Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

Doğu Anadolu şah damarımızdır

Doğu Anadolu şah damarımızdır

1938 yılında, Türkiye’de 36 lisemiz vardı. Bu liselerimizden 2’si İzmir’de, 3’ü Ankara’da, 11’i İstanbul’da idi. 20’si ise diğer şehirlerimizde.
22 şehrimizde hiç elektrik yoktu. 20 şehrimizin elektrikleri, saat 20:00’den sonra kesiliyordu. 25 şehrimizde elektrikler 24 saat yanıyordu.
Ankara’dan Konya’ya 27 saatte gidiliyordu.
Ben, 1947 yılında, Sivas’ın Ziya Gökalp İlkokulundan mezun oldum. Yerli Mallar Haftasına girdiğimizde, sınıf öğretmenimiz Makbule Yurteri, sınıfa yerli mallarla gelmemizi isterdi. Sıralarımızın üstünde bir-iki avuç fındık-fıstık, arpa-buğday, üzüm, incir, tütün, pamuk... olurdu. Varlıklı aile çocukları bir avuç kesme şekerle bir-iki karış uzunluğundaki patiskalarla gelirlerdi. Öğretmenimiz yerli mallarımızı bir bir işaretleyerek ve gurur duyarak bizi sevindirirdi.
1947 yılında asfalt yolun ne demek olduğunu bilmiyorduk. Mahalle yollarımız topraktı. Elektriklerimiz saat 20:00’den sonra kesiliyordu. Radyo, mahallemizin birkaç evinde vardı.
İğnemiz, ipliğimiz, Faber marka kalemlerimiz... yurt dışından gelirdi. Türkiye dikiş iğnesi yapacak durumda değildi. 23 Nisanlarda, valinin önünden âdeta bir sefalet ordusu geçerdi.
1938, 1947, 1950 Türkiyesiyle 2009 Türkiyesi, kat’iyyen mukayese edilemez. Bugün, Yerli Mallar Haftası için, ürettiklerimizi, yaptıklarımızı, değil bir sınıfın, bir okulun bütün katlarına bile sığdıramayız.
Türkiye o yıllarda Batı dünyasının açık pazarıydı. İğne bile yapamayan bir Türkiye’de bugünkü gibi bir bölünme hevesi yoktu. Cahilimiz de, aydınımız da Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunlar karşısında sıkılmış bir yumruk gibiydi.
Türkiye, sanayileşmeye başladıktan ve Batı dünyasının, hem enerji ihtiyacı arttıktan, hem de açık pazar alanları yavaş yavaş küçüldükten sonra, huzurumuz bozulmaya başladı.
2009 yılının Türkiye’sinde yüzlerce fabrikamız, binlerce tezgâhımız var. Dün, toplu iğne yapamayan Türkiye, bugün tekstilde, beyaz eşyada, lokomotif ve otomobil... sanayiinde Batının gerisinde değil. Peki bu ayrılık-gayrılık kıpırdanışları neden?
Türkiye’nin bütün enerji kaynakları, büyük barajları, maden yatakları, hayvancılığı, petrol yatakları... Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da. Doğu ve Güneydoğusuz bir Türkiye düşünülemez.
Şehirlerimizi aydınlatan, fabrikalarımızı çalıştıran elektrik enerjisi Keban, Karakaya, Atatürk barajlarından geliyor. Bu barajlar, üzerindeki tasarruf hakkımızı kaybettik mi, sanayimiz tekrar sıfır noktasına düşer. Evlerimizdeki buzdolaplarımızı bile çalıştıramayız. Yeniden Batının açık pazarı haline geliriz. O enerji kaynaklarımıza da, mutlaka, ama mutlaka Batının bir büyük devleti el koyar. Ve hepimize çok yazık olur.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi