Çankaya senaryoları

Çankaya senaryoları

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimini öngören anayasa değişikliği, 21 Ekim 2007 günü referanduma sunuldu. Oylamadan iki gün önce, 19 Ekim’de Başbakan Erdoğan’ı Kanal 24’de yayına çıkardık.

Yayın sonrası Erdoğan’la özel sohbet imkanımız oldu. Referandumdan kabul oyu çıkarsa; cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıla, milletvekilliği süresinin 4 yıla ineceğini söyledim. Başbakan, aksi görüşteydi.

Sanıyorum, o tarihte başbakanı bilgilendiren anlı şanlı hukukçular, yeni anayasa hükümlerinin Abdullah Gül’ün görev süresi dolduktan sonra geçerli olacağını düşünüyorlardı.< span class="text21" style="line-height:12,8px">

Oysa, basit bir anlatımla, kamu haklarının kullanımında “lehe uygulama” olmayacağı bilinen bir gerçekti. Sözgelimi, milletvekilliği süresi anayasada 5 yıldır, ama meclis kanun çıkarır ve bu süreyi öne alabilir. Hiçbir milletvekili şimdiye kadar, “Ben anayasaya göre 5 yıllığına seçildim, erken seçim kararıyla süremi kısaltamazsınız” demedi.

Aksi düşünce geçerli olsaydı, erken seçim kararının anayasa değişikliğiyle yapılması gerekirdi.

Neyse...

Gelinen nokta doğru yoldur; Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır, milletvekilliği süresi 4 yıldır. Cumhurbaşkanı, hükümet ve muhalefetin bu konudaki yaklaşımının doğru olduğunu düşünüyorum.

Bu durumda, 2012 yılında cumhurbaşkanlığı için ilk kez sandığa gideceğiz. Halk, oylarıyla Çankaya’nın yeni sahibini belirleyecek.

Yeni anayasa hükmüne göre, Gül, isterse 5 yıl için yeniden aday olabilir. Gül’ü oylarıyla Çankaya’ya çıkaranlar ise yeni bir aday belirlemeden önce, Gül’ün nabzını yoklamak durumundadır.

Yeniden aday olmak isterse hakkıdır. Taha Akyol’a yaptığı “Meclisin bileceği iş, nasıl denk gelirse öyle olur” açıklaması, Gül’ün ikinci kez aday olma niyetinin örtülü halidir.

Bir de ortada Başbakan Erdoğan’ın, 2011’deki genel seçimi, kendisi için “son seçim” olarak gören açıklaması ve 3. Olağan Kongre’deki veda niteliğindeki konuşması var. Gül yeniden aday olur ve 2017’ye kadar Çankaya’da kalırsa, Erdoğan’ın da Çankaya niyeti varsa, hesap tutmaz.

Kim çıksın?

Bu durumda ilk akla senaryo şu: Gül başbakan olur, Erdoğan Çankaya’ya çıkar. Senaryonun kendi içinde açmazı var. 2012 yılında Gül inmeye razı olsa bile, milletvekili sıfatı taşımadığı için genel başkanlık koltuğuna oturabilir, ancak başbakan olamaz.

Diğer taraftan, “Gül ayrılmaya kalkarsa aktif siyasete dönmez” diyenler, NATO Genel Sekreterliği veya benzer uluslar arası bir görevin daya uygun olacağını söylüyorlar.

Bir başka senaryo: Gül, yeniden aday olmayacaksa 1 yıl önce istifa eder, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi eş zamanlı yapılır.
Başka senaryoyla devam edelim: Başbakan, Çankaya’yı kafaya koymuşsa başkanlık sistemini tesis etmeden çıkmaz, Erdoğan ilk devlet başkanı, Gül son cumhurbaşkanı olur. Gerekirse, genel seçim, anayasa referandumu ve Cumhurbaşkanlığı oylaması 2011 yılında birlikte yapılır.

Anayasanın 102. maddesine göre, Cumhurbaşkanı istifa ederse, 60 gün içinde seçimin yapılması zorunludur.

Daha uç senaryo üretenler de var: Erdoğan da Gül de aday olur, yarışırlar. Bu senaryo, Maya takvimine göre dünyanın sonu kabul edilen 2012 kehanetinin işlendiği ve yeni vizyona girecek filmin senaryosunu andırıyor.

Jestte beraberler

Tüm bu senaryoları üretenlerin hesaba katmadığı gerçek ise Gül ve Erdoğan’ı yakından tanımamalarıdır. Klasik siyasi literatürle senaryo üretimi yaparsanız, sınıfta kalırsınız.

Zamanı geldiğinde iki liderin oturup karar vereceğini düşünüyorum. Nihai karar, ikili arasındaki özel görüşmeden çıkar. Çünkü; eşlerin bile müdahale edemeyeceği, çok özel dostlukları vardır.

Nasıl bir karar çıkar, kestirmek güçtür. Şu anda 1-1 berabere durumdalar: Gül, 2002’de başbakanlığı bırakarak Erdoğan’a jest yaptı. Erdoğan, 2007’de Çankaya yolunu açarak Gül’ün jestine karşılık verdi.

Derin oyun

Cumhurbaşkanlığı seçimi, siyasal tarihimizde her zaman sancılı geçmiştir. Şu anda Çankaya havası çalmadığından olsa gerek, henüz havaya giremedik. Ancak, şimdiden işaretleri görülmeye başlandı.

CHP, “Cumhurbaşkanını meclis seçsin” diyerek sesini yükseltmeye başladı. Artık geçmiş olsun. Onu, meclisin cumhurbaşkanı seçmesini engellerken düşüneceklerdi. Sabih Kanadoğlu’nun kılavuzluğuyla buraya kadar...

O zaman meclise karşı çıktılar, şimdi halka...

2007’de Çankaya yoluna bariyer koyan CHP, yeni dönemde süreci doğrudan etkileyebilecek bir pozisyonda görünmüyor. Nedeni basit, kurumlarla oynadığı oyunu milletle kurması çok zordur.

Elbette, bu gerçeklik, başka aktörlerin sahaya çıkmasına mani değildir. Dün Anayasa Mahkemesi vardı, şimdi YSK oyuna dahil olabilir. Referandumun yapıldığı günlerde basına sızan YSK kaynaklı yorumlardaki “Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır” yaklaşımı, yerini “7 yıldır” tezine bırakabilir.

Bu tez, farklı saiklerle de olsa AK Parti içinde ve medyada ciddi destek bulabilir. Böylece, Gül’e 2 yıl ek süre tanınarak, hem Gül’ün hem Erdoğan’ın hesabının bozulacağı varsayımına oynanabilir.

8 yıldır iktidar koşusunu sürdüren ve kongrede “uzun ince bir yoldayız” diyen başbakan, şimdi yolun “ince” tarafına geçmek üzeredir.

Yolculuğun bu bölümü, siyaset tarlasının da yeniden sürüleceği dönem olacaktır. Milleti yanına alanlar ayakta kalır, masa başında kurumlarla oyun kuranlar tasfiye olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi