PKK, DTP, bölgede Amerika!

PKK, DTP, bölgede Amerika!

1978’lerden itibaren faaliyete geçen DDKO(Devrimci Doğu Kültür Ocakları); adlı terörist yapı bağımsız bir oluşum değildi.

Türkiye’nin yumuşak karnı Kürt(çü)lük, Alevi(ci)lik, Laik(ci)lik, Kemalizm vb. hususlar gibi gözükse de, bunları doğuran ve besleyen bürokratik devlet, gelir dağılımda adaletsizlik, eğitimde fırsat eşitsizliği, statü kazanmada torpil(!) meselelerimizin mihenk taşları, yumuşak karınlarıdır.

Türkiye bu konularda başarılı olsaydı, terör olmaz mıydı? Olurdu, lokal kalırdı, fakat bu kadar toplumsal destek bulamazdı

Evet, kanayan yara terör ortadan kaldırılmalıdır. Bugünkü iktidar tek başına bunun üstesinden gelemez. Ancak, ekonomik, kültürel ve sosyal konularda adımlar atabilir. Siyasi konuda ise ABD-İsrail ikilisinin çıkarları çözüm gibi gözüküyor.(!)

İktidarların meseleyi çok yönlü ele alamayışları, PKK ve DTP gibi parti ve örgütlerin taşeronluğa teşne oluşları, iç ve dış egemen güçlerin siyasi alanda bu topraklarda at koşturmalarına vesile teşkil etmiştir.

Türkiye batı tarzı bir demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ulaşırsa ki, bu seviye aynı zamanda ekonomik gücü de beraberinde getirecektir. İşte o zaman egemen güçlerin hem kendilerine hem de taşeronlarına güç yetirebilir.

Usuldeki genel yol; bütün elde edilemiyorsa, parça terk edilmemelidir.

Evet, terörün en büyük destekçisinin ABD ve İsrail olduğunu biliyoruz. Başlatan ve besleyen ve de sürmesini temenni edenler ,bugün bitmesini, en azından derin dondurucuya alınmasını istiyorlar. Ve hatta biraz da siyasallaşması yoluyla başımızı ağrıtmasını da temenni ediyorlar.

Türkiye bu acı reçeteyi kabul mü etmelidir? Bence zorunludur(!) milletleşme sürecimizi dumura uğratan terörün bitmesi, iktidarın insani ve İslami politikaları ile hayra tebdil olabilir.

Yıllar önce idi; “Gözyaşı” adlı bir dergi için eski MİT müsteşarı Fuat Doğu Paşa ile bir röportaj yapmaya gitmiştim.

1989 yılı itibariyle terör “gemi azıya” almıştı. Paşa bana “sizce çözüm nedir?” diye sordu. “Aman efendim, bizim çözümlerin devlet nezdinde esamisi okunur mu?” sözüme itiraz etti ve ısrarla söylememi istedi. Dedim ki; “Meselenin ekonomik, kültürel, sosyal, bürokratik boyutları olduğu kadar dış işleri ve dışarısı boyutu var gözüküyor. Bıkmadan usanmadan bu problemleri ortadan kaldırmak için çalışalım ama en önemlisi Devlet, milleti ve milletinin dini ile barışsın, mesela Güney ve Doğu Anadolu’da terörün neşv-ü nema bulduğu bölgelere dindar kaymakam, vali, C.Savcısı ve askeri erkan gönderilsin ve hatta bu kişiler bölge insanına namaz kıldıracak kadar dini bilgilerle mücehhez olsun. Acısını paylaşsın azaltsın, sevincini paylaşsın çoğaltsın” dediğimi hatırlıyorum. Sözümü bitirince bir sessizlik oldu, Paşa bana döndü ve dedi ki; “iyi de dini bilgilerle mücehhez bu kadar bürokratı nerden bulacağız?” cevabı içimi acıtmıştı ama aynen buydu.

Evet, iktidar; DTP ve PKK’yı değil, ABD’yi ve İsrail’i muhatap almalı, DTP ve PKK’ya kamusal destek sağlayan bataklıkları da muhalefet, STK’lar ve de aydınlarla kurutmalıdır. Ama hangi aydınlarla? Aydın gümrük memuru gibidir, içeriye girmek isteyen her nesneyi filtreler, kendine benzetir, kendisi yapar sonra girişine müsaade eder. Bizim aydıncıklar(!) ise ne üflenirse İsrafil’in surundan neşet ettiği zehabınca “başım gözüm üstüne” diyenlerdir.

PKK ve PJAK gibi örgütlerle Türkiye, İran gibi Ortadoğu’nun en önemli iki ülkesinin istikrarsızlaştırılmaları istenmiştir ve kısmen de başarılı olunmuştur. Ortadoğu’da PKK, PjAK; halkın mücahitleri gibi örgütlere dün ihtiyaç vardı bugün ki konjöktür de ise yoktur. Başka piyonlar, taşeronlar devrededir veya devreye sokulmak üzeredir.

Nabucco gibi Batı için hayati öneme haiz ekonomik projeler, Irak’ın kuzeyindeki “Kürt Bölgesi”, Filistin probleminin(!) İsrail’in inatçılığı yüzünden çözümlenememesi, en önemlisi de İran’ın her türlü baskıya rağmen “diz çöktürülememesi” ABD ve İsrail’i Türkiye’ye mahkum ediyor.

PKK bitmiştir, görevini, Türkiye’yi kısmen baltalayarak başarıyla(!) ifa etmiştir.

İktidar oyuna gelmemeli PKK ve DTP’yi muhatap almamalıdır. Türkiye’nin bir Kürt sorunu yoktur, Türkiye’nin terör ve kaynakları sorunu vardır. O sorun da 80 milyon Türk’ün ve de Orta Doğu halklarının sorunudur.

İki dil, iki dilli eğitim, iki millet gibi teraneler DTP ve PKK’nın taşeronluğunun birincil görevidir. Bu görev de milletleşme sürecini akamete uğratmaktır. Böyle biline !

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi