Türkiye’nin barkodu

Türkiye’nin barkodu

Zaman zaman, belli aralıklarla...

Toplumsal kurumları, toplumsal ilişkileri, sosyal grupları, toplumsal kültürü...

Kısacası toplumun yapısını...

Toplumun değişimini...

Toplumun gelişimini netleştiren, tarihsel süreç içinde nereden nereye gelindiğini somutlaştıran sosyolojik çalışmalar bizde pek yok. Örneğin, son elli yılı, yirmi beş yılı bir bütün olarak ele alan, adeta toplumsal değişimi resmeden yaygın ve etkin araştırmalar olsa, kendimizi aynada görür gibi boydan seyredeceğiz.

Ama yok.

Çünkü biz, “kendini tanımaktan ve açıklamaktan korkmayan bir toplum” olmayı henüz başaramadık.

Tüm doğru dürüst sosyologların başı belaya girdi.

Rahmetli Behice Boran çocuğunu hapishanede doğurdu.

İsmail Beşikçi yaşamının büyücek bir kısmını hapishanede tüketti.

***

Sanat derslerinde “bir resme” bakılacak en uygun mesafeyi öğretirler.

O mesafe resmin doğru algılanmasını sağlar. Bir bölümlü dönemi kapsayan sosyolojik araştırmaları da “topluma” en uygun mesafeden bakmak olarak algılarım ben.

O çalışmalar “ne oluyor” sorusunun en isabetli cevabını verir çünkü.

***

Küreselleşmenin en önemli unsurlarından biri de standardizasyon.

Standardizasyon ne demek?

Uluslararası Standardizasyon Örgütü’nün (ISO) tanımına göre; belirli bir faaliyetten ekonomik fayda sağlamak üzere, bütün ilgili tarafların katkı ve işbirliği ile belirli kurallar koyma ve kuralları uygulama işlemi.

Dünyanın her yerinde aradığın her şeye aynı standartlarda ve rahatlıkla ulaşma olanağı.

Çin ile Maçin’i “aynı standart” etrafında birleştirme.

Yerküreyi aynı şekilde yaşayan büyük bir dünya ulusu yaratmak...

***

Bilmiyorum dikkat ettiniz mi, Google arama motoru bu sefer de barkod logosunu kullandı.

Barkod ne?

Evrensel Ürün Kodu...

Ya da...

Standardizasyonun icra aracı.

Aynı ürüne dünyanın her yerinde aynı kodu vererek, dünyayı uygarlaştıran ve zahmetsiz yaşayacak yeni bir düzeye çıkarma enstrümanı.

***

1940’ların sonunda bir lisansüstü öğrencisi olan ABD’li Bernard Silver, öğrenim gördüğü Drexel Teknoloji Enstitüsü’ne gelen bir market zinciri sahibinin kasada tüm ürün bilgilerini otomatik kaydedecek bir sistem geliştirilmesini istediğini, ama enstitünün konuyla ilgilenmediğini görmüş.

Bu fikir Silver’in ilgisini çekmiş ve doktora öğrencisi olan arkadaşı ABD’li Norman Woodland’a bundan söz etmiş. Konu üzerinde birlikte çalışmaya başlamışlar.

26 Haziran 1974 günü sabah 08.01’de, ABD’nin Ohio eyaletinde bulunan Troy şehrindeki Marsh Süpermarket’in kasasında işlenen bir paket sakız, dünyada barkodla satılan ilk ürün olmuş.

***

Google arama motorunun barkod logosunu kullandığını görünce...

Bunun Türkiye’de epeydir yaşadıklarımızın anlamını daha net ve somut verebileceğini düşündüm.

Güncel hengâmeyi ayıklayıp, daha geniş bir zaman aralığını alarak “Türkiye’de ne oluyor” sorusuna...

En iyi cevap, “Türkiye barkodlanıyor”

olabilir.

***

Yakın zamana kadar... Hatta bugün de tam anlamıyla dünya standartlarına uygun bir “ürün kodumuz” yok.

Demokrasi, insan hakları, piyasa ekonomisi ülkenin içselleşmiş değerleri değil.

Bu eksik olunca, çağ seni dikkate almıyor, çünkü okuyamıyor.

Şimdi ite kaka, kan ter içinde, evrensel bir ürün standardına erişmeye çalışıyoruz...

Statüko da bizi bundan alıkoymaya uğraşıyor. Dünyadan bakınca anlaşılamaz ve okunamaz bir mezra malı olarak kalmaya devamımızı arzuluyor, yeryüzü standartlarına direniyor.

***

Evet, olup bitenin anlamı ne, ya da neler oluyor?

El cevap, Türkiye kendini barkodlayarak, uluslararası ürün kodlarını kazanmaya

çabalıyor.

Dünyalaşıyor, tarlada kalmış çürük mal görüntüsünden çıkıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi