Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Evet, şimdi ne yapıyoruz?..

Evet, şimdi ne yapıyoruz?..

Sel uzaklarda olduğu zaman, sadece bir haberdir. Ve eğer mal ve hele can kayıplarına sebep olmuşsa, haber üzücü hale gelir.

Önce Trakya'da bazı yerlerde ve hemen ardından istanbul'da yaşanan sel, çok yakındaydı.

Milli Gazete, Milsan Basın Sanayi ve TV5'in bulunduğu binada, bizler de seli yaşadık. Daha doğrusu, sel sonrasını...

Mutlaka akmak ihtiyacında olan su, hele bir de sel haline gelmişse, hakikaten karşı konulamaz bir güç haline geliyor.

O zaman ne servis minübüslerinin, ne küçük otomobillerin ve ne de kocaman TIR'ların, içindekileri koruma ihtimali kalmıyor. Ayamama Deresi, 1995'ten sonraki ikinci atağını yaptı ve yöneticilerimizin deyimiyle: 'Dere, kendisine ait olan yerleri geri aldı'.

Geçtiğimiz Salı gecesi başlayan yağmur, Çarşamba günü sabahı, olmaz zannettiğimiz şeyin olabileceğini bizlere gösterdi ve son derece geniş bir otoyolun coşkun şekilde akan bir nehre dönüşüne şahit olduk...

Son yıllarda benzeri görülmemiş yoğunluktaki sağnak yağmur, içine nüfuz edebileceği toprak ya da akıp denize ulaşabileceği salim bir yol bulamayınca, sel haline geldi ve önüne kattığı her şeyi sürüklemeye başladı.

Netice, milyarlarca liralık maddi zarar ve çok sayıda can kaybı.

Vatandaşlarımız yöneticileri, onlar da vatandaşı suçluyor.

Vatandaş da, yöneticiler de haklı. Ama bunun, en azından şimdilik, kimseye faydası yok... Ayamama Deresi'nin etrafı, dere yatağı yani, geçmişte imara açılmayabilirdi. Ya da imara açılması gerekiyor idiyse, derenin hakkı dereye verilerek bu iş yapılırdı.

Bu husus, özellikle 'yöneticilerin suçu' kapsamına giriyor.

"Bölge imara açılmış olsa da, insanımız oralarda ev veya işyeri yapmak için yer almaz ve böylelikle yaşadığımız türden bir netice ile karşılaşmazdı" demek, anlamsız.

İmara açılmışsa, insanlar orada birşeyler yapar...

Açılmaması gerekiyor idiyse açılmayacaktı, her şeye rağmen...

Yani olup bitenlerde insanımızın suçu varsa bile, bu dolaylı bir suç.

Bölge, derenin hakkını dereye verilmeden imara açıldı ve bu arada insanlar da gelip oraları ev ve işyerleri ile doldurdu ise; hep felaketi beklemek ve karşılaştığımızda da birbirimizi suçlamaktan başka yapacak birşeyler olmalı, muhakkak.

Sağnak yağmur yağmamasını; yağarsa bile metrekarede bilmemkaç kilogramı geçmemesini temenni etmek hoş gözükse de, netice olarak pek işe yaramıyor.

Yağabilecek en fazla yağmuru hesap ederek, bu yağmurun zarar vermeden akabilmesini temin edecek yollar bulmak zorundayız yani.

Şüphesiz bu, biraz pahalı bir yoldur ve uğraştıracaktır da.

Ama bu iş, bölge imara açılmadan önce yapılmış olabilirdi, ya da en azından 1995'te yaşananlardan sonra, derenin sakin durmama ihtimali hesaba katılarak, bazı düzenlemelere gidilebilirdi.

İstanbul Boğazı'ndan Kağıthane Deresi'ne su getirmek için kullanılan teknoloji, Ayamama Deresi'nin salim bir şekilde akabilmesi için de kullanılabilirdi, mesela.

Ve hala da kullanılabilir...

Olan oldu. Birkaç gün öncesine dönme imkanımız yok artık. Karşılıklı suçlamalarda bulunmak ve olmayacak işler peşinde koşmak da faydasız...

Soru şu: Evet, şimdi ne yapıyoruz?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi