Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilemiyoruz!

Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilemiyoruz!

Bilirsiniz; “belediyeler” veya belediyeye bağlı kuruluşlar, herhangi bir “yol”da veya “meydan”da “düzenleme” çalışması yaptıklarında; “Verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” yazılı bir “tabelâ” asarlar... Aslında, yapılan iş “halkın yararına” da olsa, böyle bir tabelâ asmak, yine de “incelik”tir... Hem zaten, verilen rahatsızlık da “geçici”dir... Nihayetinde; yola “asfalt” döküldüğünde veya meydanda “çevre düzenlemesi” yapıldığında rahatsızlık sona erecektir... Ancak, hemen söyleyelim; Vakit’in verdiği veya bundan sonra vereceği rahatsızlıklar “geçici” değil, “kalıcı”dır!.. Ve ayrıca, biz; “verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilemeyi filan da düşünmüyoruz!”
Çünkü Vakit; bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da “rahatsızlık” vermeye, “kafa konforları”nı ve “ezberleri bozmaya” devam edecektir!..
Kısaca ifade edecek olursak;
“Yaptığımız gazeteciliğin verdiği kalıcı rahatsızlıktan dolayı hiç kimseden özür dilemiyoruz!”
ELEŞTİRİYE EVET, İFTİRAYA HAYIR!
Herhalde sizlerin de dikkatini çekmiş olmalıdır... Geçen haftanın “tartışma” gündeminde yine Vakit vardı... Hem yaptığı “haberler”den, hem de “düşürdüğü maskeler”den dolayı en çok “tartışılan”, en çok “saldırılan” ama nihayetinde “en çok kaynak gösterilen” gazete, Vakit oldu!..
Vakit’e öylesine “saldırılar” oldu ki; “kartel medyası” zayıf kalınca, “kartel televizyonları” girdi devreye!.. Sizin anlayacağınız; “gazete sayfaları”ndan verilen cevaplar yetersiz kalınca, “televizyon ekranları”ndan saldırmaya başladılar!..
Hem de; “Körler-sağırlar, birbirini ağırlar” türünden bir formatla!..
Hayır, hiçbir “eleştiri”ye ve “tartışma”ya kulaklarımızı tıkamış değiliz... Eleştiriye de açığız, tartışmaya da!.. Ama eleştirinin dozajı artırılıp da “saldırı”ya dönüşürse, hele hele “itham ve iftira”ya dönüşürse, işte buna sessiz kalmaz, hak ettikleri cevabı anında veririz!..
Herkes, haddini-hududunu bilsin!
UĞUR DÜNDAR’IN EŞİ DEĞİL, KENDİSİ
Halen tartışılan, eleştirilen ve zaman zaman da “saldırı” konusu yapılan “haber”lerimizi biliyorsunuz;
Ergenekon İddianamesi’nin ek klasörleri arasında yer alan “100 bin sayfalık belge”nin sadece “3 sayfa”sında, onun da sadece “3 satır”ında bir “iddia” vardı.
İddiaya göre;
“Uğur Dündar’ın eşi, yalnız başına sık sık Brezilya’ya gidiyor”du!..
Uğur Dündar; her ne hikmetse bu iddiayı bir “namus” meselesine dönüştürmüş ve 25 Mart 2009 akşamı çıktığı Star TV’nin “ana haber bülteni”nde demişti ki;
“Bize birisi iftira atarsa, biz bunun hesabını yargıda sorarız. Benim eşim, evlendikten sonra hiçbir zaman tek başına yurtdışına çıkmadığı gibi, hayatında Brezilya’ya gitmedi. Birisi çıksın, evliliğimiz döneminde eşimin Brezilya’ya gittiğini ispat etsin, ben şu dakikada görevimi bırakacağım.
Hatta intihar bile ederim.”
İşte bu “efelenme” anlamına gelen “hodri meydan” üzerine, muhabirlerimiz harekete geçmiş ve gerçekten de tam bir “araştırmacı gazetecilik” örneği sergileyerek; Uğur Dündar’ın eşi Yasemin Baradan’ın, hem de “defalarca” ve de “tek başına” yurtdışına çıktığını “tarih tarih” ortaya koymuşlardı...
Olay buydu... Yani biz, “Uğur Dündar’ın eşini” değil, “Uğur Dündar’ın kendisini” ve hatta onun “hodri meydan”ını hedef almıştık!..
Bunu yaparken de; “eşinin onurunu zedeleyecek” bir ifade kullanmamaya özen gösterdik!..
Bunu da defalarca anlattık!..
Gelin görün ki; anlatamadık!..
Anlamak istemediler!..
“PARA KARŞILIĞI ARENA”YA SESSİZ!
Yazdılar, çizdiler, konuştular ve sonunda lâfı getirip “Dündar’ın eşi”ne kilitlediler!.. Oysa biz; o haberlerimizde “Dündar’ın leşi”nden de söz etmiştik!..
Evet, “habercilik leşi”nden!..
Öyle ya; iddialar arasında, kendisine “para” verilen bir gazetecinin, “Tansu Çiller aleyhinde atıp-tutması” için Arena’ya çıkarıldığı; bunun karşılığında hem parasını aldığı ve hem de “aleyhinde açılan davalardan vazgeçildiği” bilgisi de vardı!..
Sizin anlayacağınız;
“Para karşılığı Arena’ya çıkıp, Çiller aleyhinde attım-tuttum” diyen gazeteci de, “Dündar’ın eşi”yle ilgili iddialarda bulunan kişi de, “aynı gazeteci”dir!..
Peki, sormak gerekmez mi o zaman;
“Para karşılığı yalan söyletme” iddiası, “eşin gezileri”yle ilgili iddiadan daha mı önemsizdir, daha mı az vahimdir?..
Uğur Dündar, o iddialara cevap vermediğine, dahası kızıp-köpürmediğine ve dahi “intihar ederim” demediğine göre; bunlar “doğru” mudur?.. Yani; Uğur Dündar o gazeteciyi Arena’ya çıkartmak için “para” vermiş midir?.. “Para karşılığı yalan” söyletmiş midir?.. Bu “yalan”lar karşılığında, “o gazeteci aleyhinde açılan dâvâlar”dan vazgeçilmiş midir?..
Uğur Dündar, “iddianamedeki 3 sayfalık metnin 3 satırı”na cevap verirken, “öteki iddiaları” niye görmezden geliyor acaba?..
Ya da, şöyle soralım:
Eşinin gezilerini öne çıkarması, “o iddiaları dikkatlerden kaçırmak” için miydi?..
DOĞRU HABERE SUÇ DUYURUSU NİYE?
Şimdi kalkmış, “suç duyurusu”nda bulunuyor... Dâvâ dilekçesinde demiş ki; “Kişisel veriler, hukuka aykırı biçimde ele geçirilmiştir!”
İddia ediyoruz ki;
Benzeri bilgileri eğer Uğur Dündar ele geçirmiş olsaydı, “yılın gazetecilik olayı”na imza atmış olur ve kendisine ödül vermek isteyenler kuyruğa girerdi!..
Ama Vakit olunca;
Bilgiler “hukuka aykırı” oluveriyor!..
Herkesin bildiği de; “özel hayat” oluveriyor!..
Ama ne olursa olsun;
“Vakit’in haberi doğru”dur!.. Çünkü Uğur Dündar, verdiği dilekçede “Vakit’in haberi yalandır” diyemiyor!..
Vakit’in haberi madem ki yalan değildir, o halde Uğur Dündar’ın yapması gereken “2 şey” vardır:
Ya “istifa” edecek,
Ya da “intihar” edecek!..
Ama biz, kendisinden “istifa” veya “intihar” etmesini değil, sadece ve sadece “Vakit’ten ve kamuoyundan özür dilemesini” istiyoruz!..
Evet, “özür” dilesin ve kapansın bu iş!..
Yoksa; kendisine “rahatsızlık” vermeye devam edeceğiz!..
Bu “rahatsızlık”tan kurtulmak için, yanına Ahmet Hakan’ı da alıp Arena’ya çıkarması ve “Vakit’e yönelik saldırıda işbirliği”ne girişmiş olması hiçbir şeyi değiştirmez!..
Çünkü kamuoyu;
“Gazetecilik”ten başka hiçbir derdi ve çıkarı olmayan Vakit’i de çok iyi tanıyor; “tartışmalı ameliyat”lar ve “şaibeli kaza”larla “çürük” raporu alıp, “askerlikten yırtan” Ahmet Hakan’ı da!..
Ahmet Arsan adlı “hergele”nin de kim olduğunu çok iyi biliyor insanlar.
Aynı şekilde; kamuoyu “Vakit’in dürüst gazeteciliğini” de biliyor, “Uğur Dündar’ın tartışmalı gazeteciliğini” de!..
BİRİLERİNİN UYKULARI KAÇSA DA!
Şunu da biliyor kamuoyu:
Bu gazete; bütün “Ergenekonsever”lere karşı, tam bir “Ergenekonsavar” görevi yürütmektedir!..
O “Ergenekonsever”ler ki; “çözüm” diyenin üzerine “ölüm” yağdırmaktadır!.. Ne demek istediğimiz; bugünkü 1. sayfamızda, “Karanlık güçler yine sahnede” başlığı ile sunduğumuz haberde daha iyi görülecektir... Sadece şu kadarını söyleyelim: Ne zaman “çözüm” için adım atılmış, bir “Ergenekon taşeronu” olduğu kesinleşen PKK hemen harekete geçmiş ve Mehmetçiğe saldırılarını yoğunlaştırmış!..
Bunun gibi, daha nice örnek var ki; bunların sadece “başlık”larını versek, Ergenekon İddianamesi’ndeki “100 bin sayfa”ya herhalde bir o kadar daha eklemek gerekebilir!..
Ama biz; bize ulaşan “bilgi”leri ve “belge”leri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz!.. İstiyoruz ki; “ilk bilen” sizler olun!..
Ne var ki, Vakit’in gazetecilik başarıları; birilerinin “uyku”larını kaçırmaya “kafa konforları”nı ve “ezber”lerini bozmaya devam edecek... Evet, “kovanlarına çomak sokulmuş arılar” gibi “rahatsız” olup, Vakit’e karşı “topyekûn saldırı”ya geçecekler!..
Olsun!.. Biz “gazetecilik” yapmaya ve “maske”leri düşürmeye, kısacası “rahatsızlık” vermeye devam edeceğiz!.. Bundan dolayı da, özür dilemeyeceğiz!..
Tam aksine; bize “alçakça saldıranlar”dan, açık ve net bir özür bekliyoruz.
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi