Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Arınç haklıydı... Şimdi daha da haklı!

Arınç haklıydı... Şimdi daha da haklı!

Aynı zamanda bir “asker çocuğu” olan TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, AK Parti’nin Van seçim bürosunu ziyareti esnasında, “Ergenekon Terör Örgütü”ne “üye” ve “yönetici” oldukları gerekçesiyle tutuklanan ve haklarında “ikinci iddianame” hazırlanan “generaller” için, “İyi ki bu paşalarla savaşa girmemişiz” demiş ve “gerekçe”sini de şöyle açıklamıştı:
“Bakın bugün bir davanın yeni bir iddianamesi hazırlandı ve açıklandı. Neler var neler... Konuşuldukça bu ülkede neler varmış, kimler ne yapmış, kimler kimlerle işbirliği yapmış, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü kimler dinamitlemiş, siyasi suikastların arkasında ne varmış, Türkiye’yi karıştıran güçler neyi hesaplamış ve AK Parti iktidarı bütün bunlara karşı nasıl dimdik ayakta kalmış bunu görüyoruz.
Bazı emekli orgenerallere ait ses kayıtları ortaya çıktı.
Aman Allah’ım, neler konuşmuşlar, neler söylemişler.
Allah’a çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş.
Yoksa bunların savaşacak halleri yok.
Askerlikten başka her şeyi yapmışlar.
Siyasetle uğraşmışlar, darbelerle uğraşmışlar. Memlekette kendi kafalarına göre uygun buldukları işleri yapmak için maalesef yasa dışı güçlerle bile işbirliği yapmaktan çekinmemişler.
Bu çok yanlış bir şey!.. Ama eğer Türkiye’de AK Parti iktidarı olmasaydı, bunlara karşı hiçbir hükümet ayakta kalamazdı. Bizi biz yapan bunlarla mücadele etme noktasıdır.”

ARINÇ’TAN CEVABA CEVAP!
Malûm, Arınç’ın Van’da sarfettiği bu sözlere, Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Metin Gürak, geçen Cuma günü cevap vermiş ve “Arınç’ın adını da anmadan” şöyle demişti:
“Aslında bu tip kişilerin ön yargılı, saptırıcı düşünce ve ifadeleri üzerinde fazla durulmasına gerek yok. Çünkü bu tip konuşmalar, hiçbir zaman doğruları değiştirmez. Ancak bu konuşmalarda önemli bir husus var, o da hukuk fakültesi mezunu bir kişinin yargı kararı olmadan hiçbir kimseyi suçlamaya, dolaylı olarak da bir kurumu hedef almaya hakkı ve yetkisi olmadığını hâlâ anlayamamış olmasıdır.”
Yine malûm ki;
Bülent Arınç, bu “taarruz”a karşı “savunma”ya geçmemiş, tam aksine, “sözünün arkasında durduğunu” gösterip, Metin Gürak’ın suçlamalarına Adana Seyhan Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir toplantı esnasında cevap vermişti!..
Genelkurmay’ın açıklamasını “talihsiz bir açıklama” olarak nitelendiren Arınç, şu sözleri sarfetmişti:
“Düşüncelerim biliniyormuş, ben hukuku bilmiyormuş ve ben orduyu yıpratıyormuşum. Sayın Paşa yanlış bir açıklama yaptı.
Bu sözler benim muhatabım olamaz.
Ben bana sorulan birçok soruya muhatap olmama rağmen cevap vermedim. Haksız suçlamayı kabul etmiyorum. Bir asker çocuğuyum.
Asla TSK’yı yıpratmam.
Kimsenin emir eri değilim.
Bana kimse hukuku öğretmeye çalışmasın.
Büyük Atatürk Meclis’i kurduktan sonra siyaset yapmak isteyenlere bir yol gösterdi. Siyaset yapmak isteyen üniformasını çıkarsın.”

ARINÇ’I DOĞRULAYAN OLAYLAR!
Ne ilginç değil mi;
İnternet sitelerinde “Arınç-Genelkurmay düellosu” başlıklarının atıldığı gün; yani 13 Mart Cuma günü, gazetelerin haber mutfaklarına da şöyle haberler geliyordu:
¥ “Şırnak’ın Silopi İlçesi’nde 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına yönelik Sinan Tesisleri’nde yürütülen kazı çalışmalarında 1 kafatası ile 5 kemik parçası ve bir çorap bulundu. Faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak JİTEM ve korucular suçlanıyor!”
¥ “Ergenekon ek iddianamesine, Nokta Dergisi’nin kapak yaptığı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu belirlenen günlükler de girdi.
Günlüklerde ‘Sarıkız’ ve ‘Ayışığı’ kod adlı iki ayrı darbe planlandığı, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün bu girişimlere karşı çıktığı ifade edilmişti.
Dergide yayınlanan günlükte, Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’la, Orgeneral Şener Eruygur arasında çekişme olduğu yazıyordu.
Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün, darbe günlükleri iddialarıyla ilgili Oramiral Örnek’in ifadesine başvuracağı öğrenildi.

ONLAR ASKER Mİ, CUNTACI MI?
Bunca “faili meçhul cinayet”e ve “darbe girişimi”ne rağmen, özellikle “kartel medyası”ndan yazarlar, hemen her zaman yaptıkları “Arınç ne derse, üzerine saldırmak” misyonlarını yine icra ettiler!..
Hem de;
Arınç “ne” demiş, “nasıl” demiş, “hangi maksatla” demiş ve “kime” demiş, hiç araştırmadan!..
Arınç mı söyledi, o halde “söyletmeyin, vurun!”
Oysa, “Arınç’ın hedef aldığı generaller” belliydi: “Bunlar”dan kastı; kod adları “Ayışığı, Sarıkız ve Yakamoz” olan “darbe plânları”nı hazırlayan “generaller”di, daha doğrusu “askerlikten başka her işe burunlarını sokan cuntacılar”dı!..
Yani, şunu demeye çalışıyorum:
Arınç’ın “TSK’yı hedef almadığını” anlamak, bilmek ve görmek için, öyle “üstün zekâlı” olmaya filan, hiç gerek yok!..
“IQ seviyesi 84-85 olan Bush oğlu Bush” bile, bütün “kıt anlayışı”na rağmen anlardı ki; “Arınç’ın hedefi TSK’yı yıpratmak değil”dir!..
Çünkü Arınç, her şeyden önce; “Bir TSK mensubunun oğlu”dur!..
Hal böyle iken;
Ne zaman “asker-sivil münasebeti” gündeme gelse, hemen “asker safına” geçen ve “Haddini bildirin şu sivillerin!” diye efelenen “sözde demokrat” aydınlarımız, bir “gerginlik” daha çıkarmanın “dayanılmaz hazzı” ile Arınç’a yüklendiler de yüklendiler!..
İşin doğrusu; Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak’ın sözleri de, “kartel medyası”nın “gerginlik çıkarma” amacına, maalesef hizmet etti!..
Metin Gürak; Arınç’ın TSK’yı hedef aldığını iddia edip, bir anlamda “darbecilere sahip çıkmak” yerine; “‘Cuntacı yapılanmalar içine girerek darbe yapmaya kalkışmak bir suçtur!.. TSK; cuntacı yapılanmalara geçmişte de karşı çıkmıştır, bugün de karşıdır!.. Kim ki darbeye teşebbüs etmiştir; TSK, onların cezasını vermiştir!.. Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan olayları buna örnektir!..” deseydi, hem “Türkiye’nin gönlünü kazanır” ve hem de “medya-cunta işbirlikleri”ne büyük bir darbe vururdu!..
Genelkurmay, maalesef bunu yapmadı...
“Özür dilemek” gibi bir medeni tavır da sergilemedi... Tam aksine “üst perde”den, “tonu yüksek bir ses”le, içlerindeki “cuntacı”lara yönelik “eleştiri”leri susturmaya kalktılar!..

BALBAY’IN GÜNLÜKLERİ VE PAŞALAR!
Ne var ki;
Aradan geçen 3 gün, “Arınç’ın ne kadar haklı olduğunu” bir defa daha gösterdi!..
Çünkü Arınç, o sözleri, açıklanan “İkinci Ergenekon İddianamesi” üzerine söylemişti... Oysa, 16 Mart günü internet sitelerine düşen ve “Özden Örnek’in Günlükleri”nden farkı olmayan “Mustafa Balbay’ın Günlükleri”nde, ne ararsan vardı;
“İhanet!.. Kumpas!.. Entrika!..”
“Ergenekon Terör Örgütü”ne yönelik operasyonda gözaltına alınıp tutuklanan Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın, “Nisan 2004 ve daha öncesi”ne dayanan “günlük notları”nda; en çok adı geçen isim, Emekli Org. Şener Eruygur’du!..
Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, gazetecilere iktidarın nasıl devrilmesi gerektiğini anlatıyor ve gazete yönetimlerinin 28 Şubat’ta olduğu gibi topyekun bir saldırı politikası izlemesi gerektiğini söylüyor. Eruygur bunları anlatırken, gazeteciler, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ten yakınıyor.
Söyleyin Allah aşkına;
Gazetecileri yönlendirmek, onlara talimatlar vermek ve hatta “Genç subaylar rahatsız” başlıkları attırmak bir komutanın görevi midir?..
Bu komutan, niye kendi işine bakmaz da, “postal kafalı gazeteciler”le birlik olup, “darbe zemini oluşturmaya” çalışır?..
Söyleyin, Arınç haksız mıymış?..
Dahası da var!.. Bu ülkede bir dönem Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli Org. Yaşar Büyükanıt’ın şu sözlerine ne dersiniz;
“Medya desteği olmadan hiçbir şey olmaz. Bakın, medyada Cumhuriyet’ten başka gazete yok...
Aydın Doğan’a söyledim;
‘Her gün Milliyet’te birinci sayfaya bir türbanlı fotoğrafı koymaya mecbur musunuz?’ dedim. Ertesi gün sayfaya Hülya Avşar’ın poposunu koydular.”
Söyleyin Allah aşkına; bu adamlar “asker” mi, yoksa piyasaya yeni bir “kaset” çıkarıp da, medyadan “promosyon” desteği sağlamaya çalışan birer “şarkıcı, türkücü, popçu” mu?!?..
Sen, “medya desteği”ni ne yapacaksın arkadaş?.. Sen, bir “asker”sin!.. İşini yapsana!..
Ama görüyorsunuz işte;
“Milliyet’in birinci sayfasına konulan türbanlı fotoğraf”tan bile rahatsızlar!.. Merak ediyorum, “Hülya Avşar’ın poposu” konulunca acaba ne dediler?..
Herhalde “laiklik kurtuldu” diye sevinmişlerdir!..
Söyleyecek laf çok... AK Parti’ye geçmek isteyen bir “siyasi”ye yapılan “tehdit”ler, “askeri lojmanlarda kimlerin hangi partiye oy verdiği”nin anlaşılması üzerine duyulan “rahatsızlık”lar!..
Yığınla örnek var ki; bunların “askerlik”le, “sınırları korumak”la, “huzur ve güveni sağlamak”la uzaktan-yakından ilgisi yok!..
Bütün işleri güçleri; “darbe” yapmak ve “Türkiye’nin yönetimini ele geçirmek” üzerine!..
Arınç, işte bu “cuntacı” tavırları eleştirmişti!..
Son derece de haklıydı!.. “Mustafa Balbay’ın Günlükleri”nden sonra ise, “çok daha haklı”dır!..
Öyle ya; herkes kendi işine baksın!..
==========
Kimyaları bozuk!
Gören göz, işiten kulak için, herhalde kılavuza gerek yok... Ben görüyorum ki; Bay Deniz Baykal da, Sayın Devlet Bahçeli de; “kimyaları bozuk” olarak çıkıyorlar seçim meydanlarına!.. Ve ben, yine görüyorum ki; Tayyip Erdoğan “aksiyoner”, Baykal ve Bahçeli ise “reaksiyoner” durumdadır!.. Tayyip Erdoğan ortaya bir “söz” atmakta, diğerleri ona cevap yetiştirmek için çırpınmaktadır!..
Gelin görün ki; “şaşkınlık”larından olsa gerek, ağızlarından çıkanı kulakları duymamaktadır!..
Söyleyin Allah aşkına; Bay Deniz Baykal’ın, Tayyip Bey için söylediği ama her yere çekilebilecek şu sözü, akıllı adam işi midir;
“Başbakan; Baykal ile yatağa giriyor, Baykal ile uyanıyor!”
Ya, Devlet Bahçeli’ye ne demeli;
“Erdoğan, 2002 seçiminden 116 gün sonra milletvekili seçildi... İktidar olursam, o günleri özel olarak inceletip hesap sormazsam namerdim!”
Dedim ya, bunların kimyaları çok bozuk... Ağızlarından çıkan sözün de, o sözün nereye çekileceğinin de farkında değiller!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi