Güneşe göç

Güneşe göç

Yaz Toprağın altındaki kökler de, çekirdekler de, daneler de hep güneşe doğru yolculuk yaparlar.

Hiçbir güç bu yolculuğu engelleyemez.

Kapkara rengiyle asfalt, altında kalan kök ve çekirdeklerin üzerine abanmasına rağmen o incecik köklerin bir serçenin kalp atışlarının on binde bir gücünde olmasına rağmen ısrarlı vuruşları nedeniyle kara asfaltı delip çıktığını, yalçın kayaları yardığını görüyoruz.

İnsanların midesinin istediği ekmek ile gönlünün istediği iman arasına bugüne kadar engel koyacak bir güce rastlanmamıştır.

Türkiye'de insanla Kur'an arasına koyulan engellerde başarılı olunamadığı gibi Komünist Rusya, yetmiş yılda milyonlarca insanın başını ezmeyi başardı ama insanların imanlarını en mahrem gönüllerinde taşımayı engelleyemediler.

Yunanistan'da bir polisin, Suriyeli bir göçmenin Kur'an-ı Kerimini parçalaması sonunda Atina sokaklarının harp meydanına döndüğünü televizyon haberlerinden gördük.

Peki, bu Atina'daki binlerce Müslüman göçmen burada ne arıyorlar?

Bunlar belki farkındalar, belki farkında değiller ama bu insanlar, dedelerinden çalınan malların, servetlerin kokusunun peşindeler.

Bunlar "Altına hücum" yolculuğundalar.

Ülkelerinin petrollerinin bedava olarak çalındığı, altınlarının hiç pahasına götürüldüğü, ormanlarının bir tank karşılığında tıraşlandığı, ülkelere doğru koşuyorlar.

O gemilerle kaçak yollardan batıya taşınan siyah insanların ülkesinde siyah ayakların altındaki beyaz elmas madenini bir şişe viskiye satın alıp gidenlerin peşinden koşuyorlar aslında.

Torosların tepesindeki kar çiçeklerinin bu sene olmak üzere geçen senelerde de çalındığını kaçak yollardan yurt dışına çıkarıldığını biliyor musunuz?

Yunanistan, bu yolculukta atlama taşı olarak kullanılıyor.

Yolculuk, servetlerin saklandığı ABD ve AB ülkelerinedir.

Avrupa'ya her yıl en azından beş yüz bin nüfuslu bir şehir ilave edilmektedir.

Çalıntı hazinelerin olduğu ülkeye ayak bastıkları anda hazinedeki kendi paralarından bir şeyleri "Mülteciye yardım" parası adı altında kendi paralarını almaya başlamaktalar.

Amerikalı insan tacirleri, Afrika'nın hür insanlarını zorla köle edip, zincirlere bağlayarak Amerika'ya götürüp topraklarını işletirler imiş. Gemide hastalanan ve ölenleri denize attıklarından, balıklar da bunu bildiklerinden gemileri takip ederler imiş.

Ama şimdilerde öyle değil. Malı çalınanların çocukları kendi paralarıyla kaçak yollardan o ülkelere geçerek babasının zorla çalıştırıldığı işe gönüllü girebilmek için denizleri aşıyor veya denizlerde boğuluyor.

Sekiz zengin ülke ve Avrupa Birliği üyeleri bu ölümüne yolculuk yapan insanların gelişinden endişeye kapılıyor.

Avrupa Birliği ülkeleri gelişi engelleyelim fikrini ileri sürerken sekiz zenginler "Babalarından çaldığımız mallarla torunlarını evlerinde besleyelim de ülkemize gelmesinler "diye planlar hazırlıyorlar.

Engellemeleri mümkin değildir. Milyonlarca insan, Dünyanın servetlerinin bir avuç insanın elinde toplandığını öğrendi ve adresini aldı ve ölümüne bir yolculuğa çıktı.

Bu gidişi engelleyecek güç henüz bulunmuş değildir.

Benim Batıya, özelliklede Amerika ile AB ye teklifim:

Dünyanın her tarafındaki adam öldürme merkezlerinizi geri çekiniz.

Elin ülkesinde askerleriniz ne iş yapar?

Geri kalmış ülkelerdeki silah tacirlerinizi geri çekiniz.

Silah alsınlar diye devletler ve kabileler arasında kavga çıkartan kışkırtıcı ajanlarınızı da geri çekiniz.

En az fiyatla ayağının altındaki madenleri soyup soğana çevirdiğiniz ülkelerin insanlarına mallarının değerini vererek satın alınız.

G-8 toplantısında geri kalmış ülkelere yardım kararı alacağınıza "Mallarını değer fiyattan alalım" deyiniz.

O zaman bakın ne güzel gelişmeler olur.

"Filistin'e maddi yardım yapalım" demeyin.

İsrail'e vereceğiniz askeri ve siyasi desteği kesiniz ve Filistin halkını İsrail hapishanesinden serbest bırakınız.

Onlar kendilerini yaşatacak parayı bulmasını bilirler.

"Bu güne kadar başka ülkelerden çaldıklarınızı geri veriniz" demeyeceğim.

O zaman ülkeniz kalmaz.

Ama ucuza kapatarak, devlet başkanının altına bir helikopter vererek bütün mahsullerini aldığınız ve şu anda yolda olan gemiler, uçaklar, trenler ve tırlarda olan, sözleşmesi yapılan malların rayiç değerini ödeyiniz.

Güvenliğe ayıracağınız parayı, eğitime ayırsanız, eğitimde "Başkaları kim olursa olsun, malına, canına, namusuna haksız yollardan el uzatmayacaksın." diyeceksiniz.

Fildeki canla, karıncadaki can aynıdır.

İngiliz canı ile Iraklının, Afrikalının canı aynıdır ve hepsi acıyı aynı şekilde duyar" diyeceksiniz eğitiminizde.

Afganistan dağlarında, Irak çöllerinde, Filistin ovalarında haksız yere öldürülen bir insanı korurken kendinizi koruduğunuzu bileceksiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi