmaya, bağlarını sağlam tutmaya devam etmektedirler.

Boğazda tek başına oturan, İslâmi hiçbir derdi olmayan seksen yaşlarında emekli bir bayanın, Yeşilköy'de oturan oğlunun bayram günlerinde telefon etmesini gururla bana anlattığını daha önce yazmıştım.

Çocuğunun dini eğitimden uzak kalması için gerekli her şeyi yapmış bir bayanın yüreği yine de ana yüreği olduğu için ona kırılmıyor. Aynı şehirde olup da görüşmeyenler de var.

Rabbimiz İman edenle iman etmeyenlerin denk olmayacağını ne güzel ifade edivermiş:

"Apaçık bir delil üzerine olan kişi, hevasına uyan, yaptığı kötülük kendisine güzel gösterilen gibi olur mu?" (Muhammed 14)

Yüzünden şer akan mahalle serserilerinin mahalle çocuklarının kendisinden kaçmasından zevk aldığı gibi yeryüzünü yakıp yıkmayı, bütün insanları hizaya dizmeyi, devlet başkanlarına el etek öptürmeyi marifet sayanlar fazla gururlanmasınlar.

Kendilerinden daha güçlü devletler geldi ve rüzgar gibi geçip gitti.

Rabbimiz aynı şeyi Rasülüne ve O'nun şahsında bize hatırlatır:

"Seni şehrinden çıkaranlardan daha kuvvetli olan nice şehirleri helâk ettik de, onları kurtaran olmadı." (Muhammed suresi 13)

Güçlerine güvenerek peygamberimi Mekke'den çıkaranlar, kendi elleriyle Mekke'yi teslim ettiler.

Ve Rabbimiz buyurur:

"Kafirlere gelince, onlar için yıkım vardır ve amellerini boşa çıkarmıştır." (Muhammed suresi 8)

İsterseniz bu ayetlerin tefsirini benim telifim olan ŞİFA TEFSİRİ'nden bir okuyverin.

İsteme telefonu: (0212) 511 10 85 CANTAŞ yayınevi

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi