CHP'ye tarihi fırsat...

CHP'ye tarihi fırsat...

üniversitelerde 'başörtüsü yasağı'nı kaldıran Anayasa değişiklikleri Meclis'ten geçti..

Değişiklik Cumhurbaşkanı tarafından onaylandığında yürürlüğe girecek.

YöK Kanunu'ndaki değişiklik de henüz yapılmadı. Biliyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesi'ne gideceğini açıklamıştı..

Aslında yıllar önce Deniz Baykal, iktidara geldiklerinde başörtüsü sorununu çözeceklerini ifade etmişti..

Sorun özünde laiklikle ilgili değil..

Bazı kesimler “öyle görmek” istedikleri için bu sorun bu kadar çetrefilleşti.

Hürriyet'ten Yalçın Bayer,önceki gün Atatürk döneminde başörtüsü için zorlayıcı, yasaklayıcı düzenlemelere başvurulmadığını, peçenin de iyi niyetli bir yaklaşımla kadın giyiminden kolaylıkla çıktığını yazmıştı.

Bayer'in yazısından bir alıntı yapmak istiyorum:

“1919 -1928 yılları arasında birçok günlük gazeteyi tek tek taradım. Yine 1938 yılına kadarki dergileri de taradım. 1928-1931 yılları arasında Eğitim Vekâleti İstanbul Müdürlüğü tarafından yayımlanan 'Halk' mecmuasında gördüğüm fotoğraflar dikkatimi çekti. Buradaki Halk Mektepleri'ne devam eden kadınların çekilmiş fotoğrafları var. Bunları incelediğinizde başı açık, sıkmabaş ve kara çarşaflı kadınların yan yana öğrenim gördüklerini görüyorsunuz. Gerek İstanbul'da gerekse Anadolu'nun diğer şehirlerinde bu fotoğraf aynı... Hatta diğer yıllarda da böyle...”

Hatırlarsanız, benzer bir çalışma da ben yapmıştım..

1930'larda hükümet tarafından Türkiye'yi dışarıda tanıtmak amacıyla neşredilen “La Turquie Kemaliste” dergisinde bu tür resimlerin sıklıkla yer aldığını anlatmış, örnekler de göstermiştim..

O halde aynı yaklaşım neden CHP tarafından gösterilmesin..

* * *

Yıllardır başörtüsünün siyasi istismar konusu edilmemesi gerektiği ifade ediliyordu.

İşte o tarihi fırsat, bu gerekçeyi öne sürenlerden CHP'nin önüne geldi.

Artık bu sorunu tarihe gömmeliyiz.

CHP bir jest yapmalı..

Anayasa Mahkemesi'ne gitme kararını gözden geçirmeli.

CHP, son bulması gereken bir sorunu devam ettiren parti konumunda olmamalı.

Sayın Baykal, vereceğiniz karar ülkemizde sorunların kavgayla dövüşle, cepheleşmeyle kamplaşmayla değil, demokratik usüllerle, demokratik mekanizmalar çerçevesinde çözülebileceği konusunda örnek davranış olarak tarihe geçecek.

Toplumumuzu rahatsız eden bu uygulamanın son bulması için elinizi taşın altına koyun..

Dini inançları gereği başörtüsü takarak okumak isteyen çocuklarımızı ve onların ailelerini daha fazla “dışlanmışlık” hisleri içinde yaşatmayın..

Ve bir kez olsun, mütedeyyin insanlarımızı sevindirin..

ülkenin en eski partisi olan CHP'nin güleryüzünü gösterin..

Bu jesti bekliyorlar sizden..

Lütfen kulak verin.


Nazım'ın başını yakan Müjdat Gezen'in “ömer ağbisi”çıktı

ömer Deniz bir muhbir miydi, yoksa toy bir komünizm sempatizanı mıydı? Nazım Hikmet'in Harp Okulu Davası'nda başını yakanlardan olduğu kesin..

Nazım Hikmet, ömer Deniz'in polis muhbiri olduğundan kuşkulanıyordu. Karısı Piraye Hanım'ın oğlu Memet Fuat da “Gölgede kalan Yıllar” isimli anılarında anlatır. Yıl 1938.. Nazım nereye gitse, karşısında ömer Deniz.. Her defasında başından savmaya çalışmış. Ama Nazım'ın üvey annesi Cavide Hanım'ı kandırarak evine girmeyi başarıyor ömer Deniz.. “Subay olunca erlere ne öğretelim” diye sormuş. Nazım iyice kıllanmış, “Aradığınız herşey Altıok'ta var” falan diye geçiştirmeye çalışmış. Deniz yetinmiyor, başka sorular yöneltiyor. Azarlayarak kapı dışarı ediyor. Piraye Hanım, Nazım'a yazdığı bir mektupta “Sen o adamı polis diye ne iyi bilmişsin, ama seni ne diye hapis ettirebilir, aklım ermiyor” demişti.

Aklın ermediği ne çok olaylar var yakın tarihimizde, hele de siyasi davalarda. Konu bu değil.. Aradan 70 yıl geçti. ömer Deniz'in akıbetini merak ederdim.

Sorumun yanıtını önceki gün buldum. Meğer bu ömer Deniz, Müjdat Gezen'in çocukluk yıllarındaki “ömer ağbi”si değil miymiş.. Hatta ilk oyunculuk çıraklığını ömer ağbisinin yanında yapmış.. İlk kuklalarını da o vermiş. Gazeteport'ta Melike İlgün'e konuşan Müjdat Gezen, ömer ağbisinin Nazım'ın başını yakan ömer Deniz olduğunu, şair A. Kadir'in yazdığı bir kitaptan öğrenmiş. A. Kadir de Nazım'la aynı davadan mahkum edilmişti. Harp Okulu son sınıf öğrencisiydi. Gerçek adı İbrahim Abdulkadir Meriçboyu olan A. Kadir, “1938 Harp Okulu Davası” diye bir kitap yazmıştı 1966'da. Nazım'ın bu davadaki masumiyetini anlatıyordu. Bu arada Hıncal Uluç'un emekli albay olan babası Fuat Uluç da tam tersine 'Hain Nazım'ın hak ettiği belayı bulduğunu anlatan “Nâzım Hikmet ve 1938 Harbokulu Olayı” kitabını yayımlıyordu 1967'de..

Uzatmayayım, Müjdat Gezen, “Benim bildiğim hukuk fakültesinde okuyan yaşı ileri bir öğrenciydi ömer ağabey” diye konuşuyordu.. Avukat olduğunu duymuş sonradan. Nereden nereye! ömer Deniz'in akıbetini merak ederdim. Ben merakımı giderdim, okurlarımız da bilgilerini tekrarlamış oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi