Türkiye'nin ordusu güçlü müdür?

Türkiye'nin ordusu güçlü müdür?

Güçlü ordu mu, güçlü Türkiye mi?

"Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye" sloganı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yürüttüğü kapsamlı bir halkla ilişkiler programı için kullanılıyor.
Tartışılan, eleştirilen ve son zamanlarda itibarı sarsılan Ordu, psikolojik gücünü takviye ediyor. Peki "Güçlü ordu, Güçlü Türkiye" sloganı maksat için uygun mu? Bütün sloganlar için olduğu gibi bu söz için de en basit ve sade muhakemeyi yürütürsek karşımıza şu anlam çıkıyor: Güçlü bir ordunun mevcudiyeti Türkiye'yi güçlendirir. Kime karşı? Herhalde öncelikli olarak dışarıya karşı. Kastedilen başka bir şey olmasa gerek. Ordu Türkiye'nin ordusu, sağa sola gücünüzü ordunuzla göstereceksiniz. Gücünüzü göstermek için güçlü bir orduya ihtiyacınız var. Eğer ordunuz güçlü olursa Türkiye de güçlü olur. Öyle değil mi?

Bu muhakeme ve varılan hüküm doğru mu?

Bugünün dünyası hakkında fikir sahibi olanlar ve içinde yaşadığımız uluslararası ortamı biraz da olsa tanıyanlar için doğru değil. Matematiksel bir kesinlikte bir ülkenin gücünü tayin eden birincil ana unsur ekonomi. Uluslararası sistemde ülkelerin gücü ve itibarı ekonomileri ile mukayese ediliyor. "Hem güçlü ekonomi, hem de güçlü ordu" diyorsanız bu durum askerî teknolojide dışa bağımlı olan Türkiye için mümkün değil. Ekonomik güç kıt kaynaklar üzerinde yaptığınız tercihlerle oluşuyor. Ekonomik gücünüzü verimsiz ve ölü yatırım niteliğindeki savunma alanına aktarırsanız askerî gücünüz artar ama ekonominiz zayıflar. Türkiye ekonomisi üzerinde en büyük yükü hâlâ askerî harcamaların oluşturması gibi. Bu durumda Kuzey Kore gibi zayıf bir ekonomi ve güçlü bir orduya sahip olabilirsiniz.

Uluslararası sistemde bir ülkeyi güçlü kılan ikinci unsur o ülkenin siyasî-hukukî düzeni. Demokrasi ile yönetilmeyen bir ülke, dünya üzerinde yalıtılmış biçimde yaşıyor. Yaygın insan hakları ihlalleri bugünün dünya düzeninde bir ülkenin iç meselesi kabul edilmiyor. İnsan haklarını ihlal eden, demokrasiyi gerçekleştiremeyen bir ülkeyi güçlü bir ordu ile savunamazsınız. Daha sonra uluslararası işbirliği yeteneğiniz, diplomatik avantajlarınız sizi ordunuzdan daha güçlü kılıyor. Sağlam bir mantığa ve sebep-sonuç ilişkisine oturtacak isek, güçlü Türkiye'nin güç merkezleri sırasıyla: Sağlam, rekabet gücü olan bir ekonomi; demokrasi, insan hakları ve hukuk sacayağından güç alan bir siyasal düzen; diplomatik yetenekleriniz ve en son sırada güçlü ordunuz. Bu sıralamadan çıkartılacak en önemli sonuç: Ordunuz hakkında karar verirken öncelik sıralamasına dikkat edeceksiniz.

Bu sıralama içinde "güçlü ordu nedir?" sorusuna da doğru cevap vermek gerekir. "Güçlü ordu, kalabalık ve çok fazla silahı olan ordu mudur?" Hayır. Meydan muharebelerine veya cephe savaşlarına göre tasarlanan konvansiyonel orduların modası geçti. Uluslararası ortak operasyonlara yatkın, bürokrasisi azaltılmış esnek yapılı, önleyici ve caydırıcı nitelikli ve barışı sürdürmeye odaklı ve nihayet profesyonel ordular bugünün güçlü ordularını temsil ediyor. Ülkenizdeki yabancı askerî ataşelerin önünde hava atmak için yapılan askerî tatbikatların ve askerî törenlerin etkisi, Soğuk Savaş yıllarına özgü idi. Hipodrom alanlarında bizim 30 Ağustos törenlerimizin benzerini yapan ordular artık pek kalmadı.

Soruyu somut sorunlarımızdan yola çıkarak soralım. Türkiye'nin güvenliği açısından da en önemli sorununu çözebilmek için nasıl bir orduya ihtiyacı var? Demokratik karar mekanizmalarına ve hukuka bütünüyle bağlı, insan haklarına saygılı, şeffaf ve hesap verebilen bir ordu, savaşma yeteneğinden de önce Türkiye'nin güvenliğine daha fazla hizmet etmez mi? Türkiye'nin acilen bir dış güvenlik reformuna ihtiyacı var. Ordumuzu her şeyiyle yeniden gözden geçirmeliyiz. Üstelik bu reforma "Güçlü Türkiye" adına ihtiyacımız var. "Güçlü Ordu"dan "Güçlü Türkiye" çıkmıyor. Bu mantıktaki hatayı kavramak için dünyaya şöyle bir bakmamız yeterli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi