Su gibi aziz olunuz

Su gibi aziz olunuz

Altmışlı yetmişli yılların imansızları ve inkarcıları kelaynak kuşları gibi azaldığından bazı kapitalistler tarafından korunmaya alındılar.

Meydanlarda attıkları naralar, taşıdıkları pankartlar, sıktıkları kurşunlar, basında meydana getirdikleri sansasyonlar, bazı mahalleleri ele geçirdiler propagandası ile göz boyayan bu insanlar şimdilerde düşmanı oldukları kapitalistlerin dolarını sayıveriyor, güzellerini soyuveriyor ve ücretlerini alıp gidiyorlar.

Meydanlara çıkmayan, üniversite kütüphanelerinde kitaplarına gömülen, mastır, doktora tezleriyle meşgul olan öğrenciler, öğrencilere burs veren, kurs ayarlayan, vakıf kuran, dernek kurup kurslar açan ve öğrenci yetiştiren, mahalledeki fakirlerin elinden tutan insanlarımız, su gibi sessizce aktılar ve bu günlere geldiler.

Atalarımız: “Su gibi aziz ol” demişler.

Her şey sıkıştırılabildiği halde su sıkıştırılamaz. Su yumuşacık olduğu halde mermerleri deler, dağları yol eder, dağların üstünden aşar, denizine yine kavuşur. Ağacı çiçek, demiri çelik yapar.

Müslüman insan da kendini sıkıştıranların sıkıştırmasına aldırmadan yoluna devam eder. Müslümana karşı koyun gibi yumuşak huylu olur, düşmana karşı aslan kesilir.

Yağmur damlaları sele dönüşür, seller de göle dönüşür. Atalarımız da “Damlaya damlaya göl olur” demişler.

Müslümanlar da benim olmadığım yer eksiktir der, azlığına bakmaz ve milyarlarca Müslüman nüfusun tek tek Müslümanlardan meydana geldiğini bilir ve Müslümanlar denizine katılarak suları coştururken kendisinin kaybolmayacağını bilir.

Su; çeşmede, fıskiyede, havuzda, sarnıçta, depoda, kuyuda, tankerde, şişede, fıçıda şekilden şekle girer ama su özelliğini kaybetmediği gibi, Müslüman da bulunduğu yer ne olursa olsun özelliğini kaybetmez.

Su, ulaştığı yerleri önce temizleyip sonra yeşerttiği gibi, Müslüman da birlikte olduğu insanı önce şirkten, yalandan, haramdan, fuhuştan, hortumdan temizler sonra o temizlenen yeri İman, İslam, helal, izzet, iffet, namus, şeref, haysiyet gibi özelliklerle bezer.

Duran su kokar ve pislik çoğaltır. Akarsu pislik tutmadığı gibi temizleyicilik özelliğini de tazeler durur.

Müslüman insan da hareketsiz kalır, tembelleşirse etrafındaki çalışkan Müslümanlar hakkında yıpratıcı laflar üretmeye başlar, pislik üretir. çalışan insanın dedikodu yapmaya zamanı olmaz.

“Kurbağa sesiyle su bulanmaz.” Karga sesiyle tabii musikinin ahengi bozulmaz. Müslüman da âb-ı hayat gibi akışına devam eder ve hakkında çıkarılan kötü sözlere, korkutucu naralara, iftiralara, şantajlara aldırış etmeden susuz çöl gibi yüreklere veya tatlı su göllerine akmaya devam eder.

Gündüz olunca güneş, gece olunca yıldızlar üzerimize ışık yağdırıyorlar. Dereler, nehirler, ırmaklar kirleniyor. Göllerde ve denizlerde canlılar can çekişiyor. Böyle giderse bir damla temiz su bulamayacağımız zannına kapılırken güneş gölleri, denizleri, bataklıkları ısıtıyor, kirli suları buharlaştırıyor, hava imbiğinden geçiriyor ve gökyüzünden tertemiz olarak tekrar tekrar üzerimize rahmet olup yağıyor.

Her Müslüman bu toplumda ister istemez günahlarla kirlenir. Pişmanlık ateşiyle yanan yüreğine gözyaşlarını dökerek ateşini alevlendirir ve böylece günah kirlerinden arınır.

Binlerce ton suyun buhar olup gökyüzüne yükseldiğini, ülkelerden ülkelere rüzgar atıyla geçtiğini ve takdir edilen yere yağdığını görüyoruz.

Kur’an ayetleriyle yüklenen bir Müslüman, yağmur yüklü bulutlar gibi ihtiyaç hisseden gönüllere yağmalıdır. Yağarken engel tanımaz. Yağmur, şemsiyeye sığınanın etrafına yağar ve buharıyla yine ona faydalı olur.

Müslüman da gönül kapısını İslâm’a kapatanların üzerine yağacak ve kalp üzerine kapatılan perdelerin arasından incelecek buhar halinde gönlüne girecek, küfrün kabuğunu kıracak ve kula kul olma esaretinden o insanı kurtaracak.

Tuzlu denizlerden, kirli bataklıklardan, güzel göllerden, tatlı ırmaklardan, kanlı harp meydanlarından, güzel gül bahçelerinden buhar halinde yükselen ve yağmur olup dünyamıza yağan ve ölü toprakları dirilten sular gibi olalım.

Müslüman insan da camilerden, mekteplerden, meyhanelerden, batakhanelerden, meclislerden, meydanlardan, üniversitelerden, hastahanelerden, yetimhanelerden, harp meydanlarından ve her yerden geçecek ve temizlik görevinin yanında yeşertme görevini de yerine getirecek.

Buz gibi katı insanları nefesiyle eritecek, buharlaşmış, kimliğini yitirmiş insanları da aslına döndürecek.

Su, kendisine direnen dağları eritir, taşları oyar yine de yoluna devam eder.

Su, Hz. Nuh’un ve Hz. Musa’nın engellerini de kaldırıverir.

Müslüman insan da insanlığın ve İslâm’ın baş belalarını ıslah edemezse onları eritmesini bilir ve engel olmalarını engeller.

Su sesi gibi rahatlatıcı, su gibi serinletici ve yeşertici olmaya devam edin. Sessizce akın. Bulunduğunuz yerdeki, kurs, burs, yurt, cami, cemaat, vakıf, dernek faaliyetlerine katkıda bulunun.
Siz akmaya devam ederseniz, kimse size zarar veremez, hatta “Akan sular durur.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi