Sünnet terk edilebilir mi? 1

Sünnet terk edilebilir mi? 1

Sünnet 1

Sünneti devre dışı bırakmak konusunda müşteşrikler ve müşteşrik mantığını kullanan iyi niyetli kardeşlerimiz "Peygamberimizin bir sözü iki yüz elli, sene dilden dile değişmeden nasıl nakledilebilir?" Mutlaka karıştırma veya eksiltme vardır derler. Bir insan "Erzurum'a varınca filancaya şöyle şöyle" diye uzun bir şey söylesen o Erzurum'a varınca senin kelimeleri aynen aynı dizi içinde söyleyemez. Anladığını kendi dili içinde söyler. İşte hadisler de böyle olmuştur iddiasında bulunurlar.

Mantıken doğru gibi görünen bu düşünce hakikatla vukuatla bağdaşmıyor.

Bugün Türkiye de milyonlarca insan İstiklal Marşı'nın ilk iki mısrasını ezbere yanlışsız okuyup yazabilir. Yazılışından bugüne kadar altmış sene geçmiştir. Ama İstiklal Marşı elimizde vardır denilebilir. Yazılı olarak var ama birçoğumuz dilden öğrenmiştir.

Çok az yerde yazılı olan "Üsküdar'a giderken" türküsünü de bilirler.

Sahabe, Tabiin ve ondan sonra gelen Muhaddisler Kur'an ve sünneti korurken ve değer verirken İstiklal Marşının da, Üsküdar türküsünün de üstünde değer vererek korumuşlardır.

Okuma yazma bilmeyen anne veya babalarımız ihlas suresini kırk sene hafızasında taşıdıktan sonra bize ezberletti kırk senedir biz taşıyoruz.

Ebu Hureyre (r.a.)'den hadis yazan Hemmam b. Münebbih (rh.)'in sahifesini yayınlayarak Profesör, Muhammed Hamidullah Bey müsteşriklere yeterli cevabı vermiş, Hemmam'ın sahifesindeki 138 hadis iki yüz sene sonra Ahmet b. Hanbel'in Müsnedinde aynen hiçbir değişikliğe uğramadan dilden dile nakledildiğini alemlere göstermiştir.

Aslında bu iyi niyetliler sünneti reddetmiyorlar. Elimizdekilerin sünnet olamayacağını söylüyorlar. Bunlar Aliyyur Kari'nin mevzuatını (uydurma hadisleri toplayan kitabını) ezberleyip kürsülere çıkan veya o uydurma hadisleri sahihdir diyerek kitap yazan miskinler tekkesinin müteşeyyihlerine olan tepkileri sonucu ifrata kaçmış kardeşlerimizdir.

Yazılmış her şeyi kitap zanneden, takvim yaprağından hadis rivayet edenlere bir tepkidir bunların ki.

Hadis kitaplarında hiç mevzu (uydurma) veya zayıf hadis yoktur diyenlere tepkidir.

Bir hadis kitabında bir veya birkaç uydurma hadis vardır diyerek tamamını uydurma diye nitelendirenle, uydurma hadisleri sahihdir diyerek takdim edenler pislik bulaşan bir değneğin iki ucu gibidirler.

"Hüküm ancak Allah'a aittir" "Peygamber Efendimiz de hüküm koyar diyenler şirke girişmiş olurlar" diyenler Kur'an'ı, sünneti, fıkhı bilmedikleri gibi batı hukukunun tedvini hakkında da bilgileri yok demektir.

Onlar, Efendimiz (s.a.v.)'i kendileri gibi zannediyorlar.

Allah (c.c.) bir şeyi yapınız demişse sanki Peygamberimiz yapmayın demiş de bunlar da Allah'ın kelamını güya koruyorlar.

Peygamber Efendimize hüküm koyma hakkını veren Allah olduğu için "Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin" emri Kur'an'da on bir yerde geçtiği için, Allah'a itaatten sonra hemen Peygamber'e itaat zikredildiği için Peygambere itaat O'nu ilahlaştırmak olmaz. Bilakis Peygambere itaat, Allah'a itaat sayılır. Rabbimiz: "Kim Peygambere itaat ederse, muhakkak Allah'a itaat etmiştir" buyurur.

Buradaki Peygambere itaat, Allah'tan getirdiği Kur'an'ın emirlerine itaattir diyenlere sorulur: O zaman yalnız "Allah'a itaat ediniz" emri yeterli olmaz mı?

"Deki eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz" ayetinde eğer peygambere itaat değil de Allah'ın emirlerine itaat kastedilmiş olsa idi o zaman "Deki eğer Allah'ı seviyorsanız O'nun emirlerine uyunuz" diye nazil olurdu.

Allah, bizi kitabından, Rasülünün sünnetinden, ehli sünnet çizgisinden ayırmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi