"Ergenekoncu" sade vatandaşların dikkatine...

"Ergenekoncu" sade vatandaşların dikkatine...

"Siz oyuncu musunuz?" sorusunu tebessümle karşılayıp "hayır" dedim. Taksim Sıraselviler'de otoparkta karşılaştığım orta yaşlı hanım bu cevapla pes etmedi.

Görünüşü moderndi, rahat davranıyordu. Merakını gidermek istiyordu. "Peki o zaman ben sizi nereden tanıyorum?" "Bilmem ki" dememe fırsat kalmadan, soruya yanındaki eşi cevap verdi: "Televizyondan". "A şimdi hatırladım" diye lâfa başladı. "Siz ne kadar eleştirirseniz eleştirin, ben Ergenekoncuyum" diye devam etti. Benden önce araya giren yine eşi oldu. "Olur mu öyle şey, sen nasıl Ergenekoncu olursun. Sen Ergenekon'un ne olduğunu biliyor musun?" "Karı-koca arasına girmek pek doğru olmaz" deyip izin isteyip ayrıldım.

Kendilerini "Ergenekoncu" olarak niteleyen sade, sıradan insanlar var. Pazar günü, İzmir Gündoğdu Meydanı'nda Atatürkçü Düşünce Dernekleri'nin düzenlediği Ergenekon davası sanıklarına tek tek sahip çıkılan Cumhuriyet Mitingi'ne katılanların sayıca azlığı bu sayının pek fazla olmadığını gösteriyor. Yine de bir suç örgütünden yana olmak, anlaşılır bir durum değil. Daha doğrusu tehlikeli bir suç örgütü ithamıyla yargıya havale edilmiş bir örgütten yana olmayı adeta bir siyasî kimlik olarak benimsemek ve ilan etmek anlaşılır bir durum değil. Medyada Ergenekon üzerindeki bölünme ve ciddi ciddi Ergenekon savunuculuğu yapan kalemşörlerin mevcudiyeti bu sıra dışı durumun sebebi olmalı. Israrla birileri Ergenekon ile laiklik ve Cumhuriyet değerleri arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyor. "Laiklik ve Cumhuriyet'ten yana" olmayı Ergenekon'a destek olmak şeklinde açıklayan sapkın bir yorum ısrarla tekrarlanıyor. "Sapkın" diyorum, çünkü suç işlemenin normal kabul edildiği yerde ne Cumhuriyet ne de laiklik kalır. Bir suç örgütünün tekeline aldığı laikliği hiçbir güç yaşatamaz. Şayet bir suç örgütü laiklik maskesine bürünüyorsa, vasat bir zekâ bile bu maskeyi indirecek muhakemeyi yürütebilir.

Ancak ortada daha da garip bir durum var. Laiklik maskesi ile darbe planlayanların ve bu planlar uyarınca sağa sola silah yığanların bir hesabı var. Bu silahlar kime doğrultulacak? Bu silahlarla kim ortadan kaldırılacak; kimlerin devam ettiği merkezler havaya uçurulacak? Dindarane bir hayat yaşayanlar ve Ergenekoncular tarafından "mürteci" olarak nitelenenler mi? Bu silahlarla ve bombalarla muhafazakâr kesim mi sindirilecek? Hayır. Yaşadığımız tecrübeler tam tersinin doğru olduğunu gösteriyor.

Ergenekon'un elindeki silahlarla hedef alacağı kişiler doğrudan doğruya laikliğe bir ideolojik değer atfedip, onu bir yaşam biçimi olarak kabul edenler. Yani "ben Ergenekoncuyum" diyerek Ergenekon sanıkları ile aralarında duygusal bir bağ kuran sade vatandaşlar. "İrticayla mücadele eylem planı"na göre şu sağa sola bırakılacak olan silahlardan bahsediyorum. Geçmişte yaşananlardan küçük de olsa bir ders çıkartırsak, bu silahların suç işlendikten sonra bırakılması daha mantıklı değil mi? Sadece silah bulunursa Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet suçundan çok az bir ceza ile karşılaşırlar. Suçun "terör" olması için terör eylemlerinde kullanılması şart. Demek ki silahlar birilerine karşı kullanıldıktan sonra dinî cemaatlerin mekânlarına bırakılacak ve sonra tek tek tam da "eliyle koymuş gibi" toplanacak. Sonra yakalananlar "terör" suçu ile askerî yargının önüne çıkartılacak. Peki kime karşı kullanıldıktan sonra? Elbette irticayı görünür ve inandırıcı bir tehdit olarak algılamamıza yetecek ölçüde, laik yaşam biçimini benimseyen insanlara karşı. Danıştay saldırısı, laikliğe yönelik tehdide inandırıcılık kazandırmak için yapılmadı mı?

Darbe peşinde koşanların, "irtica ile mücadele eylem planı" hazırlayanların ve icrasına memur edilenlerin canına kastettikleri kişiler tam da "ben Ergenekoncuyum" diyen, saf vatandaşlar. Potansiyel katillerine övgüler düzenlerin yeniden düşünmeleri lâzım. Ergenekon, laikliği veya Cumhuriyet'i değil, bu değerleri maske yaparak silahla iktidarı gasp etmenin peşindeler. Tehlikede olanlar ise laik yaşam biçimini benimseyenlerden başkası değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi