Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Her Namazımız Mirac Olmalı

Her Namazımız Mirac Olmalı

Bir Mirac Gecesini daha geride bıraktık. Üç ayların mübarek iklimi devam ediyor. Ramazan’a bir ay bile kalmadı. Mübarek geceler bir bir geçiyor. Berat Gecesi yakın. Bin aydan hayırlı Kadir Gecesi ise Ramazan’a ve ömrümüze anlamını veren en mübarek gece. Şimdi biz, bugün, geride bıraktığımız Mîrâc’ı ve Mîrâc’ın en büyük hediyesi olan baş vakit namazın her birini mîrâc edinmeyi konuşalım.
İsra ve Mirac hadisesinin, Peygamberimizin (s.) Medine’ye hicretinden 19 ay önce gerçekleştiği kabul edilir. Mîrâc’ta Cenab-ı Hakk, kulu ve rasûlü Muhammed’e (s.) nice âlemler ve deliller gösterip vahyedeceğini vâsıtasız vahyetmiştir. Bu mucize İsra 17/1. ve Necm 53/1-18. âyetleriyle sâbittir.
Mirac; o günün ve bugünün müminlerine, en zorlu anlarında iman, umut ve heyecan telkin etmesi bakımından çok anlamlıdır. Mekke’de Müslümanların çok bunaldığı zorlu yılların, “Hüzün Yılı”nın ardından (ki, Ebû Talip mahallesindeki 2 yılı aşkın muhasaradan sonra Hatice annemiz ve Ebu Talib vefat etmişti) İsrâ/80.âyette hicret ima edilmiş; 81.âyette ise, "De ki: Hakk geldi, bâtıl yok oldu; esasen bâtıl yok olmaya mahkûmdur" denerek İslâm'ın küfre galip geleceği müjdelenmişti. Bu yeni bir dönemin haberi idi.
İsra/1.âyette şöyle denir: “Kulunu geceleyin Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya, bir kısım âyetlerimizi gösterelim diye götüren Allah’ın şânı ne yücedir.”
İsra/23’ten 39’a kadarki ayetler ise; Allah’a ortak koşmayan, ana-babaya saygılı (onlara ‘öf’ bile demeyen), muhtaçlara yardım eden, harcamada dengeli, rızık korkusuyla neslini budamayan, zinaya yaklaşmayan, haksızca cana kıymayan, yetim malı yemeyen, sözünde duran, her alanda ölçülü ve dengeli olan, bilmediğinin ardına düşmeyen, kibirlenmeyen bir insan/toplum tipi önerir.
Bu gecenin en önemli hediyesi; o zamana kadar sabah ve akşam olmak üzere günde iki vakit kılınan namazın Mirac’la beş vakte çıkmasıdır. Bilindiği üzere; Peygamberliğin ikinci günü sabahı, Cebrail (a.s.) Rasûlüllah’a (s.) abdest almayı ve namaz kılmayı öğreterek birlikte namaz kıldılar. Aynı gün Rasûlüllah (s.) akşam namazını Hz. Hatice (r.a) ile birlikte kıldı. Ertesi gün cemaate Hz. Ali (r.a), daha sonra Hz. Ebû Bekir (r.a) ve Zeyd (r.a) katıldılar. Mirac’a kadar Rasûlüllah (s.) ve Müslümanlar, akşam ve sabah olmak üzere, günde iki vakit namaz kıldılar. Bir de Müzzemmil sûresinin ilk âyetleri ile "gece namazı" farz kılınmıştı. Ancak, sonradan, aynı sûrenin son âyeti ile gece namazı nâfile (tatavvu) namaz oldu. Mirac’la namazın beş vakit olması, müminlerin, günlük hayatın akışını beş kez durdurarak Allah’ın divanına durmaları, hallerini, sıkıntılarını O’na arz etmeleri ve direniş için O’ndan güç almaları, iman tazelemeleri anlamına geliyordu.
Bakara/285-286’da ise, Peygamberimizle birlikte tüm müminlerin; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman edip, rasulleri arasında hiçbir ayırım yapmamaları ebedi bir iman ilkesi olarak vazedilir. Müminlerin teslimiyet bilinci ise; “İşittik ve itaat ettik” ifadesi ile ebedileşir. Muvahhid Mümin, İsra ve Mirac olayı başta olmak üzere, Kur’ân ve sahih sünnetle sabit olan iman ilkelerine böyle inanır, teslim olur ve hayatını Kur’ân’ın çizdiği çerçevede, Hz. Peygamber’i (s.) model alarak sürdürür.
Peygamberimiz (s.), “Namaz müminin miracıdır” buyurur. Mirac, Rasûlüllah’ın Rabbimizle doğrudan ve aracısız konuşmasıdır. Müminin her namazı da, doğrudan Allah’ın huzuruna çıkıp O’nunla aracısız sohbet etmesi, halini O’na arz etmesidir. Tahiyyat duasında bütün salâtı, selâmı, tesbihatı, övgüleri, senaları, güzellikleri Allah’a arz eden Peygamberimize, Yüce Rabbimiz, “Es-Selamü aleyke yâ eyyühe’n-Nebiyyü” diyerek cevap vermiş; Peygamberimiz de bu selamı kendisi ve salih kullar adına almıştır. Melekler de kelime-i şehadet getirerek Tevhîd inancını ebedileştirmişlerdir. İşte Müslümanlar, her namazlarında ve özellikle de Tahiyyat’ta miracı, bu anlamı ile tekrar tekrar yaşarlar. Günde beş kez Allah’ın katına yücelirler.
Kabe’de sık sık namaz kılan Peygamberimiz, Kabe ile Mescid-i Aksa’yı aynı hizaya getirirdi. Medine’ye gidince de Peygamberimizin yaklaşık birbuçuk yıl Kudüs’e yönelerek namaz kıldığı malumdur. İsra/1’deki “çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa” ifadesi, Rabbimizin kelimeleriyle Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün kutsallığını, mübarekliğini tescil eder. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra en mübarek yer Mescid-i Aksa’dır ve onun mübarek çevresi olan Kudüs’tür. Dolayısıyla, Müslümanlar, Kudüs’ü her türlü saldırılara karşı göz bebekleri gibi korumakla yükümlüdürler. Ama bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa işgal altındadır. Dolayısıyla, her Mirac Gecesi, Kudüs’ün özgürlüğü için dualara ve çabalara da vesile olmalıdır.
Her namazınız mîrâc; her kıyam, rükû, secde ve Tahiyyatınız Allah’a yükselme vesilesi olsun. Amin.
NOT: 16-31 Ağustos tarihleri arasında Ramazan Umresi yapmayı planlıyoruz, inşallah. Bazı kardeşlerimiz haberdar etmediğimiz için gönül koyuyorlar. Konuyla ilgili bilgi için tlf: 0212-2939041 ve 0532-7409689.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi