Hürriyet ''Vay şerefsiz'' derken utanmadı mı?

Hürriyet ''Vay şerefsiz'' derken utanmadı mı?

çarşamba ve perşembe akşamı izlediğim iki görüntü beni aşağıdaki yazıyı yazmaya sevk etti.. Birinci görüntü, çarşamba akşamı Ak Parti İstanbul milletvekili Nursuna Memecan'ın TBMM'deki anayasa değişikliğine ilişkin çok şık konuşmasını içeriyordu.

Diyordu ki Memecan: “ABD'de 1957 yılında zenci öğrencilerin eğitim hakkına karşı yapılan gösterilerde protesto edenlerden biri de şu fotoğrafta yer alan Haysel Massari ismindeki bir 'beyaz' kızdı.. Aynı kız kırk yıl sonra The Guardian gazetesine demeç vererek 'çok pişmanım, utanıyorum..' demişti.. Sizin özür dilemeniz için kırk yıl geçmesi mi gerekiyor?”

Bu yazının yazılmasına vesile olan görüntülerden biri de perşembe akşamı Ali Kırca'nın “Siyaset Meydanı özel” isimli programında Ahmet Kaya'nın da konuk olduğu 15 yıl önceki bir bölümden aktarılan görüntü idi.

Her iki görüntüyü izlerken oturup düşündüm.. (Hemen dalga geçmeyiniz.. Ben ayakta iken de düşünürüm!)

Düşündüm ki; derisi siyah olanların okula gitmesine karşı olan Haysel Hassari bir ulusalcı idi, evet evet o ABD'nin “nursertergiller”inden biri idi..

Bunun gibi, “Televizyonda Kürtçe şarkı söyleyeceğim..” diyen Ahmet Kaya'yı “Söyletmen urun..” diyerek linç edenler gibi..

Evet bir zamanlar bu memlekette Sosyalist Parti de yasaktı, Kürt sözcüğünü kullanmak da..

“Sosyalist ve Kürt” deyince aklıma, CHP'ye üye olmadan önce Sosyalist Birlik Partisi'nde genel başkan yardımcılığı görevini yürüten, şimdilerde ise “Yasakçılık aha böyle olur?” diyerek şahane tezler üreten Kemal Anadol geldi..

Anadol'un da kurucu üye sıfatını taşıdığı SBP bakın niçin kapatılmıştı?

Anayasa Mahkemesi'nin 1993 / 4 E., 1995 / 1 K. sayılı, 19.07.1995 tarihli kararı özetle şöyle:

“SBP'nin parti programında yer alan 'Kürt sorununun bugün geldiği yer Kürt halkının uzun mücadele sürecinin ve birleşik olarak Kürt politik örgüt ve hareketlerinin varlığıyla gelinen yerdir. Son 10 yılda Türkiye açısından PKK öne çıkan Kürt örgütü durumundadır..' cümlesi ile 'Kürtlerin üniter devlet kurabilmesi mümkün olmalıdır..' şeklindeki cümlesi SBP'nin kapatılmasını gerektirmektedir. Oybirliği ile..”

Şimdi Anadol kalkıp “Efendim ben değiştim..” gibi bir laf edecektir..

Tamam etsin; etsin ama kalkıp “Erdoğan ve Gül falanca tarihte şunu demişti, bunlar değişmedi..” lafını da artık etmesin!

Ahmet Kaya “meselesi”ne gelirsek..

Hatırlayanlar olacaktır; Magazin Gazetecileri Derneği'nin 12 Şubat 1999'da düzenlemiş olduğu ödül töreninde Ahmet Kaya şunu demişti:

“Bir gün ben de Kürtçe bir şarkıma klip çekeceğim..”

İşte bu söz, medyatik bir lincin mazeretini teşkil etti; bu “linç operatörlerinin” şefliğini de yine Hürriyet gazetesi yapıyordu. Olayın ertesinde Hürriyet gazetesinin manşeti “Ayıp Ettin Gözüm” idi; altında ise şu yatıyordu, pardon şu yazıyordu:

“..Ona Türk-Kürt diye bakmadık.. Türküleriyle ağladık, güldük.. TV'lerden evlerimize konuk ettik.. Meyhanelerimizde rakı içtik.. Sakalı, atkısı ve göbeği ile bizden biriydi çünkü.. Meğer öyle değilmiş Ahmet.. Bebeğe, kadına, dedeye, askere kurşun sıkanlardanmış.. PKK'lı Ahmet.. Yazıklar olsun..” (Hürriyet..14 Şubat 1999)

20 Temmuz 1999 tarihli Hürriyet'in manşetinde ise “Vay şerefsiz” başlığı yer alıyordu.

Bu arada anılan haberde Ahmet Kaya'nın bir fotoğrafı ve bu fotoğrafın arka fonunda ise bir Kürdistan haritası yer alıyor.

Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya bu “haritalı fotoğraf”ın fotomontaj olduğu iddiasıyla dava açıyor ve sonuçta Ahmet Kaya beraat ediyor.

Evet, sonra olanları biliyorsunuz; Ahmet Kaya linçten dolayı yurtdışına gitti ve orada öldü.

Şimdi ise mahut gazetenin genel yayın yönetmeni şu leziz görüşlerini bizlerle paylaşıyor:

Ben başörtüsüne karşıyım ama türbana taraftarım fakat üniversitede başörtüsünden yanayım ama bugün yana değilim yarın ne olur bilemem ama yarını kestiremiyorum fakat yasak kalkarsa laiklik elden gider ancak CHP evet derse gitmez ama aslında ben başörtüsü özgürlüğüne de karşıyım fakat niye karşıyım bilmiyorum ama ben demokratım ancak bu kadar demokratım..”!

Evet, bu tipolojinin anatomik yapısında hoşgörü gibi duyular, omurga gibi organlar yoktur; sadece hava, su ve gaz vardır.

Hava vardır; çünkü habire “hava” basarlar..

Gaz vardır; çünkü milleti mütemadiyen “gaza” getirirler.. Su vardır; çünkü önüne geleni vatan haini ilan edecek kadar “sudan” sebepleri vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi