Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Hz. Peygamber’in hayatından çizgiler

Hz. Peygamber’in hayatından çizgiler

Hz. Peygamber (SAV), hem fiziki yönden hem de ahlakî yönden insanların en güzeli idi. Orta boylu, beyaz renkli, parlak tenli, güzel yüzlü, geniş ağızlı bir insandı. Üstün bir hitabeti vardı. Tane tane konuşur, o kadar ki ifade ettiği kelimeler sayılabilirdi. Çok terlerdi. Teri mübarek yüzünden inci taneleri gibi damlardı. Kulaklarının yarısına kadar uzayan saçlarını omuzları üzerine atardı. Önceleri saçlarını yukarıya doğru tararken sonradan ayırarak taramaya başlamıştı. Saç bakımını yapınca, genç bir görünüm kazanır, bakım yapmadığı zaman ise onda ihtiyarlık izleri görünürdü.

Son yıllarında mübarek saçlarına beyaz kıllar karışmıştı. Fakat ömrünün altmışlı yıllarının başında vefat ettiği zaman, saç ve sakallarındaki beyaz kılların sayısı 20’ye ulaşmamıştı. Başta Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer olmak üzere, diğer Müslümanlar ise saç ve sakallarını kına ve ketem bitkisinden yapılan boya ile boyarlardı. Hz. Peygamber ise yağ sürerek saçlarının bakımını yapardı.

O, ana-baba ilişkisini ve aile içi ilişkileri düzene sokup huzurlu bir aile hayatı geçirmenin temellerini atmıştır.

Onun evi, topraktan yapılmış olup içindeki odaların kapısı bile yoktu. Evinin içi hasır ile döşeli idi.

Ömrü boyunca, sırf buğday unundan yapılmış ekmek hiç yememişti. Mekke-Medine’de o dönemde buğday ürünleri pahalı olup lüks kabul edilmekteydi.

Yulaf, un, zeytinyağı ve bahar karışımı yemekler yerdi.

İki iş arasında serbest bırakıldığı zaman, günah değilse en kolay olanını tercih ederdi. Eğer o iş günah ise insanları bundan uzaklaştırırdı.

Giyim-kuşam biçimi ya da elbise rengi konusunda Hz. Peygamberden nakl edilen herhangi bir talimat ya da sadece kıyafet yönetmeliği yoktur.

Herkes gibi giyinir, sıcağa ve avret yerlerinin açılmasına karşı en çok koruyucu olan giysileri tercih ederdi. Kişinin giydiği elbise ile kendini büyük görmesini yererdi.

Yemek yiyince karnı doymadan sofradan kalkardı. Göbeği yoktu; göğsü ile karnı ayni hizada idi. Vücudu son derece zarifti. Bugün büyük bir hastalık haline gelen şişmanlığın çaresini ta o zamanda bulmuştu.

Sofrasında iki nimeti birleştirmeyi sevmezdi. Tek çeşit yemek yerdi. Çörek otunu sever, onu sofrada bulundurmayı tavsiye eder, ölümden başka her hastalığa şifa olduğunu söylerdi.

Günlük yaşantısı şöyle idi: Sabah vaktinden önce kalkıp en az dört rekât teheccüd namazı kılar, bir müddet dinlendikten sonra sabah namazını kıldırır; namazdan sonra seccadesi üzerine uzanarak güneşin doğmasına kadar dinlenirdi. Sonra kalkar, ülkenin her tarafından gelen insanların işlerini yürütmek, sorularına cevap vermekle meşgul olur; dinî-dünyevî, siyesî- askeri her türlü işlerini yürütmeye çalışırdı.

İnsanlarla şakalaşırdı. Bir defasında kendisine hediye gönderen bedevî bir Müslüman’ı çarşıda görünce: “Köle satın alan var mı?” diye şakalaşmış, o da: “Bu köleyi satın alan zarar eder.” Karşılığını vermişti. Hz. Peygamber de: “Yok, senin Allah katında değerin vardır.” Diyerek onun gönlünü hoş etmişti.

Hz. Peygamber(SAV), insanlar arasında en cömert ve en cesur bir kişiliğe sahipti.

Hz. Peygamber (SAV), diğer insanlar gibi yer içer, tedavi olur, evlenir, müzik dinler, spor yapar, eğlenir, dinlenir, dünyanın tüm nimet ve ziynetlerinden normal ölçüde yararlanırdı.

O, insanları güzel, yararlı ve sağlam iş yapmaya teşvik ederdi.

O, çalışma ve başarmanın en güzel bir örneği idi. Dünyadaki tüm iyilik, güzellik ve başarılarda onun imzası vardır.

O, akla değer verir, çoğu dünya işleri hakkında vahiy bulunmadığı zamanlarda aklı devreye sokar, ancak sadece kendi aklı değil, ayni zamanda arkadaşlarının aklına da değer vererek onlardan yararlanır, her işi onlara danışarak yapardı.

Hz. Peygamber (SAV), önceki anlayışların tersine, insanlara dünya işlerinde aklı kullanmayı öğretmiş, değişme ve gelişmenin ilkelerini insanlığa hediye etmiştir. Dünya, Hz. Peygamber sayesinde ancak fıtratın derinliklerine erişebilmiş, ona paralel yürümesini öğrenmiştir. O, bilimi, okumayı, düşünmeyi ve yazmayı kutsallaştırmış, iman ve ibadetlerden önce okuma, düşünme ve yazma ilkesini getirmiştir

İnsanlara model bir kişilik olarak gösterilen Hz. Peygamber, âlemlere rahmet, müjdeci, uyarıcı ve yol gösterici olarak gönderilmiş; ürkütücü, korkutucu, zorlaştırıcı ve sıkıntıya düşürücü olarak gönderilmemiştir.

Getirdiği evrensel mesajın özeti şu idi: İnsanların inançlarını ve davranışlarını düzeltmek, kâmil fert ve kâmil toplum oluşturmak…

O, kısmet ve kader konusunda şöyle buyurmuştu: “Kısmet, insanın hareketlerinden başka bir şey değildir. Allah’ın yardımı ile insanın yaptığı her iş onun kısmeti ve kaderidir. İnsanın tevekkülü ise; onun amelî kuvvetlerini köreltmesi değildir.”

O, zamanını üçe bölerek, bir bölümünü ibadete, bir bölümünü ailesine, bir bölümünü de toplumun işlerine ayırırdı.

Ona göre, kişinin ailesi içinde geçirdiği vakit boşa harcanmış bir vakit değildir. O, insanlara, bildiklerini ilk öğretecekleri kimselerin aile fertleri olduğunu bildirmiştir. Kendisine gelen heyetler: “Ailenize dönün, onlara da bildiklerinizi öğretin” buyururdu.

Hz. Aişe validemiz, Hz. Peygamber’in bu yönünden en çok yararlanan kimsedir. Onun ölmez ilkelerinden azami derecede yararlanarak mutluğun tadını almalıyız..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi